• johann harinin metis yayınlarından çıkan önemli çalışması. kitabın alt ismi "depresyonun gerçek nedenleri ve beklenmedik çözümler"

    insanı, çağı, ilişkileri ve insanlığın neyi yitirdiğini, aslında bizi "delirten" şeyin beynimizden, metafizik varsayımlardan öte bizzat insanın, toplumun pratiğinde, yaşamın ta kendisinde, yaşamın biçimlerinde olduğunu öyle çarpıcı ve öyle doyurucu anlatmış ki tekrar tekrar okuyup okutasınız geliyor.

    ve basmakalıp olmayan, tekrar etmeyen, yeni, güçlü ve anlamlı, böylesine bilimsel, hayatın içinde bir sistem eleştirisini bu denli akıcı ve anlalışır yazmak da büyük bir başarı.

    halk okusun diye yazılmış, entelektüel inlerde kaybolmamış. bence en güçlü taraflarından biri de bu.

    kitabı çeviren barış engin aksoy u da ayrıca tebrik etmek gerek. çok akıcı, okunur bir metin oluşturmuş.

    antidepresanın ağrı kesici gibi fütursuzca kullanılmasını teşvik eden 'tedavi'lere karşı hem yıllara yayılan kişisel deneyimlerinden hem de yayımlanmış hemen bütün araştırmalardan yararlanılıp damıtılarak yazılmış.

    sonuçlara varırken süreci kendisinin takip ettiği düşünce silsilesi, çelişkileri, karşı çıkışları ve kabulleri kronolojik ve olanca çıplaklığıyla veriyor yazar. kafanızda adım adım oturta oturta ilerletiyor.

    ve bütün bunları o kadar doğal, yaşamın içinden ve içinde bütün yalınlığıyla insanı barındıran bir şekilde yapıyor ki, o içtenliği her satırda hissediyorsunuz.

    velhasıl son zamanlarda okuduğum ve bana bir şeyler kattığını düşündüğüm ender kitaplardan biri oldu.
  • henüz yarısına bile gelmemiş olmama rağmen beni oldukça etkilemiş johann hari kitabıdır.

    temelde, depresyon ya da kaygı bozukluğunun, ssri larla değil de, muzdarip - musdarip de oluyor galiba? - insanların tecrübe ettiği olayların değerlendirilerek buna uygun bir yöntem ile tedavi edilmesi gerektiğini savunur.

    her bölümü bir depresyon nedenine ayrılmış ve ilgili bölümlerde bu nedenlerin ispatına uğraşan bilim insanlarının araştırma ve söyleşilerine yer verilmiştir.

    materyalist yaşam tarzı, sosyal bağların zayıflaması, sosyal medya kullanımı, içsel dürtülerden uzaklaşma, sevilmeyen meslekler gibi aslında birbirinden bağımsız gibi görünen ama ortaklık içinde çalışan etkenler ana sebepler olarak ele alınmıştır.
  • hocamda gördüğüm bu kitap, dönem dönem depresyona giren bünyemin dikkatini çekmişti. başlamadan önce içinde kendinizi sevin, şöyle değerlisiniz ve aile travmalarından muzdarip zavallı bir bireysin ah canım gibi sarmalamalar bekliyordum.

    daha ilk satırlarda, ergenken nişantaşı’ndaki psikiyatrislerin başı olduğunu öğrendiğim pipolu doktorun bana yaptığı testler sonucu ‘serotonin eksikliğimin’ yazara ve bir çok insana söylendiğini gördüm. halbuki kabullenmiştim çoktan ne yapsam boşaydı, bişeyler eksikti. ben ne yapabilirdim?!

    işte bu kitap sırayla o işin öyle olmadığını depresyonundan yalnızca ve direkt senin sorumlu olmadığından bahsediyor. bunu madde madde, her seferinde de örnek olaylarla açıklıyor. işin ilginci ise bunu anlatırken de okuyucuyu hiç sıkmıyor.

