• hergün hemde
  • stefan zweig eseri. o kadar derine inmiş, o kadar inceyi irdelemiş ki dağınık bir kafayla okumak mümkün değil. okuyamadım da zaten. yazarın beğenmediğim, okuyamadığım tek kitabı.
  • (bkz: hölderlin), (bkz: heinrich von kleist) ve (bkz: nietzche) nin tarihsel kişiliklerinde, alın yazılarına dışarıdan bakıldığında bile göze çarpan apaçık bir ortak yan vardır : hepsi de aynı burcun etkisi altındadırlar. üçü de son derece büyük, bir ölçüde dünya dışı bir güç tarafından, sıcak varoluşlarından alınıp tutkunun tahrip edici kasırgası içine atılmışlar ve yaşamları zamanından önce korkunç bir zihinsel ıstırap ve duyuların ölümcül sarhoşluğu içinde, delilikle ya da intiharla son bulmuştur. kendi zamanıyla bağlantı kuramamış, kendi kuşağı tarafından anlaşılmamış olarak, mesajlarını bir meteor gibi kısa, parlak ışıklarla geceye yaydılar. onun yolunu, onun anlamını kendileri de bilmiyordu, çünkü onlar sadece sonsuzdan gelip sonsuza gidiyorlardı : varlıklarının ani düşüşü ve yükselişi içinde gerçek dünyaya şöyle bir dokunup geçtiler. içlerinde insan dışı bir şeyin etkisi vardı, karşısında kendilerini çaresiz hissettikleri, kendi güçlerinin üzerinde bir güç : kendi iradelerinin sesine kulak vermediler( onu kendi ben’lerinin nadir uyanık dakikalarında dehşetle hissediyorlardı), tersine, onlar yüksek bir gücün, şeytani olanın tebaasıydılar, onun tutkunu ve tutsağıydılar.
  • dün sabaha karşı, kendimle konuştum.
    ben hep kendime çıkan bir yokuştum.
    yokuşun başında bir düşman vardı,
    onu vurmaya gittim, kendimle vuruştum...

    özdemir asaf
    ( 1923 - 1981 )
  • yeni yüzyıl, on dokuzuncu yüzyıl, çocuklarını sevmedi. kor gibi yanan bir kuşak ortaya çıkmıştı oysa : ilkbahar yağmurundan sonra ilk narin otların fışkırması gibi onlar da, bu aydınlık, heyecanlı delikanlıların kahraman tohumları da birden fışkırıverdi. aynı anda bütün ülkelerde ayaklandılar, bakışlarını yıldızlara çevirdiler ve yeni yüzyılın eşiği üzerinden sanki kendi topraklarına geçiyormuş gibi geçtiler. on sekizinci yüzyıl, böyle hissediyorlardı, yaşlılara ve bilgelere aitti, voltaire ve rousseau’ya, leibniz ve kant’a, haydn ve wieland’a, kısacası yavaşlara ve sabırlılara, büyüklere ve bilginlere aitti : ama artık gençlik ve cesaret geçerliydi, tutku ve sabırsızlık zamanıydı. güçlü bir şekilde ilerleyen büyük bir dalga kabardı : avrupa rönesans’tan bu yana zihin böylesi mutlak yükselişine, bundan daha güzel bir kuşata tanık olmamıştı...
  • üç yazarında yapmak istediği düşünce ve eylemi nietzsche şen bilim’in 335. fragmanında açıklamıştır bence:

    “ama bizler... yeni, eşsiz, karşılaştırılamaz, kendi yasalarını kendileri koyanlar, kendi kendinlerini yaratan insan olmak istiyoruz.”
  • "hölderlin, kleist ve nietzsche'de ilk göze çarpan şey onların dünyayla olan bağlantısızlıklarıdır. üçünün de karısı ve çocukları yoktur ( tıpkı kan kardeşleri beethoven ve michelangelo gibi), evleri ve servetleri yoktur, sürekli bir meslekleri, güvenli bir makamları yoktur. göçebe tabiatlıdırlar, dünya üzerinde başıboşturlar, toplum dışında, garip, hor görülen insanlardır ve tümüyle anonim bir varoluş sürdürürler. dünyevi hiçbir şeye sahip değillerdir: ne kleist, ne hölderlin ne de nietzsche kendine ait bir yatağa sahip oldu, hiçbir şey onların malı değildi, kiralık iskemlelerde oturup kiralık masalarda yazdılar ve yabancı bir odadan diğerine dolaşıp durdular. hiçbir yere kök salmadılar. dostlukkları kırılgandı, konumları ufalanıveriyordu. her zaman elleri boş kalıyor, sürekli boşluğa yazıyorlardı. onların varoluşları meteorvari, tedirgin, kayan yıldızlar gibi başıboştu."
  • zweig'ın muhteşem eseri. hayatımın görece erken bir döneminde bu eserle tanıştığım için kendimi talihli addetmeli miyim, emin olamıyorum. neden bu kitabı o kadar sevdim? kendiyle savaşmanın paradoksu ...her ne kadar zafer vaat etmeyen bu savaştan yorgun düştüysem de nieztche, hölderlin ve kleist gibi üç trajik kahramanla yoldaş olmak ne büyük şeref!
  • hölderlin, kleist ve nietzsche özelinde, içlerinde taşıdıkları şeytani yaratıcılık-uyumsuzluk özüyle sıradan olma imkanı olmayan insanları betimleyen stefan zweig eseri. insanın yaşam enerjisini söküp alan bir anlatımı olduğu için yarıda bırakmış olduğum kitaptır da aynı zamanda. belki daha stabil bir ruh haliyle tekrar okumaya çalışırım.
hesabın var mı? giriş yap