• nil karaibrahimgil'in yeni çıkan kitabıdır.
  • insan nasıl yaşarsa parlar? nasıl yaşarsa mutluluğu yakalar? nasıl yaşarsa yaşadığına değer? nil’in kelebeklerde keşfettiği hayat sırları elinizde… 17 yaşıma dönseydim, kendime şunları söylerdim: en önemli şey aşk; onu doya doya yaşa! birkaç kişinin elini sıkı sıkı tut. onların dertleriyle dertlen, mutluluklarıyla uç, dediklerine kulak ver. başkalarının kriterlerine göre seçim yapma. o zaman başkalarının gideceği yerlere gidersin. oralarda ne işin var? her gün oku. her şeyi oku. ağaç olmak nasıldır? van gogh olmak nasıldır? ikinci dünya savaşı’na katılmış olmak nasıldır? öğren. kendinle sosyalleş. yoksa unutursun nasıl biri olduğunu. her gün şükret. karanlık günler olacak. düşeceksin de. yaralar da açılacak. o zamanlarda şunu unutma: tünel bitecek. kalkacaksın da. kabuk da bağlayacaksın. korkmaktan korkma. ödün bile kopsun. sonra kapa gözünü bas karanlığına. belki biri taş döşemiştir; kim bilir. böbürlenme. kibirlenme. köpürme. abart. çoğalt. parlat. her gün, bir yazar tarafından hayatının hikâyelendirildiğini düşün ve dinle. böyle bir kahraman olmak ister miydin? istiyorsan başarıyorsun. ne mutlu sana. tanıtım bülteninden
  • nil karaibrahimgil tarafından yayınlanmış videosu mevcut olan kitaptır, kitaptaki yazılarını müziği ile birleştirmiş ve de çok çok güzel de yapmış. ''gençliğime sevgilerimle'' her insanın 6 dksını ayırıp izlemesi gereken videodur, nil'in hayata dair güzel anektodları ''17 yaşıma dönseydim, kendime şunları söylerdim:…'' diye başlamaktadır.

    edit: daha uzun versiyonu ile link değiştirildi.
  • muzigi ve sozleri muhtesem olan bir nil karaibrahimgil eseri.

    --- spoiler ---

    gençliğime sevgilerimle
    zaman makinesi olsaydı ve kendi gençliğime, mesela 17 yaşıma, dönseydim, kendime şunları söylerdim:
    en önemli şey aşk. onu doya doya yaşa bu bir.
    ne yapmayı sevdiğini bul ve sonra o sevdiğin şeyi yapabiliyor musun ona bak. yapamıyorsan, boşuna enerjini
    tüketme, yapabilenler yapsın. yapıyorsan, dünyanın en şanslı insanlarından birisin, dilini ısır, kimseye söyleme.
    sevdiğin insanlar bul. işlerini onlarla yapmanın yollarına bak. hayat 'yap et çalış başar'la geçiyor ve bu maraton
    çok sevdiklerinle geçerse, iş yapmamış, sürekli aşk yapmış olursun.
    birkaç kişinin elini sıkı sıkı tut. onların dertleriyle dertlen, mutluluklarıyla uç, dediklerine kulak ver. onları kaybetme.
    her şey değiştiğinde, senin en orijinal halini bilip sevenlere ihtiyacın olacak.
    kendini onunla bununla karşılaştırma. başkalarının kriterlerine göre seçim yapma. o zaman başkalarının gideceği
    yerlere gidersin. oralarda ne işin var? senin yolun başka. yokuşların başka.
    'konu komşu ne der' diye dinleme. komşu senin hayatın hakkında topu topu 15 dakika konuşacak. sense
    ölene dek, onu yaşayacaksın.
    hareket et. her gün hareket etmeyi alışkanlık haline getir. bir spora kafayı tak. dansa kafayı tak. satranca kafayı
    tak. kafayı taktıkların ileride yaldız olup üzerine yağacak.
    her gün oku. her şeyi oku. ağaç olmak nasıldır, van gogh olmak nasıldır, ikinci dünya savaşı'na katılmış olmak
    nasıldır? öğren. bir gün hepsi, bir yapboz gibi, birleşip sana inanılmaz gerçekleri gösterecek.
    kızlar zekadan, çalışıp başarandan ve espriden hoşlanır. erkekler güzellikten, edadan ve huzurdan hoşlanır.
    hayat alışkanlıklarla yürüyor. bir şeyi iyi yapmak istiyorsan hemen alışkanlık haline getir. alışkanlıksa tekrarla oluyor.
    beyin böyle programlanıyor. bir şeyi sürekli yaparsan, başka şeyi düşünmüyor, onu hep öyle yapıyor. o yüzden
    alışkanlıklarına çok dikkat et. neyi alışkanlık yaparsan, hayatın ondan oluşacak unutma.
    erken kalkmak kulağa berbat geliyor biliyorum ama 'erken kalkan yol alır' hayatımda duyduğum en doğru şey.
    bazen saat 8:30'da üç şey bitirmiş oluyorsun ve inanamıyorsun zamanın göreceliğine.
    dedikodu yapma. dedikodu nasıl bir şey biliyor musun... böyle evinin içine çöp boşaltmışsın gibi. ağzını, içini, evini
    kokutuyor. rahatlatır sanıyorsun ama pisletiyor insanı. gül geç. hem dedikodu yapanların başına mutlaka,
    ayıpladıkları, beğenmedikleri, çekiştirip durdukları şey gelir, unutma. hayatın mizah anlayışı böyle.
    kızlar! güzel mi güzel bir kadın olduğunuzda, kendi atınız olsun. kendi paranızı kendiniz kazanın, onu şakır şakır
    harcayın. böylece ayrılıklarla, boşanmalarla attan inip eşeğe binmezsiniz. atınızı kimse altınızdan alamaz. dörtnala
    başka yere gidebilirsiniz.
    erkekler! yakışıklı mı yakışıklı bir erkek olduğunuzda, kadınlara, çocuklara ve hatta birbirinize asla el kaldırmayın. o
    güç güç değil. kaba kuvvet o. korkudan kaynaklanır. kaybetme korkusundan. ve kimseyi avucunuzda sıkarak
    elinizde tutamazsınız. tam tersi, avucu apaçık tutacaksınız.
    kendinden başka kimseyi suçlama. suçlamak, nasıl diyeyim, zehirli bir duygu. insanı frenler. insanı kurban
    psikolojisine sokar. atıl bırakır. hatta şimdiden duvara 'kendimi suçlu hissetmiyorum' yaz. çok faydasını göreceksin.
    ceplerden, bilgisayarlardan, televizyonlardan uzak 1 saat ayır kendine. kendinle sosyalleş. yoksa unutursun nasıl
    biri olduğunu. hayatın sana başkaları tarafından yansıtılmayan bir aslı var. onu dinle, deniz kabuğu dinler gibi.
    yalnızlığını kimseye verme.
    yalnızlığın hariç her şeyi paylaş. çünkü reklamda dediği gibi, 'hayat paylaşınca güzel'.
    her gün şükret. teşekkürü dualarından asla eksik etme. teşekkür kadar insana iyi gelen şey yoktur. bir şey
    istemekten, dilemekten bile iyidir. sıcacık yapar ruhunu. 'bendeki bana yeter, hatta artar bile' dünyanın en güzel
    felsefesidir.
    birinden bir şey isteme. onun yerine birine bir şey ver. bak neler olacak seyret sonra.
    karanlık günler olacak. düşeceksin de. yaralar da açılacak. o zamanlarda şunu unutma: tünel bitecek. kalkacaksın
    da. kabuk da bağlayacaksın.
    sevdiklerine bıkıp usanmadan, seni seviyorum, seni çok seviyorum de. hatta sen ne yaparsan yap, kim olursan
    ol çok seveceğim de.
    korkmaktan korkma. ödün bile kopsun. sonra kapa gözünü bas karanlığına. belki biri bir taş döşemiştir kim bilir.

