• islam düşünürü ve hadis bilgini imami gazzali'nin eseri, "mutluluğun kimyası"
  • sen bu kitabi o kadar yil once nasil yazdin be adam* dedirten kitap. cok uzundur. bireylerin psikolojisinden ve zerrelerinden*baslar ve sosyolojik teorilerle sona erir. muminlerin anadillerinin oneminden, seks hayatlarina, namaz kilis sekillerine, dusunus sekillerine kadar herseyi yazar.

    "mizaclardaki uygunluk ve uygunsuzluk; vucuttaki sicaklik, sogukluk, nemlilik ve kurulugun miktarinin farkli olmasindandir."

    "zeki ve kalbi temiz olan bir kimsenin de aklina, kimseden ogrenmedigi ilimlerin gelmesi dogrudur."

    "kalb bir havuz gibidir, bes duyu azasi da havuza disardan akan bes dere gibidir."

    "ask, derd... boyle seylerin sekli ve rengi yoktur. bu suale sebep bile yoktur."

    "kayip olmak iki sekildedir: biri hayvani ruhun olmesiyle, digeri hayvani ruhun kendini unutmasi iledir."

    "demek ki bir sey iki degisik halde, hem lezzete, hem de eleme sebep oluyor."

    "insanin kalbindeki soz, harfsiz ve sessizdir."
  • imam gazalinin caglari asan enfes kitabidir.. arayista olan birinin okuyup da etkilenmemesi gercekten zordur..

    kitaptan:

    "eger onun (oldukten sonra dirilis) imkansiz olmasi, bizce zaruri degildir.. belki haddizatinda mumkundur.. fakat uzaktir.. isin gercegi, yakin yahut zann-i galib ile bilinmeyince, zayif bir zann icin nicin kendi nefsimi zuhd ve takva ile men edip dunya lezzetlerinden mahrum edeyim" derler ise, cevabinda deriz ki, seriat yolunu tutup istikameti elden birakmamak aklen size lazim oldu..

    zira akillilar, tehlike buyuk olunca, zan zayif da olsa, ondan kacinirlar.. mesela sen bir yemege baslarken, birisi sana: "bu yemege yilan dokunmustur" derse, suphesiz ondan el cekip birakirsin.. her ne kadar kendisi bu yemegi yemek icin bu yalani uydurma ihtimali var ise de, fakat dogru olmasi da muhtemel oldugu icin kendi nefsine hitap edip dersin ki, bu yemegi yemezsem, aclik acisi cekmek kolaydir, fakat yersem belki dogru soylemistir.. o zaman olurum.. bunun gibi hasta olup olmek korkusunda olursan, bir remilci sana, "bana bir akce ver, sana bazi tilsim ve isaretler yazarim, sihhat bulursun" derse, her ne kadar onun yapacagi isaretler ile senin sihhatin arasinda bir iliski olmadigini kuvvetli zanninla biliyorsan da, "dogru olabilir, sihhat ihtimali icin bir akce elden cikarmak kolaydir" dersin ve eger bir muneccim sana, "filan yildiz falan yere gelince, filan ilaci kullan, bu sıkıntıyı atlatirsin" derse, "olur ki dogru soyluyor, iyilesirim.. eger yalan soyluyorsa bu ilaci kullanmak zahmetine katlanmak kolaydir" dersin..

    o halde, akilli kimseler yaninda, yuz yirmi dort bin peygamberin sozu, hekim, alim ve velilerden bu kadar ulularin ittifaki; bir muneccimin, bir remilcinin ve kafir bir tabibin sozunden asagi degildir.. su halde buyuk bir beladan kurtulmak icin onemsiz bir zahmeti secmen isabetsizlik degildir..

