8 entry daha
  • uşak ve bartın'a kardeş geldi, benim duyduğum fethiye seki de bu türküye, en azından sözlerine talip. babam çağı insanların arasında hacıların osmanı diye bir sekili köylü varıdı. bu osman askerliğini yalova'da yapmış, daha doğrusu orada uzman çavuşmuş*, askerde bir kız veya kadın sevmiş, iyi bilmiyom, dul diyorlar. askerlik süresince yatmış kalkmışlar, imam nikahlı yaşamışlar. bizim hacıların osmanı asker bitince (doğrusu yıllık izinmiş) köyüne seki'ye dönmüş. zaten everilmişmiş*, çoluk çocuğa karışıkmış. onun oğlu gürsel öyküyü doğrulamış, fazla anmıyorlarmış.

    belki bir yolunu buluruz diye birlikte seki'ye yıllık izne geliyorlar. ben yanlış bildiğim türevi biraz ilerleteyim. müşerref kendi başına araya sora seki'ye kadar gelmiş, yarı saklayıp yarı açarak öyküsünü de anlatmış, osman'ın evli-karılı düzenine kadar gelmiş görmüş. osman'la karısı dağdan ocaklık çalı kesip sırtında yüklenip getirmek üzere iki sıra eyefli ipe çalı diziyorlar. kadın onları bulup göründüğünde hacıların osmanı şöyle bir hınk gibi içini çekivermiş, çok şaşırmış. dedemle konuşmuş da dedem anama öyle anlatmış. (saliha mı neymiş adı? yoo, öğrendik işte müşerref. müşerref hanımın annesi uşak'lıymış. benim saliha sandığım okuyan sanatçı saniye can. notaya döken ahmet yamacı.) yapılan işi kavradığında bu kadın osman'ın karısından evvel kendini çalı yükünün önüne atmış: "bu benim alnımın kara yazısı." deyip doğrudan taşımaya yeltenmiş. [yanlış bildiğim sempatik türev bu, gene kenarda bulunsun.]

    bir süre kadın hacıların osmanı'nın evinde tutunmaya çalışmış. kuma gibi, uyma gibi kenarda durmuş. yalnız öz karı ümmühan pek cazıymış, izin vermemiş, kocasını kıskanmış. çekip gittiği gibi belki türkünün güftesini yazmış. yörede aile, insanlar bu öyküyü sahipleniyorlar. osman'ın bir kız kardeşi varmış, o kamil hatması adıyla tanınıyor. doğru bildiğim kişiyse, o erkek fatmadır, yani çok güçlü ve cesur olduğundan adeta kocaya kaçmamış da kocayı o kaçırmış. osman yerleşik, kamil hatmasıgil yörük hayatı sürüyordu.

    eskilerden muzaffer akgün çok güzel, harika yorumlardı, öyküye dair ek veri/renk milliyet blog'ta bulunabilir. yöre insanından kabaca öğrendiğim öykünün ayrıntılarını karanlikta kalan aydinlik'in verdiği linkten düzeltme fırsatı buldum.

    sözleri:
    kiremitte buz musun
    gelin misin kız mısın
    yarın size varacam
    evde de yalınız mısın
    yan osman’ım yan

    deniz üstünde biber
    kayıklar gelir gider
    ne mektup var ne haber
    yüreğim yanar gider
    yan osman’ım yan

    şu binanın üst yanı
    altı da berber dükkanı
    teskereli geliyor
    hacıların osmanı
    yan osman’ım yan

    bir başka türkü öyküsü ve yöre efsanesi için (bkz: sırrı efe).

    (bkz: zeybek/@ibisile)
    (bkz: osman'ımın mendili)
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap