*

  • itü rock kulübü bünyesinde kurulan ve amatör bir grup olan kekik'in ilk ve tek albümünün ismidir. albümde 7 parça bulunmaktadır. albümdeki şarkılar şu şekildedir:
    binikiyüzbuçuk
    deli türkü
    spurn
    doomur kekik
    duvar yazısı
    fayır
    yağmurlu

    albüm, ilginç ve hoş melodiler üzerine kurulmuş heavy metal - hard rock karışımı bir alt yapıya sahip. yer yer yerel tınılar ve yine yer yer psychedelic rock ezgilerine de rastlamak mümkün. fikrimce, bu kadar karışık bir yapı çok başarılı bir şekilde kotarılmış. buna rağmen yine de yarım kalmış bir albüm hissiyatı uyandırıyor. kendi yarattıkları tarz ve ses başarılı olmakla birlikte bu tarz, şarkılarda kendini tekrar ediyor. bu da dinleyicide sanki sürekli aynı şarkıları dinliyormuşçasına etki ediyor. tarzı biraz daha esnetmeleri ve melodileri genişletmeri gereksinimi sanki var. kısacası bir amatör grup olamalarına karşın çok başarılı fakat eksik bir albüm izlenimi uyandırmaktadır.

    edit: imla
  • aslı koca (bkz: karia) ilacıdır. zamanla kocakarı olmuştur.
  • binlerce yıldır dilden dile gelen sözcük veya tabirlerin zamanla kulaktan kulağa değişime uğraması sık rastladığımız bir durumdur. işte böyle azizliğe uğramış olan bir tabir de “koca karı ilaçları” deyimidir. bu tabirin aslı “koca karia ilaçları”dır. ilginç.

    işte hikayesi:

    ''büyük menderes nehri ile dalaman çayı arasında yaşamış karia (karya)uygarlığının geçmişi m.ö. 3400’lere dayanır.

    bir gün karia sarayının bahçesinde çığlık duyulur. bir haykırış. karia kralının kızıydı bu. yörenin en zehirli yılanı sokmuştu. 1,5 metre boyunda, kurşuni renkli engerek. genç kız acı içinde yere yığıldı. yüzü morarmış, ateşi yükselmiş, narin bedeni titriyordu. kan ter içindeydi. hemen hekimlere gösterildi. hekimler sonucu krala tek cümleyle özetlediler. "maalesef." karia prensesi ölecekti. kral kahroldu. biricik kızı ölürken, onun elinden bir şey gelmiyordu.

    prenses ateşler içinde geçirdi geceyi. yüzü gözü şişmişti. kral da çaresizliğin acılarıyla sabahladı. hekimler genç kızın akşama kadar can vereceğini söylüyordu. kral kızının başında, karia’lılar da tapınaklarda dualar ediyordu. o anda bir haber getirdiler. "kralım dışarıda bir balıkçı var, kızınızı kurtarabileceğini söylüyor." kral, "hemen alın içeri" dedi, "hemen!"

    aldılar. simi adası'ndan gelen bir balıkçıydı. kralın yaşlarında, uzun boylu, iri omuzlu, yanık tenli, yeşil gözlü. hemen, boynundaki meşin keseden tahta bir kutu çıkardı, içindeki merhemi genç kızın tüm bedenine sürdü. "üzülmeyin kralım" dedi, "kızınız ölmeyecek, şişlikleri yarın inecek, ertesi gün de ayağa kalkacak."

    simi’li balıkçı bu merhemi kendisi gibi balıkçı olan dedesinden öğrenmişti. yörenin endemik otlarıyla yosun karışımı bir merhemdi. çok zehirli balıkların soktuğu insanlarda kullanmışlar ve onları kurtarmışlardı. ertesi gün balıkçının dediği oldu. genç kızın şişlikleri indi, ateşi düştü. artık o narin bedeni titremiyordu. bir sonraki gün ise tamamen iyileşti, ayağa kalktı.

    karia kralı hemen talimat verdi. "balıkçıyı bulun, ailesiyle birlikte saraya getirin. artık burada kalacak." buldular. kral simi’li balıkçıyı saray hekimleriyle tanıştırdı. ve ikinci talimatını verdi; "bu topraklardaki dağları, taşları, ormanları tarayın. tüm çiçekleri, otları bitkileri araştırın. denizlerdeki yosunları inceleyin. ilaçlar yapın, insanları kurtarın. krallığım bu konuda size her türlü desteği verecek. "

    derler ki, tarihin ilk bilimsel tıp adımı, işte o gün atıldı. derler ki, tıbbın babası hipokrat, işte bu adımlardan yola çıktı. derler ki, tarihin ilk bilimsel farmakoloji merkezinin anadolu'da kurulmasının nedeni, işte bu simi’li balıkçıdır.

    ve hatta derler ki, yüzlerce yıl karialılar şifalı otlardan yüzlerce ilaç yapıp, binlerce hasta iyileştirdiler.

    işte bu yüzden "koca karia ilacı" sözü yüzyıllardır anadolu'da; "koca karı ilacı" diye kullanılır.

    kaynak: pelin izgür eray (antik şehir arkeolojinin gizemi)
    isimlerin tarihsel yolculuğu
  • "kocakarı ilacı"nın "koca karia" ilacından deldiğine inanan anadolu'nun "ana dolu"'dan, ya da kastamonu'nun "kastın ne moni?"'den geldiğine de inanır.

