• (bkz: uluborlu)
  • eski kükürt fabrikasının meslek yüksek okulu haline cevrilmiş olduğunu görebileceğiniz tek yer,kış aylarındaki soğuğuda bi hayli zorlar insanı (bkz: soguktan vibrator gibi oldum)
  • ilginç bir ismi olan ilçemiz.
    isminin nereden geldiği çok açık değildir. bor ve uluborlu ilçelerini de kapsama alarak mütevazi bir çalışma yapalım bakalım.

    önce en eğlencelisi. geyiklerarası etimoloji olimpiyatları’nda teşvik ödülü almış olan çalışmam: bor ilçesi adını ilçenin en önemli geçim kaynağı olan bor madenlerinden almıştır. zamanın bor valisinin kızını, o zamanlar isimleri farklı olan uluborlu ve keçiborlu beyleri istetmiş, vali de kızını uluborlu beyi’ne vermiş. bunun üzerine moralleri bozulan keçiborlu halkı, bor valisini protesto etmek amacıyla ilçelerine keçiborlu adını vermişler, diğer ilçe ise kendilerine yapılan kıyağa karşılık vermek üzere ilçelerine uluborlu adını koymuşlar. şimdi bazı münafıklar derse ki “bor elementi 1800’lü yıllarda bulundu, ayrıca bor’da bor madeni yoktur, zaten bor da maden değildir”, o zaman ben de derim ki, “demek ki biz türk’ler, avrupalılar’ın bor’u bulmasından asırlar önce bu madeni işletiyormuşuz”.

    gelelim daha ciddi yaklaşımlara. bor ilçesinin adının, eski türkçe şarap anlamındaki “bor” kelimesinden geldiği söylenir, ancak bu varsayımın hiç bir dayanağı yoktur. hani “diyarıbor” veya “borkent” gibi bir isim olsa belki, ama kim bir yerleşim birimine doğrudan “şarap” der. bu konuda en kabul görmüş yaklaşım “bor” isminin hisar/kale anlamındaki hititçe “boris”’ten gelmiş olduğudur. hititçe, avrupa dil ailesindendir ve avrupa dillerinde de “burg”, “bourg”, “börg” hisar/kale demektir. aynı aileden gelen farsça’da ise kalelerde bulunan kulelere “burç” denilir. (bu arada bir de “sağlamlaştırma” manasında türkçe “berkitmek” fiili var; yoksa türkçe de mi avrupa dilleriyle akraba acaba?) zaten evliya çelebi de, bor’da bir kale olduğundan bahseder. ilgisi var mı bilmem iki bucağının ismi de “hisar” içerir: kemerhisar ve altunhisar(evet bu sonuncu cümle fazla bilimsel olmadı; zaten altunhisar da eskiden bor’a bağlıydı, artık değil)
    bor isminin “hisar” dan geldiğinin fazla bilimsel olmayan bir ispatı da şöyledir: bilge umar bile “türkiye’deki tarihsel adlar” kitabında, bor isminin “hisar” dan geldiğini kabul eder. neredeyse türkiye’deki tüm sokak ve apartman isimlerinin bile luwice’den geldiğini iddia eden bilge umar, bu ismin luwi* dilinden değilde başka bir dilden geldiğini kabul ettiyse, muhakkak ki önünde itiraz edemeyeceği kadar sağlam kanıtlar vardır.

    isparta’da bulunan uluborlu ve keçiborlu ilçelerinin isimlerinin, 400 km ötedeki niğde’nin bor ilçesiyle bağlantılı olması ise zayıf bir ihtimal görünüyor. bu iki ilçenin belediyelerine ait web sitelerinde bu ilçelerin eski isimleri olduğu iddia edilen,-fakat benim başka hiç bir kaynakta rastlamadığım- sozopolis, mordiaum, apollonia, eudoxipo isimleri ise şimdiki isimlerine ne ses, ne de anlam bakımından benzemektedir. zaten bu web sitelerinde de uluborlu ve keçiborlu isimlerinin bu eski isimlerden geldiği iddia edilmemektedir. bu durumda, bu iki ilçenin isimlerinde bulunan “bor” kısmının gene hisar manasında olduğunu kabul etmek gerekiyor. artık baştaki ulu ve keçi kısımlarının da zamanında hitit’çe yüksek, rüzgarlı, kerpiçten gibi bir sıfat olduğunu (belkide özel bir isim), zamanla metamorfoza uğrayıp türkçeleştiğini varsayıp, bir türlü bitmek bilmeyen entrimize bir son verebiliriz.
  • bor bölümüne dokunmadan, tecrübelerime binaen keçi bölümüne yorum getirebileceğim yer adı.efenim keçi sözcüğünün aslı kiçi olup küçük sözcüğünün etimolojik temelini teşkil eder.paralel bağlamda ulu ise büyük anlamına gelmektedir.bu güzel beldemizin adı "küçük borlu" anlamına gelmektedir.ankara keçiören ismi de aynı kökenden türemiştir.
  • (bkz: borlu)
  • yerlileri anlatmıştı. şimdi hatırlayamadığım bir savaş sırasında, düşman tarafından kıstırılıyorlar. düştükleri kıskaçtan sıyrılabilmek adına, keçilerin sırtına mumlar bağlıyorlar ve gece yarısı düşmanın üzerine gönderiyorlar. düşman, üzerine gelen kalabalıktan korkup geriye çekiliyor. bunun üzerine "çok keçi" anlamına gelen keçiborlu ismini koyuyorlar. ilginç hikaye. inanmışlar buna.
  • içinde bor elementi bulunduran ama içinde kükürt bulunduran ilçemiz. hayır niğdeden önceki borda bor var mı, ondan da emin değiliz. (içimdeki vocabuler-sözcük-sözlük- aşkı bir başka)
  • isparta'nın keçiborlu ilçesine bağlı kuyucak köyü , sessiz sedasız başladığı lavanta üretimiyle kıraç ve susuz arazileri değerlendirmekle kalmadı, işsizlik yüzünden kente göçü de önledi. emekli olup köyüne yerleşen kuyucaklılar, lavanta üretiminin merkezi sayılan fransa'ya rakip olmak üzereler.

