*

  • kötü 1 ruh haliniz olduğunda, karanlık ve boş bir sokakta yavaş yavaş (ve de yalnız) ilerleyip düşünmek.

    (bkz: fear of the dark)
  • evri: king olm bu gölgenin insanı yok
    king fişır: tamam farkındayım yürü
    evri: olm hareket ediyo bu
    king fişır: ne diyorum yürüüüü
    evri: ama ama bak
    king fişır: ben aslında çok severim bööle hep yaparım..lay lay lay
    evri: ...
  • istanbulda gece vakti yürümenin kısaca söylenişi
  • azgın bir sokak köpeginin* varlıgıyla birlikte karanlıkta koşanlara dönüşen durum.

    (bkz: karanlıkta koşanlar/10)
    (bkz: karanlik guclerin parmagi)
  • hele birde yağmur yağıyorsa pek bir güzel olan eylem.
  • hergün eve giderken seçtiğim arka yolun durumu. süper huzur verici olay kimse yok soğuk düşünmek için en güzel fırsatın olduğu durum! bazen garip bir ürperti olur, geçer...
  • dusunmek icin vakit veren eylem. ayni anda enya dinleyip goz yaslari sel olabilir. montun yakasi yanak hizasina gelecek sekilde kaplumbaga misali kafa iceri cekilir. gozlerden cikan yas yanaklardan suzulur ceneye gelir ve gomlege damlar. gomlegin o noktasinda yuvarlak bir alan bir ton daha koyudur artik. gozyasinin katettigi yol karanliktir, aydinligi montun yakalari engellemistir cunku. gomlekle bulustuktan bir sure sonra buharlasacaktir gozyasi, gomlek normale donecektir fakat gozyasinin yoldaslari da yavas yavas ayni karanlik yolda ilerlemektedir. bu sessiz yolculugu nefes alis verisler bozar. goren farkeder kisinin agladigini.. nefes alis verisini duyan da farkeder.
  • düş kurmak, dünü ve bugünü aynı anda yaşamak olabilir.

    gecen hafta yurdum ben. karanlikta... alacakaranlık, karlı, çok soğuk ve nemli bir gün sonu, yalnızca araba farlarının aydınlattığı genişçe bir yolun kıyısından, sanki yan odada uyumakta olanları uyandırma endişesi duyuyormuşçasına, nefes alıp verirken dahi ses çıkarmaksızın yürüdüm. islığımı içimden çaldım.

    kilometrelerce yürüsem de, kocaman kuşe kağıda baskılı büyük atlaslar üzerinde aynı yerde görünüyorum. hiç ilerlemiyorum. niye yürüyorum?

    deli bilinçtir sabah karanlığından akşam alacasına kadar durmaksızın beni yürüten. bir hesaplaşmadır. hesaplar basit oysa, kafa kurcalamak gereksiz.

    "iki, iki dört eder" diyor her kelâmı felsefe, kocaman ağızlarıyla konuşan madalyonlu, ceketli, kravatlı ve rugan ayakkabılı ve dahi ensesi alnından daha geniş, ellerinde duble scotch tutan parmakları kalın ahpablar.

    her yüzük olmaz onlara. özel yaptırırlar. guzel kokarlar. hep imrenirim.

    "hesaplar basit oysa" diyor bir avrupa ülkesinde aydınlanma çağının dev mimarisini seyrederek her sabah işe giden tamil mültecisi. "kafa kurcalamaya hiç gerek yok. sosyal yardımdan aldığımla beraber, dokuma atölyesinde kazandıklarım, bir de çocuk parası... yeni bir eve çıkarız inşallah"... ki onun karısı, kocası izin vermediği sürece saçlarını kestiremez ve kırmızı don giyer, kenarları dantelli...

    hesapların basit olduğunu monsieur carl rivard da söylüyor her ay evinde verdiği davetlerde. "hala yaşıyorum ya, şimdi yaş elliiki. daha en azından yirmi yılım var önümde yaşayacak, ne mutlu bana"

    kafa kurcalamaya gerek yok, hiç yok. dünyanın en lezzetli yemekleridir italyan yemekleri der monsieur rivard ve bayılır türk usulü zeytinyağlı yaprak sarmasına, bir de yemekte şarap varsa...

    italyan yemekleri ve türk usulü zeytinyağlı yaprak sarması, sosyal yardım paraları, kırmızı dantelli ve çekici kadın donları ve iki kere ikinin dört ettiğini bize anlatan, olmazsa olmaz matematiksel hesapların hepsi güzel.

    hepsi, oynak, genç bir trakyalı hatun gibi fingirdeşiyor hayallerimle. o zaman, atlaslarda hiç görünmeyen, sabah karanlığından akşam alacasına kadar süren, delirmiş bilinçlerin yürüyüşünün anlamını kim öğretecek bana? kim yapacak bu hesabı?

    sonrası yok bu işlerin. bu işler yaş işler... boş işler...
  • hayatın ta kendisiyle yüzleşmek demektir.aynı belirsizlikler,aynı illüzyonlar,aynı korku,aynı üşüme..
hesabın var mı? giriş yap