    t: geleneksel tıp ürünü
  • koca kari

    tecrubeli ilaç yapan demektir
  • koca kari değil “koca karia” ilaci

    binlerce yıldır dilden dile gelen sözcük veya tabirlerin zamanla kulaktan kulağa değişime uğraması sık rastladığımız bir durumdur.
    işte böyle azizliğe uğramış olan bir tabir de “koca karı ilaçları” deyimidir.
    bu tabirin aslı “koca karia"dır.

    mö 5'nci yüzyıldı.
    aylardan nisan.
    bahar, akdeniz ile ege'nin buluştuğu topraklara merhaba demişti.
    damıtılmış rüzgarlar binlerce otun ve çiçeğin aromalarından oluşan mis gibi bir koku yayıyordu havaya.
    knidoslular, bugün deveboynu dediğimiz kap krio'da taze baharı kutluyordu.
    şarkılar söyleniyor, şiirler okunuyor, şaraplar içiliyordu.
    bir anda bir çığlık duyuldu.
    bir haykırış.
    knidos kralının kızıydı bu.
    yörenin en zehirli yılanı sokmuştu.
    1,5 metre boyunda kurşuni renkli engerek.
    genç kız acı içinde yere yığıldı.

    güzeller güzeli bir kızdı.
    kralın en küçük kızı.
    iki ablası yakın ülkelerin prensleriyle evlenip yuvadan ayrılmıştı.
    sarayın tek çocuğuydu.
    o yüzden kralın canıydı.
    yüzü morarmış, ateşi yükselmiş, narin bedeni titriyordu.
    kan ter içindeydi.
    hemen hekimlere gösterildi.
    hekimler sonucu krala tek cümleyle özetlediler.
    "maalesef."
    knidos prensesi ölecekti.

    genç kız öleceğine anlayınca babasına yalvarmaya başladı.
    "baba ne olur bir şeyler yap. yaşamak istiyorum baba. kurtar beni."
    o yalvardıkça, kral kahroluyordu.
    biricik kızı ölürken, onun elinden bir şey gelmiyordu.
    oysa ne kadar da iyilik yapmıştı.
    halkıyla ilgilenmiş, yoksullara yardım etmiş, hükmettiği topraklarda adaleti sağlamıştı.
    tanrılar neden onu cezalandırıyordu?
    isyan etti.
    "ey tanrılar, neden ben, neden kızım? ne kötülük yaptık, hangi sözünüzü ezdik. sizler bugünler için varsınız. yoksa!.. yok musunuz?"
    tanrılardan ses yoktu.

    knidos prensesi ateşler içinde geçirdi geceyi.
    yüzü gözü şişmişti.
    kral da çaresizliğin acılarıyla sabahladı.
    aynaya baktığında saçları bembeyazdı.
    hekimler genç kızın akşama kadar can vereceğini söylüyordu.
    kral kızının başında, knidoslular da tapınaklarda dualar ediyordu.
    o anda bir haber getirdiler.
    "kralım dışarıda bir balıkçı var, kızınızı kurtarabileceğini söylüyor."
    kral, "hemen alın içeri" dedi, "hemen"
    aldılar.
    simi'den gelen bir balıkçıydı.
    kralın yaşlarında, uzun boylu, iri omuzlu, yanık tenli, yeşil gözlü.
    hemen, boynundaki meşin keseden tahta bir kutu çıkardı, içindeki merhemi genç kızın tüm bedenine sürdü.
    "üzülmeyin kralım" dedi, "kızınız ölmeyecek, şişlikleri yarın inecek, ertesi gün de ayağa kalkacak."

    simili balıkçı bu merhemi kendisi gibi balıkçı olan dedesinden öğrenmişti.
    yörenin endemik otlarıyla yosun karışımı bir merhemdi.
    çok zehirli balıkların soktuğu insanlarda kullanmışlar ve onları kurtarmışlardı.
    bir keresinde simi koylarında denize giren bir soyluyu, kuyruğunda iğne gibi bir kemik olan çok zehirli bir balık sokmuştu.
    o balık bu denizlerin en zehirlisiydi.
    bu merhem onu bile kurtarmıştı.

    ertesi gün balıkçının dediği oldu.
    genç kızın şişlikleri indi, ateşi düştü.
    artık o narin bedeni titremiyordu.
    bir sonraki gün ise tamamen iyileşti, ayağa kalktı.

    kızıyla birlikte knidos kralı da hayata dönmüştü.
    hemen talimat verdi.
    "balıkçıyı bulun, ailesiyle birlikte saraya getirin. artık burada kalacak."
    buldular.
    kral simili balıkçıyı saray hekimleriyle tanıştırdı.
    ve ikinci talimatı verdi.
    "bu topraklardaki dağları, taşları, ormanları tarayın. tüm çicekleri, otları bitkileri araştırın. denizlerdeki yosunları inceleyin. ilaçlar yapın, insanları kurtarın. krallığım bu konuda size her türlü desteği verecek. "

    derler ki, tarihin ilk bilimsel tıp adımı işte o gün atıldı.
    derler ki, tıbbın babası hipokrat işte bu adımlardan yola çıktı.
    derler ki, tarihin ilk bilimsel farmakoloji merkezinin anadolu'da kurulmasını nedeni işte bu simili balıkçıdır.
    ve hatta derler ki, yüzlerce yıl karia imparatorluğu' nun topraklarıydı, bu şifa dolu topraklar. karialılar şifalı otlardan yüzlerce ilaç yapıp, binlerce hasta iyileştirdiler.
    işte bu yüzden "koca karia ilacı" sözü yüz yıllardır anadolu'da "koca karı ilacı" diye kullanılır.

    ~alıntı~
hesabın var mı? giriş yap