756 entry daha
  • beklediğimden çok daha kolay yaptığım şey. diyetisyen, doktor vs bile olmayan birinin verdiği listeyle başladı her şey, şunları yemeyeceksin dedi;

    -şeker
    -un
    -pirinç
    -patates

    biraz daha ayrıntılıydı tabi ama görür görmez zaten "heh düşük karb diyeti işte" diye yapıştırmıştım. çünkü daha önce yapmış, fakat devam edemediğim için sonuç alamamıştım.

    bu sefer durum nedir; 5 ayda 30 kilo verdim. 30 kilo vermek ne demek siz biliyor musunuz? bilemezsiniz. geri zekalı gibi "yea az ye spor yap kilo verirsin" demek kolay tabi. öyle olmuyor. hızlı kilo vermek zorundasınız. zaten aşırı kilolu bir insanın iradesi güçlü değildir ve ciddi bir motivasyona ihtiyaç duyar. kilo vermenin tek motivasyonu kilo vermektir. ne karşı cins, ne güzel görünmek ne başka bir şey. kilo verme isteği sadece kilo verilerek sağlanabilir. dolayısıyla en hızlı kilo verdiren diyet en iyisidir. sen çıkmışsın "yavaş ama sağlıklı kilo ver" diyorsun. ben de diyorum ki kilo vermediğim her gün hayata bir sıfır yenik başlıyor, bu yüzden mutsuz olarak daha fazla yemek istiyordum.

    bundan önce yaptığım düşük kalori diyetlerinde gece uyku tutmazdı açlıktan. ertesi gün yiyeceklerimi düşünürken uyurdum. düşük karbonhidrat diyetine başladıktan 2-3 gün sonra açlığın nasıl bir duygu olduğunu unuttum. elbette ki kan şekeri dalgalanması yüzünden oluyor bu.

    sonuçta 5 ayda 30 kilo verdim diyorum ama her ayın neredeyse bir haftası diyeti bırakmışlığım vardır. yıllık izin, eaman boşver, ramazan bayramı, e pide, baklava yemeden olmaz falan diyerek çok sık bozdum. daha disiplinli bir çalışma ile eminim 5 ayda 40 kilo rahat verirdim.

    günde iki öğün yedim. sağlıklı olduğunu iddia etmiyorum. hatta bence belli bir yaşın üzerindekiler kesinlikle yapmamalı. ama ben böyle yaptım. 24 yaşındayım. şu anda da domuz gibi sağlıklıyım. neyse günde iki öğün. protein ve yağ ağırlıklı. içinde nişasta olan, karbonhidrat olan hiçbir şey yemiyorum. (tek istisnası domates) geri kalan her şey sınırsız. evet, sınırsız. bildiğiniz pörtleyene kadar yiyordum.

    "sporsuz olmeaz yea" diyenlere de kulak asmayın. oluyor. ama azıcık yürüyüş iyi gelebilir. yani genel olarak hayatınızda hareketi biraz daha arttırın. sporsuz daha yavaş verirsiniz. vücudunuz da süper şekilli olmaz, ama zaten kilo verdikçe vücut eskisine oranla mutlaka daha güzel gözükeceği için ilk etapta bunu dert etmeye değmez. "önemli olan kas değil yağları yakmak, sporsuz olmaz" diyenleri de boşverin. ya hatta bence siz diyet yaptığınızı kimseye söylemeyin. türkiye'de herkesin doğuştan sahip olduğu bir kaç ünvan var, bunlardan en önemlisi de diyetisyenlik. ya kulaklarınızı tıkamayı öğrenin, he diyip geçmeyi, ya da bence en garantisi kimseye söylemeyin. kilo verdikçe görülür zaten.

    sporla kilo verirseniz muhteşem olur. ben ilk iki ayda toplam 12 kilo verdim, spor yapmadan. kalan üç ayda da 18 kilo verdim, spor yaparak. göreceğiniz gibi çok büyük fark yok. ama tipimdeki en büyük değişiklik, yani kilo vermenin sahaya yansıması sporlu dönemde oldu. spor olarak ne yapıyordum; 50dk yüksek tempolu bisiklet. aslında çok yüksek tempoda yapmaya gerek yok. ben yine de zevk olsun diye kendimi zorluyordum. günde ortalama 27 km. hızlı kullanıyordum yani. 15-20 dakika da zevk olsun diye yüzme. bunları her gün yaptım. iki günde bir de bunlara ek olarak sadece üst gövdemi kullanarak ağırlık çalışması. ağırlıklar da fazla değil, daha ziyade düşük ağırlık, yüksek tekrar. 15*3'ten az yaptığım hareket hiç yoktu. ağırlıklarımı ona göre ayarlıyordum yani.

