• aşırı felsefik madde!

    aranızdan biriniz de felsefi lan bu demedi mi ya?

    işte akit gibi züppelerle, kürt faşisti lümpenlerin devletçilik oyunu ancak bu seviyede olur.

    içeriğini tartışmıyorum bile!
  • kck sözleşmesi

    pek inandırıcı gibi gelmiyor ama kullanılabilinir de...

    madde 11:
    reberiya koma civakên kurdistan
    koma civakên kurdistan (kürdistan demokratik toplum konfederalizmi) kurucusu ve önderi, abdullah öcalan’dır. ekolojiye ve cinsiyet özgürlüğüne dayalı demokrasinin felsefik, teorik ve stratejik kuramcısıdır. her alanda bütün halkı temsil eden önderlik kurumudur. kürdistan halkının özgür ve demokratik yaşamına ilişkin temel politikaları gözetir ve temel konulardaki en son karar merciidir. kongra gel genel kurul kararlarının demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü devrim çizgisine uygunluğunu gözetir. yürütme konseyi başkanını görevlendirir. temel konulara ilişkin yürütme konseyi kararlarını onaylar.
  • 2005'te öcalan'ın kaleme aldığı kck sözleşmesinin akıllara ziyan maddesi. sen kalk o kadar değil-devlet örgütlenmesi üretecem diye didin, sonra araya koyduğun "önderlik kurumu" olsun. kabus gibi yeminle. o dönem (yani sözleşmenin duyurulduğu 2005 civarı) öcalan'ın mustafa kemal ve erken dönem kemalizm hakkında neler düşündüğüne, neler söylediğine bakılsa, bookchin filan ile harmanlanmış sözleşmenin esasen nerelerden beslendiğine dair kanaat üretmek daha sağlıklı olur. halil berktay, biraz da yüksekten atarak, sözleşmenin nazi almanyasından etkilendiğini yazmaya kalkmıştı. yazdıkları, kck ve nazi almanyası arasında kurulması istenen yakınlık, ilişiklik sebebiyle tırışka olsa da, bakmakta fayda var. ki zaten berktay da koca yazının son paragrafında esas meseleye geliyor:

    "..ne ki bu, sübjektif düzlemde nazizmi izleyip ondan öğrendikleri anlamına gelmiyor. çok daha yakın bir kaynak, on yıllardır hışmına uğradıkları türk devletçi-milliyetçi ideolojisidir. atatürkçülüğe bakıp örnek alıyor, aynadaki aksine dönüşüyor, hattâ daha bile aşırısına gidiyorlar. ahmet altan tâ 17 nisan 1995’te “atakürt” yazısını yazdığında, işin bu ironik boyutunu da düşünmüş müydü, bilemiyorum.

    ama asıl mesele çizgisel devamlılık değil. hepsinin ortak kökeninde milliyetçi mistisizm var. bu mistisizmi bir savaş örgütünün askerî disiplini tamamlıyor. lider otoritarizmi bunun üzerinde yükseliyor; biricik iktidar ve meşruiyet kaynağı haline geliyor."
    http://arsiv.taraf.com.tr/…eri-hitler-selami/20725/

    meraklısına (bkz: atakürt) ve öcalan'ın o dönem mustafa kemal ile ilgili söylediklerinden küçük bir kesit:

    "..türkiye bunları benimle konuşmuyor, ben mektuplar da gönderdim. bizi çatıştıracaklar, ondan sonra katliam ilan edecekler. aslında türkiye'nin içine girdiği rota budur. ya doğru anlayacaklar ya da hepsi bu oyuna alet olacaklar. hepsi kemalist'im diyor, mustafa kemal zeki ve onuruna düşkündü, bu oyunlara gelmezdi. bunlar sahte kemalist. mustafa kemal'de de demokrasi çizgisi, birlik ve kardeşlik çizgisi vardı. kürtlerle iyi gidecekti. isyan yaptırıldı, ondan sonra yokluk gelişti. şimdi bunun yolu da belli. türkiye'nin bütünlüğünü silahla koruyamazsın. yapsaydı saddam yapardı. ekonomiyle de koruyamazsın. zaten ekonomin duyun-u umumiye'ye bağlı. yapamazsın. türkiye'nin bütünlüğü üç ayak üzerinden sağlanabilir. silahla yapamazsın, ekonomiyle yapamazsın. geriye bir tek demokratik birlik çizgisi kalıyor. .biz türkiye'nin demokratik bütünlügünü herkesten çok istiyoruz. zorla ayrilin deseler bile ayrilmayacagiz. ama bu ulus-devletçi, milliyetçi yaklaşim ikinci sevr'e götürür. ıttihat ve terakki'nin ulus-devletçi anlayişi ermeni meselesinde türkiye'yi sevr'e götürüyorsa, bunlarin türklükle alakasi yok demektir. bunlarin çogu dönmedir. bu anlayiş dört milyon kilometrekarelik devleti bitirdi. şimdi de türklük adina bir sürü propaganda yapiyorlar, türkleri yahudilerin koydugu yere koymuşlar. ee sonuç: anadolu'da biz birbirimize gireriz. mustafa kemal bunu yapmiyordu. o hiç kimseyle görüşmedi. önce erzurum'a geldi, diyarbakir eşrafina mektup gönderdi. ıçteki bütünlügü saglayacaksin. pkk için doksan dokuz ülkeye taviz verdiler. bu kemalizm midir? mustafa kemal onurlu, zeki bir devlet adamiydi. diş güçlerin oyununa çok öfkelidir. çok açik bunlar.....kürtlere birlikçi bir politika öneriyorum. ayrı fikirler, gruplar olabilir, ama bütün kürtler için politika yapmalısınız. ne yasalar ne de anayasa buna kapalı değil.
    kemalistiz diyorlarsa, bu mustafa kemal'in felsefesine uygundur. biz isyan ettik, isyan sırasında bazı hatalarımız da oldu...