    --- spoiler ---

    bu köy lavantada fransa'ya rakip olacak!

    emekli ziya doğan'in örnek olacak lavanta girişimi

    isparta'nın keçiborlu ilçesine bağlı kuyucak köyünde ürettiği lavantalarla örnek bir kırsal kalkınma modeli ortaya koyan ziya doğan, bölgenin adını dünyaya duyurmayı başardı. ziya doğan'ın yoğun göçle boşalan köylere örnek olacak hikayesi, 1999 yılında başlıyor. 30 yıl kamuda çalışan ve tarımla hiç bir ilgisi bulunmayan doğan, "köylü çocuğu olmam, toprakla haşır neşir büyümem beni bu işe çekti" diye anlatıyor lavanta üretimi girişimini.

    lavanta yetmedi, balini da üretti
    emekli olduktan sonra köyüne yerleşip bahçe ile uğraşmayı hayal eden doğan, kuyucaklı köylüler gibi lavanta ve gül yetiştirmeye başlar. başlangıçta hobi olarak başlayan lavanta ilgisi giderek tutkuya dönüşür ve giderek genişlettiği lavanta bahçesinde bal üretimine de başlar. gül ve lavanta üretiminin yaygın olduğu kuyucak ve bölgesinde arıcılık için çok uygun olduğunu keşfeden doğan, eşe dosta ikram ederek başladığı bal üretimini de çok geçmeden başarıyla sonuçlandırır. bu gün yılda yaklaşık 1 ton lavanta balı ürettiğini söyleyen doğan'ın şimdiki hedefi ise ürettiği balların marka tescilini yaptırmak.

    'araziler boş kalmasin diye başladim'
    kuyucak'taki babadan kalma tarlasında yedi dekarlık alanda lavanta üretimi yaptığını söyleyen doğan, araziler boş kalmasın diye hobi olarak başladığı bu işi geliştirerek bölgeye örnek olmuş. lavanta üretiminin yanında amatör olarak arıcılık yapmaya başlayan doğan, arıcılıkla ilgili kitapları okuyarak ve işin uzmanlarından püf noktalarını öğrenerek kısa sürede usta bir bal yetiştiricisi olmuş. yılda yaklaşık bir ton lavanta ağırlıklı bal ürettiğini söyleyen doğan'ın şimdiki hedefi ürettiği balın marka tescilini alarak ülke geneline ulaştırmak.

    fransiz girişimci örnek oldu
    kuyucak'taki lavanta üretiminin kendisinden önce başladığını anlatan doğan, 1970'li yıllarda lavantanın anavatanı olarak bilinen fransa'dan bölgeye gelen bir girişimcinin, kuyucak köyünde kiraladığı bir arazide üretime başladığını söylüyor. fransız girişimcinin ürettiği lavanta bitkisinin dallarından kopararak köylülerin de üretime başladığını anlatan doğan, bugün kuyucak köyünün arazilerinin yaklaşık yüzde 70'inin lavantayla kaplı olduğunu söylüyor.

    bir kez dikiliyor, 25 yil ürün veriyor
    bu işi oldukça sevdiğini anlatan doğan, lavanta üretiminin incelikleri konusunda da bilgiler verdi. şubat ile nisan ayları arası ilk dikimi yapılan bitkinin çok yıllık ve çalımsı olduğunu söyleyen doğan, "lavanta bir kez dikimi yapıldıktan ilk yıl çiçeklenmiyor ancak daha sonra yaklaşık 20-25 yıl ürün vermeyi sürdürüyor. haziran ve temmuz aylarında tıpkı yonca biçer gibi hasadını yapıyoruz. biçtiğimiz lavantaları kurutarak tohumlarını ayırıyoruz. kuru çiçek olarak ya da, tazeyken yağını çıkartarak satıyoruz. kuyucak köyünde yediden yetmişe hemen herkes lavanta üretimiyle geçiniyor. 30 dekar lavanta tarlası olan da var, 70 dekar olan da var" dedi.

    civar köylere istihdam sağliyor
    lavanta üretiminin oldukça keyifli olduğunu söyleyen doğan, taze olarak satılan lavanta çiçeklerinin kilosunun 75 kuruş, kurusunun ise 5,5 tl'den alıcı bulduğunu belirtiyor. ürünlerini istanbul'dan gelen tüccarların yanısıra isparta çevresindeki aromatik yağ üretimi yapan fabrikalara sattıklarını kaydeden doğan, kuyucaklı lavanta üreticilerinin hasat zamanı civar köylere istihdam sağladığını da sözlerine ekledi.

    lavanta kozmetik ve ilaç sanayinin gözdesi

    türkiye'de ege ve akdeniz bölgesinde üretimi yapılan lavanta, eğimli, kıraç ve susus arazilerde yetişiyor. kozmetik endüstrisinde ve ilaç sanayiinde ham madde olarak kullanılmasının yanında güçlü bir antiseptik ve sakinleştirici olarak kullanılan hoş kokulu bitki ayrıca hepatit- b ve hepatit- c hastaları için uygulanan lavanta kürü ile destekleyici tıbbın sık başvurduğu yöntemlerden biri olarak biliniyor.

    --- spoiler ---

    yusuf yavuz
  • keçiborlu myo ilginçtir yahu o kadar değerli öğretim görevlisinin bir arada olması lütufdur
hesabın var mı? giriş yap