• mutsuzluğa atılan kocaman bir adım.
  • bazı platform oyunlarında her tür boss'u yendikten sonra karşınıza kendinizin kopyası gelirdi son boss olarak ve onu yenmek gerçekten çok zordu. çünkü sizin yaptığınız hareketlerin zaten hepsini yapabiliyor olurdu. geriye sadece anlık yetenek kalırdı. oyun programcısının insafı ile ters orantılıydı işte o son boss'u yani kendinizi yenmek için harcayacağınız çaba, zaman.

    şimdi gelelim kendi oyunumuza. bu sefer oyunun programcısı pek insaflı değil galiba çünkü oyunu öyle bir yaratmış ki kendinizi yenemiyorsunuz sadece görmezden gelebiliyorsunuz. gerçek oyunu bu son boss'a kadar oynamış olanlar iyi bilir onu yenemezsiniz. adil bir duello yoktur ortada. o hep güler, siz çabalarsınız. ancak hiçbir zaman yenemezsiniz.

    onu öyle bir yenemezsiniz ki hem de, çok yaklaşırsanız görmemezlikten gelebilmek için yalvarır duruma gelirsiniz. sadece görmezden gelebilmek için yalvarmak. hala gülmektedir...

    bu sefer oyunun programcısına dönersiniz, ona yalvarırsınız. çünkü yenildiğiniz zamanki karanlık çok korkunçtur, çook !! bitirir sizi, yer. bir an önce kurtulun şundan !

    ama kaçamazsınız, çünkü kaçacak biryer yok. baştan girmeyecektiniz duelloya, cüret etmeyecektiniz. kaçmaya çalış da gör ne olduğunu.... olmuyor değil mii... sizi çekiyor geri, yine karşınıza geçip gülüyor...

    "ne olur bi anlaşma yapalım, bana bir çıkış yolu bırak ne olur !! yalvarıyorum, bir daha cüret etmicem... yeter ki beni yenme, karanlık çok kötü çok kötü..."

    o sırada dışarıda havalar fırtınalıdır. düşünmemek için çırpınışlarınız dışarıya vurmuştur, hem de aşırı biçimde. siz içerde pazarlık yaparken fiziksel olarak tükenmişsinizdir. gözlerinizin altı çökmüş, yüzünüz buruşmuş, 10 yıl yaşlanmışsınız.

    ve bir yandan da hayat devam ediyordur. off en kötüsü de o. genel müdür lafları sokar, "böyle devam ederse bu şirketin sana ihtiyacı yok" der. gitmeniz gereken müşteriler, tanışılması gereken yeni insanlar vardır, düşündükçe bile delirmeye yeter. görmeniz gereken arkadaşlarınız vardır ama siz kimseyi görmek istemezsiniz. her şey yüktür artık. "yahu bir çözeyim şu durumu her şey çok güzel olacak" dersiniz kendi kendinize sesiniz titreyerek. kimse sizin için zamanı durduramaz. yine içe dönersiniz, diz çökersiniz: "ne olur git".

    ama o ne gider ne de size saldırır. sadece orada durur ve güler....

    ağlamalar...ağlamalar...ağlamalar.... ve sonra doktor ilk iğneyi vurur... bu sefer siz gülersiniz... onun görüntüsü yavaş yavaş uzaklaşır.... sonra görüşürüz der.... sonra görüşürüz... gülerek....

    son gülen o olmuştur...

    yeni dünyanıza hoş geldiniz... artık bağımlısınız...
  • acı olsa da hayatta gayet yararlı bir eylem
    **(bkz: ben pokemonum deyip camdan atlayan cocuk)
  • bunu başarabilenleri aşağılamak ve gizliden gizleye haset etmek gibi uç noktalarda iki duygu arasında gidip gelmek.
  • inasanı kendisini ispatlamaya iter.
  • ben çirkin bir ördek yavrusuyum, ve ilerde birgün... diye başlayan cümleler kurmanıza,yada hep olması istenilen ve yaklaşınca avuçlardan kayıp gidene söyleyecek söz bulunamadığında farkına varılan hede..
  • yaşamı(mı) yaşanmaz kılan bir özellik.
  • -hadi be, kandırma gari.
    (bkz: telkin)
  • kisinin kendisine ve baskalarina yalan soyleyememesini beraberinde getirir ki bu da ruhun arinmasi anlamina gelir ve ozbenligi kesfetme yolunda atilabilecek en onemli adimlardan biridir.
  • (bkz: pinokyo)
hesabın var mı? giriş yap