*

  • saglikli bir genelleme icin gerekli denek sayisina ulaşamamış olsak da; geneli itibariyle şöyle;

    yüksek lisans veya doktora tezlerini kitaplaştırdıktan sonra; piyasada alıcı yakalayamayan çalışmasını öğrencilerine okutma faaliyeti içindeki akademisyendir. bunun hoş karşılanır bir yanı olmakla beraber; kötü yanları da var. örneğin bu davranış; öğrenci ile öğretim üyesi arasındaki iletişimi kolaylaştırabilir. öğrenci kendisine ders verenin kitabını okumakla mükelleftir ve nihayet bunu gerçekleştirdikten sonra bu şahsı daha yakinen tanıyacaktır.

    lakin bu davranış; şöyle de bir sorunu barındırır; allah aşkına siyaset bilimi külliyatında okunacak ilk eser bizim okulların hocalarının çalışması mıdır? veya iletişim bilimlerinde. veya tıpta... veya veya...

    kafanızda canlandırmanız için;
    kemal rumuzlu bir rektörümüzün öğrencileri neredeyse "laparoskopik cerrahi'' konusunda başvurulacak ilk eserin hocalarının çalışması olduğunu zannedeceklerdi. o derece yani.

    kitabini ogrenciye odev olarak aldıran akademisyen aynı zamanda kampüsteki kırtasiyeciye de hayli para kazandırır. (bkz: bu da böyle bir hocamdır)
  • üst sınıflardan ödünç alınası ya da sınıfça bir tane alınıp fotokopiyle çoğaltılası kitabın yazarıdır kendisi.
  • bu akademisyenlerde yaygın olarak benimburdaneişimvarbenlemezunolanlarpiyasadaparayıgötürüyormemuroldumlanbentüh-
    ohaldeegomuşişireyimdebihaltayaramadığımanlaşılmasın hastalığı semptomları görülmektedir. çoğu hekimin başvurduğu geleneksel tedavilerin bu hastalarda bir işe yaramadığı gözlemlendiğinden alternatif tedavi yöntemlerinin bir kısmının denendiği fakat henüz bir gelişme kaydedilmediği bilinmektedir. hastalarda ayrıca yaygın olarak altısaatderskoyayımamadersegirmeyeyimburasızatenilkokulbendesınıföğretmeniyim-
    maaşımıalırımbananeakademiden atakları da gözlemlenmiştir. tıp da çaresiz kalıyor sayın okurlar.. her şey bir yere kadar, her şeyin başı sağlık..
  • kitabında kullanmak üzere öğrencilerine ödev veren akademisyenden daha hallicedir.
  • nurdoğan rigel hanımefendi de bu akademisyenlerden biridir. lakin aldığınız kitap için pişman olmak söz konusu olamaz. kitapları faydalı ve zevkle okunuyor.
  • kitabım satıyor diye övündüğünde suratına gülünen akademisyendir. şahsen bir örneğini biliyorum ki özellikle konu hakkında araştırma yapmayan birisi asla kitabına denk gelmeyeceği halde "kitabım şu kadar baskı yaptı" demiştir. her dönem dersle alakası dahi olmayan kitabını yüz öğrenciye satın aldırırsan baskı yapar tabii.

    bir başkası da içi çeşitli yazarlardan alınma makalelerle dolu* tuğla yarısı kitabını satın almayıp (belki de alamayıp, kime ne ki zaten) derse sadece o gün işlenecek olan makalenin fotokopisiyle gelen arkadaşa bas bas bağırma cüretini kendinde bulmuştur.

    (bkz: dayaklık)
  • (bkz: metin bayca)
  • kitaptan bir tanım soracağını ve kitabın sınavda kullanımının serbest olduğunu söyleyerek, bütün bir yıl sadece bu işe hizmet edecek bir kitaba 25 milyon vermenizi isteyen versiyonları da vardır. sınavdan bir gün evvel gidip kitabı alınır. (fotokopi vs. de yasaktır şüphesiz.) sınav esnasında açılır. copy-paste yapılır. 25 puana 25 milyon vermiş olursunuz. kitabı kitapçıdan edinen her insan evladı o puanı satın aldığının farkındadır. ola ki o paraya sahip değilseniz o puana da sahip değilsinizdir. (zira zilyon sayfalık kitabı zottirik bir tanım için ezberleyecek değilsinizdir.) bütün bu ticaret bir devlet üniversitesinde vuku bulur.
    (bkz: etik)
    (bkz: mesleki etik)
    (bkz: mini etik)
  • bunun bir üst versiyonu kitabını öğrenciye yazdıran akademisyendir. tez yapıyoruz diye öğrencilerini kafalayan, milletin aylarca uğraştığı çalışmaların üzerine hiç utanmadan kendi adını yazıp yayınlayan hocalar görülmemiş şey değildir. bilim etiği diye atıp tutarken gencecik insanların emeğinin üstüne yatacak kadar karaktersiz insanlarla dolu güzelim ülkemizin akademik ortamları. sonra niye beyin göçü oluyor, niye mezunları özel sektöre kaptırıyoruz diye hayıflan dur. tey tey tey.
hesabın var mı? giriş yap