    30 kilo vermek nedir biliyor musunuz? xxl'ın büyük kalıplarını zorlamaya başlamışken xl'ın slim fitini giyebilmektir. her marka mağazaya girebilmek, bedenine göre kıyafet bulabilmek. gardrop konusu gerçekten problematik, eski kıyafetlerin hiçbiri olmayacak. ama daha da eski, eğer varsa kilo vermeden önce alıp da giyemediğiniz şeyler, onların hepsini giyebilmektir.

    kilo vermeye başlamak için bence kitap falan okumayın. bu üstte anlattığım olay aslında karatay diyetiymiş mesela ben de sonradan öğrendim. adı ne olursa olsun sonuçta bu bir düşük karbonhidrat diyetidir. diyetlerin hangisinin daha iyi olduğu konusunda falan çok tartışma var internette bulursunuz. neyin içinde ne var falan hepsi her yerde yazıyor artık. ben şu anda diyet yapmıyorum, ama hala kilo veriyorum. kaçamaklarım çok arttı mesela, tatlı matlı götürüyorum arada. ki diyet yaptığım dönemde iki hafta ağzımdan şeker geçmediği zamanlar oldu. neyse şu ünlü türk halk diyetisyenlerinin diyeceği gibi "hızlı kilo verme hızlı alırsın = (" diyenleri de takmayın. arkadaş hızlı kilo verip, küt diye eski hayatına dönersen tabi ki gene 120 kilo olursun. eski hayat tarzı seni 120 yaptıysa tekrar yapmasına niye şaşıracaksın. neyse diyeceğim o ki, ben bu düşük karbonhidrat olayını hayat tarzı haline getirdim. ve hala kilo veriyorum. yahu pirinç pilavı falan bir insan niye yer? günümüzde marketten alıp pişirdiğimiz pirinçler beyaza boyanmış, aşırı işlenmiş safi nişasta kaynakları. beyaz un da aynı şekilde, bal da, dışarıda yenilen tatlılar da. bunlara hiçbir insanın ihtiyacı yok. ve daha da kötüsü bunlar bağımlılık yapıyor. benim için ice tea ve kolayı bırakmak bile herhalde günde 300-400 kaloriyi hayatımdan çıkarmak anlamına geldi. hani kalori hesabı yapanlara bu sözüm.

    ama hakikaten şuna da inanıyorum, herkes farklı diyet yapmalı. biraz deneme yanılma konusu bu yani. şahsen ben düşük karbonhidrat ve hatta ketojenik diyetlerin işe yaramayacağı bir insan bile olmayacağı iddiasındayım. ama bu işin uzmanı değilim. olabilir. kilo vermeye çalışan insanlara da önerim; iki hafta boyunca şekerli hiçbir şey yemeyin veya içmeyin, içinde karbonhidrat olan hiçbir şey yemeyin, sadece bu süre zarfında 5 kilo vermezseniz bırakın. 4 bile verirseniz az öyle diyeyim. diyete ilk başladığım dönemde günde yarım kilo veriyordum... öeh. ama tatlı yedikten sonraki iki gün de hiç kilo veremedim. e bu şartlar altında kilo verme motivasyonu nasıl olmaz? arkadaşlarımla bi dışarıya çıktığımda, madoya falan gittiğimde tatlı yememek için kendimi nasıl tutuyordum? ertesi gün uyandığımda yarım kilo daha azaldığımı göreceğimi bildiğimden. yoksa bilmiyorum, başka nasıl bir saikle hareket eder insanlar, ona herkes bireysel karar vermeli.

    hah neden bir de bu beslenme biçimini hayat tarzı yaptım; ya kendimi o kadar iyi hissediyorum ki. eskiden mutlaka her yemekten sonra bir şişkinlik, sürekli bir karın ağrısı, gaz, kilolu olmanın verdiği sıkıntıları hiç saymıyorum bile. ama şu anda resmen sindirim sistemim eskisine oranla inanılmaz rahat. (rahat derken, bu arada bu diyeti yaparken belli dönemlerde çok sert kabız olursunuz. buna da yapacak bir şey olmuyor maalesef. ama çok elem veren bir durum yaşamadım hiç. etin yanında bol bol yeşillik yiyerek giderebilirsiniz. alternatif olarak da gnc ve sair dükkanlarda lif tabletleri satılıyor, onlardan alıp tüketebilirsiniz. daha teknik olarak; insoluble fiber içeriği yüksek gıdalar tüketin. ) sadece sindirim sistemim değil, genel olarak açlığım da düzene girdi. eskiden kahvaltı yapmış, öğle yemeği yemiş olmama rağmen akşam eve müthiş bir hınçla gelir, hemen yemeğe saldırırdım. bir tane büyük little ceasar's pizzası bitirirdim mesela. şimdi ne bir mide kazıntısı, ne bir el ayak titremesi, hani gerçek anlamda bir titreme yoktu elbette ama açlıktan gözüm dönüyordu. şu anda günde sadece iki öğün, ona rağmen akşam kendime hazırladığım yemeği bitiremiyorum çoğunlukla. öyle de bir ortam.