    az olan eziyet ve zahmete katlanmak nisbeten kolay olur.. dunya omrunun ne kadar az oldugunu bilen ve sonsuz ebede nisbette dunyanin ne kadar kisa oldugunu dusunen kimse, dunyadan bu kadar zahmeti cekmek, bu gibi buyuk tehlikelere maruz kalmaktan daha kolay oldugunu anlar.. bunu dusunen akilli, suphesiz sunu der: "peygamberler ve veliler zumresi, sozlerinde dogru olduklari takdirde, ben boyle ebedi azapta kalirsam, ne yaparim! ve bu gecmis birkac gunluk dunya rahati bana ne kazandirir! halbuki onlarin sozlerinin dogru olmasi haddi zatinda mumkundur.."

    ebedin manasi sudur ki, eger butun dunya dari ile dolu olsa ve bir kusa, "bin yilda bir tanesini yiyeceksin" diye emir verilse o dari biter, fakat ebedden bir sey eksilmez.. o halde, bu kadar uzun bir zamanda azab, gerek ruhani, gerek cismani, gerek hayali olsun, katlanmasi nasil kabil olur! dunya tasasinin boyle azab yaninda ne onemi ve itibari olur! bu hususu tam manasiyla dusunen hicbir akilli yoktur ki, bunun gibi buyuk tehlikeden sakinmakta, her ne kadar zahmetli de olsa ve bu tehlike supheli de olsa, ihtiyatli davranmak luzumunu idrak etmesin.. zira cok insanlar denizlerde uzak seferlere cikarlar ve sonsuz zahmetler cekerler.. hepsinin bu skintilara katlanmasi, zanni faydalar icindir.. eger ahirete hazirlanan kimsede yakin yoksa, en azindan zayif zan vardir.. kendine aciyor ise zayif ihtimali gozetip ihtiyati elden birakmaz..

    bunun icindir ki hz. ali (ra) bir dinsizle munazara ederken buyurdu ki: "eger isin gercegi senin dedigin gibi olursa, hem sen kurtulursun hem de biz kurtuluruz.. fakat benim dedigim gibi olursa, biz kurtuluruz sen de ebedi azapta kalirsin.."
  • daha önce bu kitapla tanışsaydım kırdığım kalplerin sayısı epey azalacağına inandığım çok yönlü psikoloji, fıkıh, kelam, tasavvuf ihtiva eden kısaca insanı anlamaya ve anlamlandırmaya caşışan çağlarını aşan klasik bir eser
  • "ihya-i ulumiddin'i arap münevverleri için, kimyâ-i saâdet'i fars münevverleri için yazdım."
  • bu kitapta şöyle bir şey geçiyor:

    ... nihayet bu sevgi aşk derecesine yükselince , aşıklarda olduğu gibi sevgilisinin köyünü, mahallesini, evinin duvarlarını sever. hatta sevgilisinin arzusunu yerine getirenleri, hizmetinde çalışanları, akraba ve yakınlarını da sever. zira sevgisi, sevgilisiyle ilişkisi olan herkesi, her şeyi kuşatır.

    sevgilinin evinin duvarlarını sevmek...
  • on asır önce yazılmış olmasına rağmen okunduğunda ufku en derinlere kadar açan, mutluluğun yemek yemek, uyumak, zengin olmak ya da cinsel münasebette bulunmak kadar basit sebeplerinin olmadığının idrakını sağlayan müthiş bir gazali eseri.

    kitaptan bir bölüm:

    ''kalp askerlerinin haddi hesabı yoktur ve düşmanları da sayısızdır. biz maksadı bir misal ile anlatmakla yetineceğiz: insanoğlunun bedeni muazzam bir şehre benzer. onun azaları, parmakları; o şehrin sanat erbabıdır. şehvet, maliye müdürü; gazap, subaşısı*dır. şehrin padişahı kalp, veziri akıldır. memleketin tamir ve muhafazası için padişahın reayaya ihtiyacı olduğu gibi, gönül padişahının da bunlara ihtiyacı vardır. ancak bunlarla beden memleketi mamur ve ordusu muzaffer olur.

