• sonradan kazanılan etiketlerden farklı, bir varoluş, daha doğrusu bir nevi lanetlenmişlik durumu... ne yaparsan yap, kazandığın(ı sandığın) zamanlarda bile, kaybediyorsundur kaybedensen... bunun farkında olup, kabullenmekten başka çaresi yoktur... yani çaresi yoktur...
    canım acıyor...
  • ingilizce'de yüzyıllardır kullanılan loser kelimesinin türkçe'deki en uygun olmakla beraber yine de yeterince uygun olmayan karşılığı.
  • virtüöz mazoşist ve sadistler
  • hatalı olarak nihilist yerine kullanılmaya çalışılan kelime. mamafih bu zatların hata yapmaları tanımları gereğidir.
  • misal (bkz: tutunamayan); çoğul misaller (bkz: tutunamayanlar)...
  • omnia mecum porto [herşeyi kendimde taşırım.] özünün, sözünün, tözünün, közünün tam karşısındaki şeydir kaybeden olmak.

    "..ben gönlü yaralıyken bile derin olanı ve hiçten bir şeyle yok olabileni severim..ben, gönlü dolup taşanı severim, öyle ki kendi kendini unutur o ve her şey içindedir onun: böylece her şey onun batışı olur..

    gözleriyle işitmeyi öğrensinler diye kulaklarını patlatmak mı lazım önce?.."
    [f.w. nietzsche, zerdüşt böye diyordu, varlık, s:30]

    geçmişten günümüze bir yol, bir köprü olduğunu varsaydığımızda, köprünün üzerindeki her başımızın dönmesi, aslında bir sınır ihlalidir, işte bu noktada bilinmeli ki; aksi her fiiliyat, serin duruş haddini bilmek 'tir.

    yalpalarsın, bir orospu çocuğu çıkar hayatını kahreder, haddini aşmak zorunda kalırsın, ruhun bedeninden sıyrılır, yapmaman gerekeni yaparsın, sonu başa, başı ortalara alırsın, dengeni yitirirsin, yapman gerekeni yapmış olmanın verdiği iç huzurla basurun sızlar;

    "hiç beklemezken, birden,
    başına bir kaza gelir.
    kader'dir seni yöneten.
    hey, çocuk, şarap getir!"

    petronius arbiter 'in satyricon 'undan alıntıladığım bu dizelerden anlaşıldığı gibi, nehir her kollara ayrıldığında, ağacın dallarında fatum est olgusu gerçekleşir;

    düşünün ki; kalbiniz kırık, sevgiliniz sizi terk etti, arkadaşınız sizi terk etti, ananız sizi terk etti, babanız sizi terk etti, okulunuz sizi terk etti, hayatınız sizi terk etti ya da salak sebeplerle tamer karadağlı'ya küstünüz, popüler dünyaya küstünüz, kayboldunuz kısacası, kimse sizi anlamıyor, zannettiniz.

    teselli niyetine söylenecek şey; "afrikalı fakir çocukları düşün, haline şükret.." olmamalıdır bu noktada, zira insan kendi çemberinde mutlu veya iblis olabilir, lucilius sormuştu da; "neden iyi insanların başına hep kötü şeyler gelir?" genc seneca cevaplamamış mıydı: "..yiğitlik, rakibi olmadıkça gevşeyip eğilir; ne kadar büyük ve ne kadar kudretli olduğu, ne yapabileceğini sabırla gösterdiği an anlaşılır.."

    siz kahraman değilsiniz, süper veya örümcek, yarasa veya bok adam değilsiniz, kayboldunuz hayatta, serin duruş aklınıza esmedi, küçük göğüslerini kendine sorun edinen liseli salak kız çocukları gibi ağladınız, zırladınız, hayat saati işlerken, bilgisayar monitörünüzün ışığına gelmiş sivrisinek kadar bağınız kalmadı hayata, köprü yıkıldı, iki taraf da iletemedi kendini karşı tarafa, tam bu noktada bile; mühim olan sizin tarafınızda elektrikler kesildi mi, ruh kıçınıza kaçtı mı? cevap evetse;

    neden korkuyorsunuz ki, işte herşey sizinle, işte her bilgi sizinle, "siz varken ölüm yok, ölüm varken siz yoksunuz.." [lucretius, de rerum natura] şeyi de hatırlamadınız mı hala; "..sizi öldürmeyen şey, sizi güçlü kılar."

    kendini alternatifin alternatifini secme cekiciligi ne kaptırmış bünyeler de vardır oysa; misal ekşi sözlük. ekşi, underground takılırken, birden tavan yaptı, bu sefer tepetaklak oldu, insanlar keşfetti, alternatifi takip edenlerin de bünyesine kuş gribi girdi, kuş gibi daldan dala konup durdular mecburen, "ekşi mi? lümpen yuvası ya.." der oldular..

    libidolar yükseldi, kalemler kırıldı, reşat çalışlar saçmaladı, otisabi sözlüğü terk etti, ssg daha fazla para kazandı, vs. ne olmuş yani, hayat devam etmiyor mu, nehir bir delik buldu da, oradan akmadı mı, sızıntı yapmadı mı, hayat bitti mi yoksa? alternatif, kendi kendine oluşmadı mı, altıncı nesil geldi de, başta sözlüğün ebesi sızlanmadı mı bundan, ama sonuçta rayına oturdu da birşeyler, insanlar yeni havayı teneffüs etmeye başladılar, çünkü diyoruz ya, hayat devam ediyor, düşe kalka da olsa. bu böyledir, aksini düşünen nüfus cüzdanını yırtsın, köprüden atlasın, 3-5 kişiden fazlası üzülmez, ama bu dünyaya geliş amacını altüst etmiş olmanın verdiği iç kazıntısıyla, öbür tarafta ne varsa, neye inanıyorsa, o peşini bırakmayacaktır eminim..

    ben her zaman rehber hocaların gereksizliğini düşünmüşümdür okullarda, aslında az bile düşünmüşüm, onlar sadece gereksiz değiller, aynı zamanda zararlılarmış da, zira körpe beyinler, üç kuruş maaşla hayatın özünü, bir sonraki tenefüs anına kadar 3-5 dakikalık seanslarda, g.t kadar odalarda vermeye çalışan, kendi hayatına rehber olamamış rehberlerin dilinden alacaklarsa;

    "utque viam teneas nulloque traharis,
    per tamen adversi gradieris comua tauri
    haemoniosque arcus violentique ora leonis."

    [yolu tutup hiç hata yapmadan arabayı sürsen bile,
    yine de ilerlemek zorunda kalacaksın, kızgın boğanın boynuzları
    ve haemonia 'lıların yayları ile vahşi aslanın ağzından..]

    dizelerini armağan ediyorum, tüm kaybeden, haybeden bünyelere..

    boş yere problemi kız veya oğlan gibi görünmek yerine bu çalaklavye sözylediklerimi birazcık olsun "anlamaya çalışmanızı" diliyorum ve bekliyorum sizden, asla tamamen anlamanızı değil.
  • insanlarin kendi kaybedenliklerini unutmak icin baskalarina yakistirdiklari sifat.
hesabın var mı? giriş yap