    neyse, unuttuğum şeyler vardır arada eklerim, kilo vermek isteyenlere de mesajla yardıma açığım. (aslında ücretli yaşam koçluğu da yapabilirim)

    - appendix 1: dışarıdan olabildiğince az yiyin. zaten günümüz restoran-fast food kültürü az protein, yanına bas karbonhidratı şeklinde hazırlıyor porsiyonlarını. dışarıda yiyebileceğiniz şeyler aşırı sınırlı. köfte, kebap, tavuk şiş vb. dışında hemen her şeyin ya dürüm, ya ekmek arası ya da hamur içerdiğini görünce şaşıracaksınız. mümkün mertebe evde yiyin, kendiniz hazırlayın.

    - appendix 2: "hacım karnitin atsana spordan önce" diyenlere de sağlam bi tokat atabilirsiniz. etrafınızda bir de bu kafa tipi olacak. sürekli hap map tavsiye edenler. apaçık, kesinlikle ihtiyacınız yok diyebilirim. hızlı kilo vermenin yolu böyle bir şey değil. hapların plasebo olarak insanı iyi etkileyeceği de koca bir yalan. tam tersi kötü de etkileyebilir gayet. karnitin, cla, termojenikler yok efendim hydroxycut falan, ya bunlar badi forumu ve arnold şıvarzeneger posterli kenar mahalle gym'leri geyikleridir.

    - appendix 3: spor uzmanı da değilim açıkçası. ama yıllarca men's health okumuşluğum ve internetten de spor kısmını araştırmışlığım vardır. kilo vermek için her zaman kardiyo yapılır evet. ama kas arttırmaktan da, bilhassa erkekseniz hiçbir zarar gelmez. ben de kardiyo ağırlıklı yapıyordum ama kaslarım da epey şişmişti açıkçası. sadece mesela, olaya bir badici kaslı abi şeklinde yaklaşmanıza gerek yok. mesela badi yapan birinin squat yapmaması saçmalık olurdu. ama ben zaten bacaklarım kalın ve 50dk bisiklete biniyorum diye yapmadım. yani bana sorarsanız günde 40-50 dk tempolu yüzebiliyorsanız gerisi fasafüso. ben yüzmekten çabuk sıkıldığım için bisikleti tercih ettim. koşu bandı da zaten kilolu olduğumdan dizlerimi pert etmesin diye tercih etmedim. artı çok sıkıcı o da. artık sporunuzu ayarlayın. olay şu; kalp ritminiz en az 40 dakika boyunca 120-140 bpm bandında kalsın. aç karnına olması tercihen. yemekten en az 4-5 saat geçmiş olsun yani bence. vücut tam bir yağ yakma fırınına dönüyor. yüzmenin artısı; hem tüm kas gruplarını çalıştırıp hem kalp ritmini yüksek tutması. dolayısıyla spor salonuna falan yazıldığınızda tipine bakıp da adam zannedeceğiniz veya tam tersi tipine bak bundan ne hayır gelecek dediğiniz spor hocalarına, instructor'lara falan bence çok güvenmeyin. çok lüksünden en standardına kadar çok spor salonuna girdim. dünyaca ünlü 5 yıldızlı otellerin spor salonları da buna dahildir. hepsinde görevli insanlar yanıma geldiler müdahale etmeye falan çalıştılar. bence söylediklerinin çoğu saçmalıktı. karakter meselesi tabi ki en kötü ne olabilir ki? teslimiyetçi bir karakteriniz varsa durumu anlatın onların listesine uyun, benim gibi daha fazla kontrolü seviyorsanız dediğimi uygulayın derim. spor olayını ben baya araştırdım çünkü. spor uzmanı olmasam da kilo vermek için yapılabilecek en iyi sporu bildiğim konusunda iddialıyım. vücut geliştirme başka bir şey tabii onunla ilgili bir lafım yok.