    fakat şehvet; haraç düşkünü, fitneci, yalancı ve kötü mizaçlıdır. vezir ne emir verirse onun aksini yapar. daima haraç bahanesiyle memlekette olan bütün malları alıp ülkeyi viran ve boş bırakmak ister. gazap olan subaşı; hiddetli, azgın ve edepsizdir. daima asmak, basmak, yıkmak, yakmak ister. padişah daima vezir ile müşavere edip tedbirleri onunla görüşürse, yalancı ve tama'kar maliye müdürünün, vezire muhalefet etmemesi için ona kıymet vermezse; onu küstahlıktan menetmek için nazırı onun peşine takarsa, ve nazırın da- haddine tecavüz etmemesi için- daima onun kalbini kırıp onu hırpalarsa, memleketin nizamı yerinde yürür. bu metotla ülkesini idare eden padişahın memleketi mamur olur. reaya* memnun olur ve böylece allah'a giden saadet yolu kapanmaz. eğer bunun tersi olursa, yani akıl ve ruh mağlup olur; şehvet ve gazap galip olursa, memleket harap olur; şehir viran olur, reaya ağlar ve padişah da bedbaht ve perişan olur. '' (1.5)
  • ımam gazali'nin "mutluluğun sırrı" anlamında çevirisi yapılan kitabının adıdır.

    muallim neşriyat'tan 2017 yılında 1. baskısı yapılan bu eser titiz bir çalışma yapıldığını ilk bakışta gösteriyor. sayfaları, içindekiler kısmı, önsözü gayet anlaşılır ve bilgi içeriyor.
  • daha çok başındayım... bir derya... her cümlede nefesim kesiliyor... okumak için çok çok geç kaldığımı düşünüyorum... bunu düşündükçe kahroluyorum... cennetten bir parça gibi... böyle bir kitap vardı da neden haberim yoktu ? şu an okuduğum tüm kitapları geride bırakıyor... anlayabilmeyi, idrak edebilmeyi diliyorum...

    hoş geldin hayatıma....
  • kimya_ı saadet yani mutluluğun formülleri demek ..öyle güzel bir eser ki arayışta olduğum bir dönem de alıp okumuştum. her cümlesi özel dalıyordum, düşünüyordum. derya gibi isminin hakkını kesinlikle veriyor.bütün kişisel gelişim zırvalıkarı köşeye atılıp bu kitap okunmali bence

    teşbihte hata olmasın ama okyanusta farklı birbirinden değerli canlılar oluyor ya hani kitabi okudugum da oyle hissetmiştim ne çok şey bilmiyormusum cahilliğimi daha da idrak ettim.okumakla birşey kaybedilmez bir pencere daha açarsınız düşünce odanıza benim için öyle oldu.bir çok konuda at gözlüklerimi çıkarıp attım bir köşeye..dili de ağır değil kesinlikle.
    bu kitap dini bir kitap değil sadece icin de her türlü ilmi bulabileceğiniz bir hazine temizliğe kadar..

    on asır önce yazılmış olmasına rağmen okunduğunda ufku en derinlere kadar açan, mutluluğun yemek yemek,evlenmek, uyumak, zengin olmak ya da cinsel münasebette bulunmak kadar basit sebeplerinin olmadığının idrakını sağlayan müthiş bir gazali eseridir.

    kıymetli eser çok yönlü psikoloji, fıkıh, kelam, tasavvuf ihtiva eden kısaca insanı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışan çağlarını aşan klasik bir tür.icinde yine nasihatler,ayetler,hadisler,pratik bilgiler var insanın hayatında buna göre yön vermesi gerçek bir mutluluğa ve mutmainlige ulaştırır.

