• bir cümbüştür kopsa da, gece, yakamozlarda;
    münzevi balıklarız ayrı kavanozlarda...

    --- necip fazıl kısakürek ---
  • ne lezzetler gömülür buna, üzerine ne yaftalar konur. ağzı büzük, dibi geniştir ülkesinin. yemez de yanında yatarsanız kurur, bir acaip olur. ederi genelde 25 sent..
  • ayran yapmak için kullanmanızı tavsiye ettiğim nesne*. gerçekten çok güzel sonuçlar doğruruyor*. sadece ayran ile sınırlı kalmamak lazım. meyve suları, kokteyler*... evinizde mini bir bar bile açabilirsiniz. haydi kolay gelsin...
  • ikinci nesil bir yazar. ilk entrin ben olayım dedim. *
  • "anadolu icadıdır.. nevşehir'e yakın avanos isimli kasabada tarihin ilk kavanozları yapılmıştır, adı da o kasabadan gelmektedir."

    (bkz: piç)
    (bkz: hakan günday)
  • şekerci dükkanlarının vazgeçilmezi. renkli renkli şekerlerin albenicisi.
  • bebekliğimden kalmış bir fotoğraf var, soluk böyle. renkli bebeklik fotoğrafları olanları kıskanma yaş sınırının üzerinde olduğumun delili diye duruyor, saklıyorum.
    eski evde, salonda masanın üzerinde bir kavanoz var, genişçe. onun içine koymuşlar beni, bir tuhaf huzurla duruyorum. muhtemelen fotoğrafı çeken ebeveyn kadrosu kakır kakır gülüyor o esnada. abla da gülüyordur kesin.
    uzun zaman aynı evin bir üyesiyiz kavanozla ben. büyüyorum yavaştan, içine sığmaz oluyorum illa ki. salondaki yerini yeni moda süslere kaptırıyor kavanozum. banyoya düşüyor. çamaşır makinesinin üstüne. içine ıvır zıvır konuyor. ama kendisine olan alakam değişmiyor, fotoğrafa bakıp içinde bulduğum huzuru hayal ettikçe kavanoza bağlı kalıyorum. salonda başka süsler dururken gidip ben banyoda kendi kavanozumla ilgileniyorum, içine kuru çiçekler koyuyorum, onu süslüyorum.
    bir nesneye tutuldunuz mu kurtulmak pek güçtür bilmem ki yaşadınız mı bunu? ben bir gün banyoyu yakıyorum. tüm banyo yanıyor. kavanoz perte çıkıyor. bir nesneye tutkumu ateş tutkumla istemeden yokediyorum.
    annem pazardan gelince kurum içinde kalmış banyoyu görüyor, oğlunu kaybetmekten korkarak dayak atıyor, ben "valla ben yapmadım" diye ağlıyorum. ağlama sebebim yüzde 30 dayak yüzde 30 korkuysa yüzde 40 kavanoz. giden kavanozumun arkasından ağlıyorum.
  • evlerde koleksiyonu yapilircasina cok bulunan camdan nesne. degisik hacimde ya da boyda bulabileceginiz, kuru, sivi maddeleri, icinde saglikli bir bicimde saklayabileceginiz mutfaklarin vazgecilmezi.
  • kelimenin köküne bakarsak kav kökü çukur, oyuk anlamına gelirken kavanoz kelimesinin en erken türkçe örneği "kavanos" olup oymak, içini boşaltmak anlamına gelmekteymiş.

    küçüklüğümden beri "kavanoz" kelimesinin kulağa ses olarak garip geldiğini düşünmüşümdür. kelimeyi nerden bölersem böleyim bir çağrışım çıkmıyor: kav-anoz kava-noz kavan-oz.. hatta bir ara tersten okumaya kalktım zon-avak, noz-va-ka vs derken baktım o hiç olmuyor 'acaip köklerden evrilmiştir öz türkçedir la bu' deyip geçtim . bir gün* gelen ani bir dürtü sonucu etimoloji sözlüğünden kelimenin kökeninin yunanca'dan geldiğini öğrendim. ama hala ve hala yunanca olduğuna inanasım gelmiyor. kav-an-oz kavan-oz kav... neyse az içeyim geçer herhalde..
hesabın var mı? giriş yap