    -appendix 4: sporumu eksik yazmışım. her gün kardiyodan sonra bir de 6 hareketlik karın bölgesi egzersizi yapıyordum. ben doğrudan 6 pack abs diye bir iphone app'i kullandım. app'in içinde hareketlerin vidyoları falan var ve set egzersizler var. başla diyorsunuz o sizi yönlendiriyor. ama özetle 30'ar saniyeden, arada 10 saniye dinlenerek sadece; knees up crunch, crisscross, crunch, flutter kicks, heel touch ve legs lower yapıyorum. dediğim gibi set sayısı falan yok 30 saniye boyunca bu hareketleri sürekli yapıyorsunuz. internette de eminim hareketlerin videoları vardır. her gün hareket yapma sırasını da değiştirmeniz faydalı olur.

    -appendix 5: bir de motivasyon sorunu yaşayanlara benim önerim çok küçük hedefler koymaları. 5 günlük, 7 günlük periyotlar belirleyin kendinize. "6 ay içinde 20 kilo verme" hedefi açıkçası çok skindirik bir hedeftir bana sorarsanız. kimse 6 ay sonrasını hesaplamak istemez. ve der ki; "eah daha 6 ayım var bugün de bi tane tadelle yesem yarın telafi ederim". ve nihayetinde de telafi edemez ve diyetini bozar. dediğim gibi aşırı kilolu bir insan iradesizdir. iradesiz bir insanın da planlı programlı bir şekilde kilo verebileceğini, kendini 6 aylık bir programa adayabileceğini düşünmek saflıktır. zayıflara kilo vermek kolay tabi. ben hayatında hiç kilolu olmamış bir diyetisyene güvenmem mesela. niye güveneyim? neyse bu yazıyı buraya kadar okuyan kişiye açıkçası şunu söylüyorum, kilo durumuna göre değişir tabi ama şu verdiğim reçeteyi, sporlu veya sporsuz hiç farketmez, sadece 7 gün yap. 7 günün sonunda net 1-2 kilo vermezsen tamam, bırakırsın diyeti ve ben haksızım. dolayısıyla ilerleyen dönemde de hedefiniz hep kısa vadeli olsun. kısa orta ve uzun vadeli hedefleriniz olsun.

    benim kısa vadeli hedefim bir haftada mutlaka 1-2 kilo vermek, bir ayda en az 8 kilo vermek, uzun vadede ise kesinlikle iki haneleri kilolara düşmekti. bir kaç ay içinde zaten uzun vadeli hedefime bile ulaştım. şu anda uzun vadeli hedefim 10 kilo daha vermek. ama sıkıldığım için iyice zamana yaydım. ve açıkçası diyeti epey bir bozuyorum. ama kısa vadeli hedef portföyüm sayesinde bozmama rağmen kilomu koruyabiliyorum. hala hafta içi en az 1 kilo veriyorum. haftasonu geri alıyorum = ) ama biraz da mutlu olmak lazım. sonuçta yemeyi seven bir insan için yiyememenin nasıl bir his olduğunu biliyorum. bunu sadece "verilmiş kiloyu koruma" evresinde yapabilirsiniz.

    -appendix 6: bir de boy-kilo oranı/vücut kitle endeksi obezite veya aşırı kilolu bölümünde olmayan insanlar; olm siz niye diyet yapıyorsunuz ki. bence normal, hafif sağlıklı beslenerek, yağlı yemeyerek ve ciddi derecede spor yaparak gayet güzel olursunuz. aman neyse o konu benim uzmanlık alanım değil. yani ben hiç hafif fazla kilolu ama biçimsiz vücutlu biri iken spor yapıp süper fit vücutlu biri olmadım. o yüzden fazla ahkam kesmeyeyim. ama bu durumdaki kişiler olayı kilo vermek anlamında değil de kas-yağ oranı değiştirme ekseninde düşünmeliler.

    - öeh yine mi ek ya: yukarıda yazdıklarım 125 kilodan 100/95 kiloya kadar falan gelmenizi sağlar. ama 95'ten sonra asıl iş başlıyor. ideal kütle endeksinize ulaşmak için yapmanız gereken formülü açıklıyorum:
    ketosise girin. (bkz: ketojenik diyet/@esenboga)
    insanity programına başlayın ve düzgün şekilde yapın.
    sadece sabah kahvaltısı ve öğle yemeği yiyin. toplamda en az 1200 kalori alın, muhakkak günlük protein ihtiyacınızın tamamını alın. bir ay sonunda korkunç bir fark olacak göreceksiniz. iki üç ayın sonunda ise yeni bir insan olacaksınız.
2330 entry daha
hesabın var mı? giriş yap