    kalbi,sevgiyi,adaleti,takvayı,dünya hayatını,şehveti..hemen hemen her nokta açıklanıyor.
    isminde geçen saadetten kastedilen nedir, bir insan nasıl mutlu olabilir, maddi ihtiyaçları karşılanması mutlu olması için yeterli midir’ gibi sorular akla gelebilir. halbuki kitap başından sonuna kadar mutluluğa ermenin yolunun allah teala’nın rızasını kazanmak için çabalamaktan geçtiğini anlatıyor.insanın maddi yönünü oluşturan bedeni topraktan gelmiş, toprağa dönecektir ve sürekli bir değişim halindedir. insanın manevi tarafı ise, kalp, nefs ve ruhtan meydana gelir, daimidir ve gayb aleminin bir tabakası olan alem-i emr’e aittir der.

    insanın maddi ihtiyaçlarının gideriliyor olması, önemlidir ama yeterli değildir.
    dünya bir tarladır, burada güzel ameller ekilir, meyveleri ahirette toplanır. demek ki gurbete gelmiş olan ruh/manevi kalp, sonunda yine o’na dönecektir.

    ben özellikle okurken nefis terbiyesi ve ego analizleri bölümlerini çok beğendim hatta freud da asırlar sonra aynı şeyleri totem ve tabu da ego ve kitle psikolojisinde söylediğini farkettim.şu makale de okunursa ne demek istediğim daha iyi anlaşılır;

    https://www.tavsiyeediyorum.com/makale_4661.htm

    kimya-yı saadet ne mi demek?büyük imam gazali hz şöyle diyor ;

    "bakır ve pirinci kırmızı altın yapan maddî kimya zor ele geçtiği gibi, insanlık cevherlerini hayvanî bulanıklardan arıtıp melekler safiyetine eriştiren, onu altın gibi paslanmaz ve devamlı yapan mücahede kimyası da zor elde edilir. bu kitaptan maksat, hakikat ilâcının ecza ve bileşimini okuyucularına kolaylıkla açıklamaktır. bu sebeble bu kitaba "kimya-yı saadet" adını verdik. bağışlayan allah'tan niyaz ederim ki, onu adına uygun ve kimya gibi hizmete lâyık eylesin.
    bilhâssa bu kimya diğer kimyalardan üstündür. hattâ kimya adı buna hakikat, diğerlerine mecazdır. çünkü diğer kimyaların değer ve itabarı, bakır ve pirinci paslanmaktan koruyup onlara geçici bir miktar safiyet vermektir. bu kimya ise, bizzat büyük nimetlerin ve ebedî hayatın sebebidir. zira hayvanî sıfatları insanî sıfatlara, nefsanî halleri rûhbaniyete tebdil eden bu kimyadır ve yine ebedî mutluluğun rabıtası, sonsuz saadetin vasıtası bu kimyadır."(giriş bölümünden)

    (bkz: imam gazali) 'nin bu kimya-yı saadet kitabı ihya'nın özeti durumundadır.

    kitap, insan kavramını konu alarak anlatıma başlar. insanın kendini bilmesinin önemi üzerinde durur. buradan allah’ı tanımaya geçer.
    insanın kendini bilmesi, allah’ı bilmekten önce gelir. bu da düşünce sistemimiz içerisinde yolculuğa nereden başlayacağımız konusunda ipucu verir. başlangıç noktası insanın kendisidir. nitekim peygamber efendimiz; “kendini bilen rabbini bilir “ buyurarak bize yol göstermiştir. hadis üzerinde düşündüğümüzde eserden müessire doğru bir hareket tavsiyesi söz konusu olur

    bir başka önemli nokta;

    kalbin hakikatini bilmek, sıfatlarını tanımak allah’ı tanımanın/bilmenin anahtarıdır. bedenimizdeki kalple manevi kalp arasında bir ilişki vardır. bu ilişkiyi mumla ışık örneği güzel anlatır. ışık mum değil ama onunla irtibatlıdır. bedenin padişahı kalp olup, el, ayak, göz gibi diğer uzuvlar da manevi kalbin askerleridir. kalbin sıfatı, hak teala’yı tanımak onun cemalini müşahede etmektir. teklif onadır, hitap onadır, ikap da (azarlama, cezalandırma da) onadır. dolayısıyla asıl saadet ve şekavet ( isyankarlık) kalbe bağlıdır. yani asıl mutlu ya da mutsuz olan kalptir. islami yaklaşıma göre günah işleyen kişi mutsuz kişidir. allah’a itaat eden kişi saadet (said; allah’a itaat etme hali) içindedir.