    --- spoiler ---
  • nil karaibrahimgil'in kahve içip, balkonda keyif yaparken okunacak eğlenceli kitabı.

    kişisel gelişim kitaplarını bilirim, genelde insana bencil olmayi ogutleyen, isminde gelisim gecse de size pek bir sey katmayan kitaplardir; bu kitap onlardan değil. daha çok bir arkadaşınla sohbet ediyormussun da arkadaşın sana kendini anlatıyormuş gibi. sen de 'aa evet, ben de bunu yapıyorum. haklısın aslında benzer şeyi ben de düşunmustum' diyecekmissin gibi bir hissiyat olusturuyor. okuması basit, keyifli. aklımda en çok kalan iki cümleyse 'kendimi suçlu hissetmiyorum' ve 'bendeki bana yeter' oldu.

    kısacası edebi bir deger beklemeden; keyifli anlarınıza eşlik edecek, akıcı bir kitap ariyorsaniz okuyun derim. benim gibi bu aralar vaktiniz bolsa 2-3 günde bitiyor zaten. belki yazılanlar size de iyi gelir.
  • hürriyet gazetesi kelebek ekindeki yazılarından derlenmiş.

    kitaptan,

    * her gün oku.
    her şeyi oku. ağaç olmak nasıldır, van gogh olmak nasıldır, ikinci dünya savaşı'na katılmış olmak nasıldır? öğren. bir gün hepsi, bir yapboz gibi, birleşip sana inanılmaz gerçekleri gösterecek.

    * dedikodu nasıl bir şey biliyor musun?.. böyle evinin içine çöp boşaltmışsın gibi. ağzını, içini, evini kokutuyor. rahatlatır sanıyorsun ama pisletiyor insanı.
  • başucu kitabım.
    nil karaibrahimgil'in renkli kişiliğini değişik açılardan gözler önüne serdiği eseri.

    kitap adeta su gibi akıyor desem yeri. sanki nil o bildiğimiz heyecanlı, sıra dışı haliyle karşınıza geçip sizle sohbet eder gibi anlatıyor içinden geçenleri. öyle tatlı yerlerinden tutup önünüze seriyor ki mevzuyu, katılmadan edemiyorsunuz. canım ne zaman sıkılsa, açar okurum önüme gelen bölümlerini.
    nil, sen hep yaz; biz hep okuyalım olur mu?

    "...anladım ki, yaşadığını yaşadığın an yaşayacaksın. evet, aynen bu cümledeki kadar çok kere! gökyüzüne dikeceksin gözlerini, uzun uzun bakacaksın. rüzgar yanında geçip gidemeyecek, uzun uzun çekeceksin içine, toprağa batıracaksın ayaklarını, kök salacak. kim varsa sevdiğin, öp öp öpeceksin. seviyorsan, yüzünü güldürene dek söyleyeceksin. güzel bir şey gördüysen, gidip sarılmaya; sarılamıyorsan, oturup çizmeye; çizemiyorsan yazmaya çalışacaksın. her ana, eşsiz bir heykele, bir sanat eserine bakar gibi kıymetini teslim edeceksin ki... o da seni kucaklasın. o, o ana özel bir gösteri. bir daha orası öyle olmayacak. onlar da öyle olmayacak. işin daha da tuhafı sen bile başka olacaksın başka sefere."
hesabın var mı? giriş yap