    ve çeviren (bkz: barış engin aksoy)’u da tebrik ediyorum, kitabın ana dili sanki türkçeydi:)
  • kaybetmemek için alttan aldığım insanlardan, kavga çıkmasın diye sustuğum zamanlardan ve kırılmasın diye yuttuğum konulardan sonra yine halim bin beterdi. sürekli gönül yapmaya çalışmaktan kendimi unutmuş ve haftalardır depresif halde dolanıyordum. sonra arkadaşımın tavsiyesiyle "kaybolan bağlar" kitabıyla tanıştım. ödüllü br ingiliz gazeteci olan johann hari, kendi deneyimlerinden yola çıkarak 20 yıllık depresyon mecarasını bizimle paylaşıyor. özellikle takdir ettiğim nokta yazarın bu konuda bir uzmanlığı olmamasına rağmen kitap boyu martaval okumaması oldu. topladığı metinleri kaynaklarıyla birlikte vererek farklı uzmanların bakış açılarını bizimle paylaşıyor. birinci kısımda, kendisine çokça inandırılan bir hikayenin gerçek yüzünü ortaya koymaya çalışıyor. yaşadığı dönemde depresyon kaynaklı problemlerin en önemli sebebinin kimyasal bir dengesizlikten kaynaklandığı görüşü hakimdi. yazarımızda 20 yıl boyunca bu sebebe dayandırılarak antidepresanlara boğulmuş. halbuki biyolojik nedenlerden daha çok psikolojik ve toplumsal nedenlerin depresyonda büyük pay sahibi olduğunu anlamasıyla hayatı bir anda değişmeye başlamış. bu nedenle o zamana göre önemli olan fakat şimdi herkesin kabul ettiği depresyonun biyoloji kaynaklı olmadığı üzerinde çokça durmuş. bu da kitabın akıcılığında bazı problemlere sebep olmuş. daha sonraki kısımda depresyonun dokuz nedeni ve çözümleri üzerinde duruluyor. genetik miras, hayatın anlamından kopuk olmak, diğer insanlarla bağ kuramamak, geleceğe güvenle bakamamak gibi nedenler irdelenmeye çalışılmış. bütün nedenler size hitap etmeyebilir ama hiç değilse ileride kaynaklanacak sorunlarınız için önlem almanıza katkıda bulunabileceğine inanıyorum. kitabı okumadan önce de kendi depresyonumun neden kaynaklandığını az çok biliyordum. fakat bu sayede üzerinde daha çok düşünme fırsatı yakaladım. böyle durumlarda zaten kitaplardan başka çıkış yolumuz ne olabilir ki?
  • bir eve dönüş metni, bunu başarmış insanların tecrübesinen yapılmış bir kılavuz. iyileşmenin aslında ne olduğunu bir şekilde hep biliyorduk galiba. atıldıkları ev korkunç da olsa oraya dönmek isteyen hansel ve gratel'inki de bir iyileşme masalı. şu kitap bitince, üşenmezsem ve yeterince aydınlık olursa aklım ve oh döndüm ne iyi dersem, editleyeceğim bu yazdıklarımı.
  • uzunca bir süre depresyonla mücadele eden ve çareyi hep ilaçlarda ya da alışveriş gibi geçici yerlerde arayan benim gibi insanlar için gerçek bir kılavuz. . asla boş bir kişisel gelişim kitabı değil zaten yazarın kendisi de uzunca bir süre depresyonla mücadele etmiş. sonuç ne derseniz sorunun beyninizdeki bir kimyasalın eksikliğinden kaynaklandığını söyleyip sizi ilaçla evinize yollayan psikiyatristlerden kaçın olur. sorun asla bu kadar basit değil çok daha kapsamlı başlıca sebebi de bizi yalnızlaştıran sistemin kendisi yani depresyon bireysel bir sorun değil toplumsal yazara göre.
  • “ya depresyon aslında yas tutmanın bir biçimiyse - olması gerektiği gibi olmayan hayatlarımız için tutulan bir yas ise? kaybetmekle birlikte hâlâ ihtiyaç duyduğumuz bağlar için tuttuğumuz bir tür yas?”

    s.61
  • konuşup kavramlar aktaran hayvanlar olmadan önce çok daha uzun bir süre hareket eden hayvanlar olduk biz. s.159

    daha büyük bir sisteme ait olmanın metaforu gibi bir şey bu, diyor ısabel. farkında olun olmayın, daima bir ağın içine gömülü durumdasınız; bu muazzam dokunun içindeki düğümlerden birisiniz o kadar. s.161
  • kitapta johann hari depresyonun aşağıdaki gibi 9 temel nedeni olduğunu söylerek her biri için çözüm olabilecek öneriler sunmuştur.

    1. anlamlı çalışmadan kopuk olmak
    2. diğer insanlardan kopuk olmak
    3. anlamlı değerlerden kopuk olmak
    4. çocukluk travmasından kopuk olmak
    5. statü ve saygıdan kopuk olmak
    6. doğal dünyadan kopuk olmak
    7. umutlu ya da güvenli bir gelecekten kopuk olmak
    8. genlerin gerçek payı
    9. beyindeki değişimlerin gerçek payı

    sunduğu önerilerden bazısı kollektif öneriler, mesela devletin bireylere asgari geçim için bir toplu ödeme yapması ve bunun kişilerin hayatlarında ivme yaratacak değişiklikler için destek olması gibi şeylerdir. (derin yoksulluk ağı'nın dayanışma yaşatır sloganlarını hatırlattı bana.)

    çok okunası, güzel, hayatımızın içinde olan bazı şeylere yönelmenin, bazı insanların, aktivitelerin ve aksiyonların da antidepresan etkisi yarattığını söyleyen bir kitap.
  • depresyona bilimsel açıdan bakmayı başarmış, bunu yapılan deneylerle de kanıtlayarak okuyucuya sunmuş metisten çıkan harika bir kitap. özellikle ruh sağlığı çalışanı iseniz çok faydalı. okurken bir açıdan da kendinize dönüp sorgulama yaptırıyor.

    “deneye göre ciddi bir yalnızlık en az fiziksel bir saldırı kadar stres yaratıyordu.”

    “yalnızlık diğer insanların fiziksel yokluğu değil, hiç kimseyle önemli bir şey paylaşmadığınız hissidir.”

    “yeşil alanlara taşınan insanlarda depresyonda büyük bir azalma görülüyordu.”

    “eşitsizliğin daha fazla olduğu toplumlarda her türlü ruh hastalığı daha yaygındı.”

    bu ve kitaptaki diğer maddelere göre bizim toplumumuzda sağlıklı insan bulmanın çok çok zor olduğunu iyice idrak ediyorsunuz.
hesabın var mı? giriş yap