    insan kalbi ruhu kadar komplike bir şekilde yaratılmıştır ki insan onu anladığı zaman cenab-ı hakkın sonsuz gücünü daha iyi idrak eder. kimya-ı saadet bu sebepten dolayı kitaptaki sıralamada önce insanı sonra allah teala’yı anlatır.

    kitapta o kada rguzel alintilar var ki ben bikac tane yazıp kaçacağım ama lütfen okuyun okutun;

    "nihayet bu sevgi aşk derecesine yükselince , aşıklarda olduğu gibi sevgilisinin köyünü, mahallesini, evinin duvarlarını sever. hatta sevgilisinin arzusunu yerine getirenleri, hizmetinde çalışanları, akraba ve yakınlarını da sever. zira sevgisi, sevgilisiyle ilişkisi olan herkesi, her şeyi kuşatır.
    sevgilinin evinin duvarlarını sevmek..."

    "sevginin manası; mizacın güzel şeylere meyletmesidir.bu meyl kuvvetli olursa buna aşk denir"

    ey insan! rabb’ini tanımak için kendini tanı.”
    “kendini bilen, rabb’ini bilir.”
    bu söz şuna işarettir ki, insanın kendisi bir aynadır, ona bakan, hakkı görür.

    insanın bu dünyadaki sermayesi ömrüdür. bu öyle bir sermayedir ki, her an tükenmektedir. ...
    o sermayesi buz olan kimseye benzer ki,yaz ortasında buz satar ve:
    “ey müslümanlar! sermayesi erimekte olana acıyınız” der.

    allah teâlâ’nın kullarına şevkati, annenin süt emen çocuğuna olan şevkatinden daha fazladır.

    insanlar üç kısımdır:

    bazıları gıda gibi olup, daima lazımdır.
    bazıları ilaç gibi olup, bazen lazım olurlar.
    bazıları da hastalık gibi olup hiç aranmazlar.
    fakat insanlar bu hastalığa tutulurlar..

    düşmanların sözü dinlenmelidir. çünkü düşman gözü hep ayıp ve kusurları görür. düşmanlık sebebiyle mübalağa etse de, sözünde doğru tarafları çoktur.

    insanın kalbi, yaratılışın başlangıcında, ayna yapılan madene benzer. eğer gereği gibi onu muhafaza edip itina gösterirse, bütün âlemi görecek bir ayna haline gelebilir.

    insanların arasındaki ayrılıkların çoğu, hepsinin sözünde bir sebeple doğruluk bulunmasıdır. fakat bazıları görmedikleri halde, herşeyi gördüklerini zanneder.

    ayrica yaninda tavsiye edilen ve faydalanilan kaynak;
    recep şentürk hocanın makalesi okunabilir

    her nasihat yazılan her bilgi kulağa kalbe ruha hayata işlemelik.çokça istifade ettim allah rahmet eylesin.

    kesinlikle lütfen okuyun okutun
    (ramazan ayında okursanız daha farklı hissettirir )

    iyi okumalar dilerim

    tanım=tırnak kesmeden tutun da konuşmanın kuralları malayani konuşmanın zararları ve dahi hayatımızda uymamız gereken tüm edeb kurallarını ilmi ve fikri yönden şahane bir şekilde anlatan (bkz: imam gazali) 'nin kıymetli eseri
hesabın var mı? giriş yap