• görüntüyü yansıtan herhangi bir objenin (bkz: ayna) (bkz: cam) önünde durulduğunda yaşanılan olay.
  • (bkz: icbukey)
  • bir kişinin, bir fotoğrafa baktığı yapacağı ilk şey, daima kendini bulmak* ve kendini görmek olacaktır.
  • kör bir adamın karanlık bir odada kara bir kediyi araması... kedinin olmaması.
    *
  • kendine (içine/özbenliğine) bakabilenlerin başardığı eylem. yoksa, dayatılmış/giydirilmiş benliği ile olmak istediği benliği arasında bir metronom gibi sallanıp durur kişi,
  • insana gerçekten acı veren bir şey varsa o da budur. ama sonrasında gördüklerine tahammül edebiliyorsan kabul edebiliyorsan, hiç tahmin edemeyeceğin kadar özgür ve güçlü hissedersin.
  • hiç görmek istemediğin, karanlık bir anına denk gelmişse hayal kırıklığı yaratır.
  • çevrenize yeterince dikkatli bakarsanız, göreceksiniz ki her yerdesiniz.
  • kameranın sizden çıkıp, bedeninizin bulunduğu koordinatları yavaş çekim terkederken iç sesin giderek duyulmaya başladığı sinematik bir yalnızlık hali. zamanın kırıldığı bir aydınlanma o esnada bedeninize dolarken bir yandan, aslında farkındalık bir anda çökmektedir üstünüze. kendinize gelirsiniz, belki kendinize geldiğinizde kendinizi başka bir yerde bulursunuz, kendi kendinize iyi gelmiş mi sinizdir, kendinize dönüp bi bakabiliyor mu sunuzdur, kendinizi yemeden önce bunu bir ziyafete dönüştürmek ister mi sinizdir, peki ya kendiniz kendinizde mi sinizdir.. bu hep muallak arkadaşlar sizin kendi stüdyolarınızda düşük bütçeyle çekeceğiniz hissi kablel vuku başyapıt olabilecek bir güzellemeyi basan parasını alamamış kızgın figüranlar gibi çökerler üstünüze. hissedlen boşluk halindeki dünyanın araflaşması; sonsuz bir depresyona ya da ölüme falan eş değer karanlık dipsiz bir kuyulara düşmek gibi değildir, anlıktır, saniyeliktir, düşüş'ün arasından duvarlara, yollara bakarsınız zira, ya ben burada da yaşarım ya alışkanlısallığa doğru akışa akışa, düşe düşe eğer senaryo bu ise diye.. kendi filminizi kendi zihninizde çekerken size doğru yaklaşan, parasını alamamış öfkeli savaş filmi figüranları üstünüze doğru hınçla koşarken, oyuncunuzun rolündeki zerafete kapılı bir kaç yavaş çekim görüntüyü zihninize kazıyıp seti toplar, kaçarsınız, çünkü ekipmanların kırılmaması gerekir ve ama kendinizi takip etmek zordur, koşarak uzaklaşırken mesela, sürekli hareket eden, bazen yürüyen, olmadık duran, çoğunlukla evinden çıkmayan, işe giden, yaşadığı mekandan şikayet etmeyen bir adet insan evladı kendisine nasıl bakabilir, bunu yalnızken kendini görmenin ötesinde;kendini karşıda görürken kendine yabancılaşmanın, kendinle yalnızlaşmanın ne kadar sıkıcı bir iş olacağını düşündüğünden kendisini görmezden bile gelen bir insan bile olabilir; yönetmen,oyuncu,kameraman, senarist,yapımcı bile, hatta kendinize doğru öfkeyle koşan karete bilen iri kızgın figüran.. bi sakatlık çıkar kendinizi görürseniz, kendi kendinizi kesin sakatlarsınız..

    kısacası kendinizle karşılaştığınızda olmadık şeyler yaparsınız.
    bazı çok güzel sanat filmlerinin olmayan sonunda kendinizi görmek, kendinizi kaybetmek gibi..
  • biraz eğilince insan görebiliyor.. kendi içine bakmak da biraz kendi üstüne eğilince oluyor.. belki biraz daha çaba gerektiriyor.. mesela kendiyle belli bir süre başbaşa kalmayı göze almak lazım oluyor.. canının ne istediğini bilmediğini farkettiğinde endişelenmeden, bir şeyle ilgilendiği anda kendine nasıl davrandığını görüp bu yaptığına kızmadan, heyecanlanmaktan ya da olduğu halinden utanmadan orada öylece kalabilmeyi becermek gerekiyor.. insanın dünyası, o günkü halini görmeye ve kendini oraya nasıl getirdiğini anlamaya başlayınca kendisini tüm renkleriyle gösteriyor..
hesabın var mı? giriş yap