*

  • (bkz: arkadas yakinimdir) seklinde bir yaklasim.
  • arkasi isaretlenmemis kartlarin arkasina yazip dukkan sahibinden para isteyerek dolandırma yontemi.
  • gariptir ama en gereksiz dukkanlarin sahipleri bile size kart verirken arkasini karalarlar ki siz bu yaziyi yazmayasiniz. osmanbey'deki bir ayakkabicinin karti ile de ne tur bir cikar saglayacaginiz merak konusudur.
  • bir cesit tehdit unsuru olarak kullanilabilen ve kartin arkasina yazilan, hemen ustune ihtiyac halinde kullanilmak uzere "sen onun* kim oldugunu biliyor musun?" eklenir ise etkisi daha da arttirilabilecek* 20 harfin uygun sekilde birleserek olusturdugu 3 kelimeden ibaret cumlemsi.

    bu sekilde upgrade edilmis kartlarin kullanimi; ilk olarak kart hamili yakinimdir yazisi parmak ile kapatilmak sureti ile sadece sen onun kim oldugunu biliyor musun yazisi gosterilir. karsidaki ilk darbenin sokunu atamadan parmak cekilir ve kart hamili yakinimdir yazisi ortaya cikartilir. son darbe olan karti cevirme islemi ile de kart sahibinin adi ve mevkiisi gosterilerek kodum cocugu tadindaki kart gosterme islemi sona erdirilir.
  • tam anlamı "kartı taşıyan kişi yakınımdır"dır. hamil kelimesi taşıyan anlamına gelir*.
  • çoğu zaman doktor, prof, mühendis gibi ünvanlardan daha işlevsel olan ve yine bir çoğumuzun daha çok sahip olmak istediği ünvan.
  • bu yazi turkiye buyuk millet meclisi kartvizitlerine yazilmissa guzel avantajlar saglar. en basitinden trafikte ceza yemezsiniz.
  • medenî toplumlarda utanç, bedevî kümelerde kazanç(?!) yolu ve tanımı.
    tembel ve cahil milletin gözde referansı.
    ne acıdır ki zerre kıymeti olmayan liyakatsizler, bu gözde** referans sayesinde ülkenin en önemli makamlarında yönetici vasfıyla kümelenmekte.
    ülkemin makus talihi.
    nadiren bir insan evladı çıkar, liyakatin ve referansın hakkını verir.
    gürkan hacır bugün köşesinde bir örneğinden bahsetmiş;

    --- spoiler ---

    tarih 80’li yılların ortası…

    siyasal bilgiler’den mezun, idealist hazine müsteşarlığı’nda görevli bir bürokratımız ‘ticari ateşe’ olarak güney avrupa ülkelerinden birine tayin oldu.

    idealist diyorum…çünkü mülkiye geleneğinden yetişmiş, ülkesi için hayalleri olan bir idealist bürokrattı.

    pek çok diplomatın ve ateşenin yaptığı gibi tayin olduğu güney avrupa sahillerinde gezmek dururken; o, elçilik binamızda evrakları incelemeyi seçmişti.

    türk tekstil firmalarının, ülkede açacaklarını beyan ettikleri dükkan ve kornerları incelemeye başladı.

    sadece bir türk firması bu ülkede 20’den fazla dükkan, 40’a yakın ‘mağaza köşesi’ olarak adlandırılan ‘korner’ açacağını duyuruyordu.

    ‘ne güzel’ diye içinden geçirdi.

    “ülkemizde tekstil altın çağını yaşıyor, kilometrelerce uzakta benim insanlarım mağaza açmaya çabalıyor.”

    üşenmedi… atladı arabasına…

    tek tek bu mağazaları gezip yerinde tespit edecek ve ‘uygundur’ raporunu bizzat orada elleriyle yazacaktı.

    hem de kendi yurttaşlarının bir acı kahvesini içerdi.

    • • • • • • •

    bir de ne görsün… verilen adreste böyle bir mağaza yoktu…

    herhalde bir yanlışlık vardı…diğerine bakayım dedi. o da yok… diğeri…ı-ıııh…

    kağıt üzerinde gözüken mağazalardan hiçbiri açılmamıştı.

    çılgına döndü.

    çünkü yurt dışında açılacak her mağaza için devlet tanıtım ve destekleme bütçesinden ödeme yapacaktı.

    tamamına olumsuzdur yazdı.

    ve ilave olarak da ankara’ya uzun bir rapor kaleme alarak yolladı.

    “burada büyük bir soygun planlanmaktadır. bahsedilen mağazalardan hiçbiri açılmamış etkinlik yapılmamıştır.”

    • • • • • • •

    rapor, ankara’ya ulaşır ulaşmaz; müsteşar yardımcısı telefona yapıştı.

    bizim idealist ateşeyi uyarmaya çalıştı.

    baktı ki idealist ateşe laftan anlayacak gibi değildi.

    son kozunu konuşmanın sonunda patlattı.

    “rahat olun üstadım firma sahibi bakan beyin yakınıdır.”

    bizim idealist ateşenin verdiği cevap şahaneydi.

    “öyle mi…! ben de mustafa kemal’in yakınıyım. not edin!”

    telefonu yüzünde kapadı.

    • • • • • • •

    sonra ne mi oldu?

    10 gün içerisinde idealist bürokrat merkeze alındı.

    emekliliğine kadar başkaca da görev verilmedi.

    ankara’da yaşadı.

    ama o şununla hep gurur duydu.

    “en azından devlet kayıtlarına soktum.

    bugün olmasa yarın…

    hesabı sorulur…”

    • • • • • • •

    gerçekten de öyle oldu…

    aradan yıllar geçti…

    o firma bedelini ödedi.

    hazineden beslendiği saadet zinciri kırılınca battı.

    sahibi de hapis cezası aldı.

    yıllar geçmişti ama bizim idealist bürokrat hedefine ulaşmıştı.

    • • • • • • •

    unutmayın…türkiye cumhuriyeti, 3 bin yıllık bir geleneğin üzerine oturmuş köklü bir devlettir.

    ve asla kanunsuzluğu, talanı ve kural tanımazlığı unutmaz.

    sadece biriktirir!

    --- spoiler ---
  • (bkz: #92939060)
hesabın var mı? giriş yap