• çürümüş,kullanılamaz hale gelmiş yiğecek.
  • bozulmaya ugrami$ herhangi bir $ey icin kullanilabilir, mecazi anlam yuklenerek kullanilmasi daha fazla a$ina oldugumuz bir durumdur. sistem yada yoneticiler ile ilgili ele$tirel aciklamalarin cogunda kendisine bir yer bulur.
  • (bkz: hayat)
  • bu kelimeyi küfre yedirince böyle bi elit hava mı katıyor nedir anlamadım. kötü çevrilmiş bir küfür gibi. kokuşmuş it, kokuşmuş yılansı fare yüzlü eşşoğlueşşek, kokuşmuş pislik bok salak... zihniyet olunca iyi ama. feci sarsar muhatabını. sinirden kendini siker. kokuşmuş nefret söylemi.
  • söylerken bile burnumu tıkadığım sözcük. ya burnumun hassaslığından ya da hayal gücümün genşliğinden bilemiyorum.. nasıl etki bırakıyorsa artık.
    'kokuşmuş'muş öf.
  • bir his olan tiksinmeyi anlatan kelime, çürüyor insanlar; bazen değiştikleri için, bazen değişmedikleri için. çürüyen kokuşur, hastalıklı olan kokuşur, bir organizmanın tükenişi kokuşuyorsa, ruhun, insanın kokuşması da mümkün. biz insanlar anlık duyu organlarımızla uyarılmasak da hisleri eşdeğer gerçekliğiyle özdeşleştiren canlılarız.
  • "bütün reklamların kendisine adandığı kızdı o; kusursuz tüketici, her kokuşmuş ilanın hem öznesi hem de nesnesiydi." vladimir nabokov - lolita"

    "tarihi gelişimi açısından bakıldığında, ilkel ve kokuşmuş bir sanat türü olması nedeniyle tiyatrodan nefret ederim." vladimir nabokov - lolita
hesabın var mı? giriş yap