• (bkz: comfort zone)
  • acı ve ızdıraplarla dolu bir yola girmektir ama unutmayın yolun sonunda her şey güzel oluyor
  • konfor alanının herkes için kesin bir çizgi olmadığını düşünüyorum. yarı konfor alanları da var.
  • çıktım ve ağzımın payını aldım. yapmayın, sonra üzülürsünüz.
  • kişinin kendisini bir hayli keşfetmesini sağlayan; kişinin kendi sınırlarını, kapasitesini bilmesine imkan veren heyecan verici bir faaliyet.

    aslında kişi için başlarda o kadar da eğlenceli olmuyor ama en azından bir şeyler denemenin sonucunda kendimizi bir önceki günden daha gelişmiş hissettiğimiz için bu durum bizi tatmin ediyor. bu süreçte sonuç kısmına odaklanıp kendimizi heder etmemek önemli. bu noktada verilen emek önem arz ediyor. çünkü verebildiğimiz emek bizim sınırlarımızı keşfetmemize olanak sağlıyor.

    fark edersiniz ki hemen herkesin hayalleri, yapmak istedikleri var. en basitinden çoğumuz yurt dışına çıkmak isteriz ama kalıcı olarak ama geçici bir süre için(gerçi şu an koronavirüs sayesinde evimizden bile dışarı çıkmak istemiyoruz da neyse). peki bizi, bunu yapmaktan alıkoyan nedir? bizi alıkoyan, konfor alanımızın ta kendisidir. konfor alanımızda iyi kötü mutluyuzdur. mutluyuzdan kastım da öngörülebilirliğin mutluluğu. insan da belirsizlik duygusu hakim olunca mutsuz, huzursuz olur. belirsizlik duygusu, konfor alanından çıkmak için bizde olumsuz bir algı oluşturur. motivasyonumuzu düşürür. bu noktada kurduğumuz hayallerin gerçekten de gerçekleşmesini istiyorsak somutlaştırmamız gerektiğini düşünüyorum. böylece konfor alanından çıkmak için kayda değer sebepleri görmüş oluruz ve o ilk adımı atmamız kolaylaşır.
  • bir öğrenci olarak konuşuyorum istanbulda kendi başıma 2+1 evde bile geçinecek maddi gücüm yok. hangi konfor alanından söz ediyosunuz ki? kendimi geliştirmek için geldiğim şehirde maddi gücüm olmadan söz konusu beni geliştirecek şeylere asla ulaşamıyorum.
    hakikaten coğrafya kaderdir
  • bunu başarabiliyorsanız gençsiniz demektir.

    (bkz: unesco yaşlılık tanımı)
  • rahatlıkla bu konuda uzman olduğumu söyleyebilirim.

    isteseydim gayet güzel bir beyaz yakalı wage slave olabilirdim ki an itibariyle bu duruma geri döndüm ancak geçtiğim yollara zaman zaman dönüp bakınca pek de boş geçmemiş ömür.

    ilk olarak üniversiteden mezun olduktan sonra evi terkettim. otostopla türkiye'yi gezmek istiyordum. cebimde 200 ytl vardı, o zamanlar iyi paraydı. adana'dan çıktım, mersin, silifke, ordan konya derken ufak bir türkiye turu attım. sonra param bitti tabi. o aralar knight online'da tanıştığım öğrenci bir arkadaşla msn messenger'da kafası güzel iken muhabbet ediyorduk birden uçak bileti aldı bana, kıbrıs'a gittim. kıbrıs'ta arkadaşın babasının yolladığı para bitince tam ayağımızı kemirmeye başladık ki birden biri çalışmak isteyip istemeyeceğimi sordu. ertesi gün bir ingiliz pubında garsonluğa başladım. kaçak çalışıyorum tabi. orada ingilizce öğrendim. öncesinde hello how are you fayntenksenyu dışında ingilicem yoktu. yengenizle de ordan tanıştım.

    sonrasında geldim memlekete bir ara. direkt askerlik gelmiş, tecil bitiyor (bkz: askere gitmek). o zamanlar fetö'nün ülkenin kozmik odasında parende attığı zamanlar. ben ise çok pis alkoliğim, karaciğer bitmiş. velhasıl beni koştura koştura süründüre süründüre kitabımı siktiler. zatürre oldum amk ölüyordum az kalsın. neyse öldüremediler çok pis güçlenerek çıktım ordan.

    velhasıl ordan sonra sakin sakin beyaz yaka takılırkene bir mallık yaptım pomem'e başvurdum memurluk lan dedim. aldılar nasıl olduysa polis oldum bir şekilde. bir gram torpilim de yok. öylesine girmiştim kpss'ye. o dönem polis maaşı 1000 euro'ya tekabül ediyordu, iyi paraydı (3000 papel).
    polis oldum yetmedi kafa kırık ya, deli sikmiş ya ne kadar seçme varsa girdim. çevik kuvvet eğitiminde çok temiz sikilirken vip koruma kursuna aldılar bir de orda konfor alanımdan çıkarttılar. ama baya bir açılmışım.
    neyse sonra atandığım yerde üstlerimle takışınca (üstlerim fetöcü, hepsi ihraç şimdi) diyarbakır'a "geçici" görevle bir türlü geçmeyecek biçimde postaladılar beni. tam sur'a tanklarla girilmeden önceki dönem. ktm'de kalıyoruz ne konfor alanı amk götümüzde ayı bağırıyor, sniper var sur'da sıçmaya bile yan yan gidiyoruz.

    bu kadar konfor alanından çıkmışken bir de yurtdışında yaşama deneyimi yaşamamak olmazdı. yengeniz ayıptır söylemesi iskandinav. baktı türkiye'de ben çok yaşamam bu şekilde. dedi kalk gidek(tabi türkçe demedi bunu). gittik neyse. iş yok güç yok dil yok. diploma falan geçmiyor. böyle cepten 18 bin tl yedim bikaç ayda o zamanlar iyi para. yengeniz de sosyal yardımdan kendi boğazına anca yetecek bir para alıyor. işsizlik çektim ilk kez hayatımda. birinde hiç unutmuyorum kediye en ucuzundan mama aldık para bitti kendimiz yemedik. kediyi yiyecektim nerdeyse.

    ondan sonra mezarlıkta iş buldum, bakın benden size abi tavsiyesi. mezarlıklarda iş bitmez ve kimse çalışmak istemez. rahat bulursunuz iş mezarlıkta. beyaz yakalı halimle yağmur çamur kar kışlak isveç'te mezar kazıyordum amk -20 derecede. ama nasıl mutluyum, 14000 sek(1350 euro) veriyorlar, o zamanlar iyi para.

    neyse sonra diploma denkliğim onaylandı, dil işini çözer gibi oldum da rahata erdim şimdi yine, kendi alanımda çalışıyorum bir firmada. ama kurt var ya duramıyorum, yine iş değiştireyim, başka yere taşınalım derdi sardı 3 sene sonunda. konfor alanı demeyin olm bana skerler o konfor alanını.
  • bu durum; kişiye ve koşullara göre değişir. kimse çoklukla rahatını bozmak istemez, bu bir gerçek. fakat kendi hayatımdan yola çıkarak diyebilirim ki; kişinin konfor alanından çıkması sadece kendisi ile ilgili bir durumsa bazı riskleri göze alıp, çemberin dışına çıkması, bir başkası için o çemberi kırma arzusuyla dolu olmasından daha kolaydır.
hesabın var mı? giriş yap