• yeni osmanlılar'ın ali ve fuat paşalar'a, birinci kuşak jöntürklerin ise abdülhamit'e yaptıkları muhalefet türü olan basın-yayın faaliyetleri, örgütlenme, mitingler, protestolar, taraftar kazanma için toplantılar yapmanın; sosyal kökenlerinin, yetişme tarzlarının(harbiye, tıbbıye, mülkiye) farklılığı belirgin aksiyoner ikinci kuşak jön türkler tarafından benimsenmemesi, aslında bütün osmanlı-türk ve cumhuriyet modernleşmesinin ana izleği olan aciliyet, geç kalmışlık hissiyatının makedonya'yı kaybetme tehlikesiyle birleşmesi ve bütün bunlar karşısında abdülhamid despotizminin ataleti, 1905 sonbaharı'nda cemiyetin dr. bahaeddin şakir ve ve dr. nazım beyler'in önderliğinde yeni bir örgütlenmeye gitmesine yolaçmıştır.
    bu teşkilatlanmada cemiyet, ermeni daşnaksutyon ve makedon vmro'yu(dahili örgüt) örnek alarak milli taburlar ve alaylar, aşiret silahlıları, içinde asker ve kanun kaçaklarının bolca bulunduğu çetelerle yeniden yapılanıp yanına da vmro'nun geg, tosk, ulah ve sandanskiler'den oluşan sol kanadı alması, 1908 meşrutiyeti'ne giden yolu açmıştı.

    hürriyetin ilanı sonrasında partinin işleri, ittihat ve terakki'nin siyasi bir komita olarak adlandırılmasına yolaçacak kadar, paramiliter örgütler aracılığıyla yürümeye başladı.
    başta teşkilat-ı mahsusa olmak üzere bu paramiliter örgütlerin -türkiye'de kıt olan akademik tarihçilik ile popüler tarihçiliğin arasından bir yerden ancak kesinlikle ciddi kaynaklara dayanarak namuslu yazan bugünkü değme devletlu akademik tarihçiyi cebinden çıkarabilecek bir kıratta ve kalibrede olan başta ahmet refik'in iki komite iki kıtal kitabında bahsettiği ve refi cevad ulunay gibilerinin de doğruladığı- insan malzemesi: sinop cezaevi'nden cıkarılmış dışarda kaç kişiyi öldürdüğü bilinmeyen sadece cezaevinde 8 kişiyi öldürmüş 150 yıla mahkum arnavut halil, 130 seneye mahkum izmirli nazif, mahkumiyeti 200 seneyi geçen elbasanlı ramazan, 150 seneye mahkum kürt haydar gibileri "birinci sınıf" ; 100 yıl civarı mahkumiyet almış alanlar "ikinci sınıf"; ancak 30-40 yıl cezası olanlar ise "üçüncü sınıf" katillerden oluşuyordu.

    devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir'in erken tam gün silahlı profesyonelleri olan bu kişiler çelik çomak oymak için değil -gerçi fuat balkan başlığında yazılmış ama buraya daha uygun düşer diyerekten- şunları yapmak için çıkarılmışlardı:

    "komitacılık kimilerinin sandığının aksine yağma ve soygun demek değildir, tam tersine müfrit vatanperverliğe komitacılık denir. komitacı ise, tehlikeden korkmayan, yaşamı dahil sahip olduğu her şeyi vatanı için feda eden kişidir. eğer gerekiyorsa vatanı için yakar, yıkar ve acımadan öldürür. biz de durum öyle gerektirdiğinde böyle davranmışızdır."

    bu satırların yazarı cezaevinden falan çıkarılmamıştır; teşkilat-ı mahsusa'nın asker üyelerindendir. komitacılıktan milletvekiliğine uzanan bir hayat sürmüştür.
    arnavut halil, izmirli nazif, elbasanlı ramazan'ın erkekleri silah altına alınmış ermeni çocuk, kadın, yaşlılara "devletin en üst derecede yönlendirmesi, koruması, himayesi altında" neler yaptıklarını anlatmaya ne benim mecalim var ne de sizin mideniz kaldırır...

    yeni bıçak sınamak için insan öldürenlerin bıçağından kurtulmuşsa da yine bu katillerden birisinin deyimiyle "talat paşa buzlu birasını içerken ben iş başındaydım"ı devleti kurtarmak, nefs-i müdafa olarak görüp ermeni kırımı için kanıt arayan eblehlere rüşvetin belgesi mi olur pezevenk başlığını hatırlataraktan kırımın, sistematik katliamların belgesinin olmamasının en az kendi bilgi ve anlayışlarının kıtlıkları kadar sonradan kazanılmış olduğunu idrak edemeyenlerin nefretinin kahhar potansiyelini kendi aile tarihinin bir parçası olarak deneyimlediği için, ermeni olduklarını utana-sıkıla anneme söyleyen eski mahallemizin ermeni çiftini hatırlayarak yazdım bu entryi.

    pozantı ovasından geçerken yorgunluktan ölmeyi çetecilerin soygun+tecavüz+öldürmelerine yeğleyen ya da yaşları 3 ila 5 yaş arasındaki kız çocuklarıyla beraber kendini en yakın ırmağa atmak için ayakkabıları parçalandığı için dikenli ayaklarla yürüyen o ermeni kadın gibi masum ermeni avına çıkmış teşkilat-ı mahsusa katilleri ve de kars-ardahan-erzurum vd.nde müslüman boğazlamaktan keyif alan ermeni çete mensupları aynı bokun laciverdiydiler, tıpkı bugünkü torunlarının motivasyonuna benzer mistik, milliyetçi moral-motivasyonla insan kesiyorlardı.
    sadece kendi kanına, soyuna, sopuna müdana etmeyi haysiyetinin odağı kılan moral-motivasyon-kondisyonu tam yiğitlerin, tıpkı sinop cezaevi'nden çıkarılan katillerin, niçin çıkarıldığını sezen birisinin dediği gibi "uğurlar olsun"la işe koyulmalarına pek fazla bir şey kalmadı. çünkü vicdan çoktandır, yüzü suyu hürmetine deyişinin tamamlananı değil...
    çok tuhaf, çok tanıdık, çok yakın...
  • nihayet bir akademik konferansa konu olmuştur:

    22 ocak - basel
  • komitacılık olmasaydı, edirne bugün bulgarların elinde olurdu.
hesabın var mı? giriş yap