    ...demokratik konfederalizm kavramı tam anlaşılamadı. türk aydınları bunu "kürt turancılığı" olarak niteliyor. kürt aydınları da güney'deki gelişmelerin önünü kesmek içini ortaya attığınızı iddia ediyorlar. bazı tartışmalarda da bunu pankürdizm olarak ifade ediyorlar.)
    demokratik konfederalizm ikisinin de hesabına gelmez â-, ondan olabilir. benim demokratik konfederalizm tanımım kitaplarda yok.
    (önündeki "ulus-devletin çöküşü" kitabını göstererek)
    aslında burada biraz var. bookchin, wallerstein biraz tartışıyorlar ama bunu kitaplarda bulamazsınız....devleti yıkalım, demokratik konfederalizmi kuralım demiyorum. devleti yıkıp yerine şunu koyalım dedin mi kaybediyorsun. lenin buradan kaybetti. ulus-devletin bir sol tarzı var, bir de milliyetçi tarzı var. biri sağ biri sol milliyetçiliğe götürür. kökleri birdir ve bunlardan hiçbir hayır gelmez. görev devleti yıkmak değil; devlet halk topluluklarıyla uzlaşmak isterse uzlaşır. ama bu, devletleşme değil. yereli kurtarır. yerelde belediyelerle sorunlarınızın çözümü için bir model oluşturabilirsiniz. yerel kendi sorunlarını kendi özgücüyle çözer. konfederalizm üst düzeyde yereli merkeze ezdirtmez. saddam'ın devleti oldu, ne anladık bu devletten? türkiye'nin devleti var, borca battık işte, devlet var ama...

    mustafa kemal'de bu yok. halkı türkleştirmeye çalışmıyor. "ne mutlu türküm diyene" derken söylediği, türkmenler, yörükler vb. grupların kendi türklüklerini ifade etmelerini sağlamak içindir. bunu ne araplar ne de kürtler için söyledi. gönüllü kendini türk hissetmeye karşı değilim. kültürel kimliklere dayalı, bunu tanıyan bir ulus reformu öneriyorum. vatandaşlık kültürel kimlikleri kabul eden, kendi kültürel varlıklarına dayalı ulus vatandaşlığıdır. herkesi zorla türk saymak yerine, türkiyeli ya da türkiye ulusu vatandaşı. amerika'da da böyledir. baskın oran'lar da belli ölçüde bunu tartışıyor.." http://www.nasname.com/…konfederalizm-bayragi-olsun

    bu da kck sözleşmesinin yayınlanmasından 1 yıl sonra, ekim 2006'daki görüşme notlarından:

    "..bunlar m.kemali de anlamıyorlar. mustafa kemal’e ulus-devletin kurucusudur diyorlar. o günün koşullarında doğrudur ama o, özgürlükçüdür. onun için bağımsızlık ve özgürlük esastır. milliyetçiliği de devletçiliği de özgürlük için gerektiği kadar kullanmıştır. o dönemde yapabileceği başka bir şey yoktu. fırsat buldukça inceliyorum. o da benim gibi çok okuyormuş; sabahlara kadar. benim okuduğum türden kitaplar okuyormuş. devletler, medeniyetler tarihi, politika üzerine ve daha birçok kitap okumuştur. mustafa kemal, kendi çağındaki bütün filozofları okumuştur. kendi döneminde ve koşullarında ne yapsın, ancak onları yapabildi. avrupa medeniyetini, batı medeniyetini hedef aldı, mürşit olarak bilimi gösterdi. bu gün yapmış olsaydı, o da bizim yaptıklarımızı yapacaktı.."
    http://www.rizgari.com/…niviskar&file=print&id=1047

    herhalde mesele anlaşılmıştır.
hesabın var mı? giriş yap