• bir cahit zarifoğlu şiiri;

    ***

    yüklenip geliyor gökyüzü evimizden yeryüzümüze
    dilimize onur veren kelime
    güzel ticaret ettik
    çölü okuyabiliyoruz deveyi çözebiliyoruz
    delicesine yalnızlıktan yana reyi
    elleri berrak ve dolu
    arındı soyu kurudu kinlerin sanki
    vuruyordu son bahtsız atılışında
    köpeklere yaslanarak bir avluda
    ve ayaklarının altında
    her kiminse doğranmış saç örgüleri/
    ve şimdi adam ey çocuk
    eline bir dudak inziva al göster onlara
    belgele sevişebildiğin aklın
    kuşların o hızlı oluş adına
    çalılardan uçurduğu baharla
    uzaktan kur düşleri ve başla binmeye
    gemiler gibi gelen günlere
    ve özenle seçilen söylenen kulaklara
    yeni yeni hecelediğin tattığın
    /iyice düşün ilk kez kim duyuyordu ayetleri/
    hatta o ısılı ve tamam edilmiş kelimeler yardımıyla
    nerdesin ne suçun var anlarsın
    gibi dost ettiğin paha gerçek paha
    bilinir ki yolluyor yiyeceklerini senin katına
    seni çile çektirilen
    verdikçe alan kelime
    susuzluktan kalma bir sarhoş ağzın
    salt ona adımların
    yalpa yok elatışında boyuna sürdüğün o
    ve hadi artık. konuş
    nasıl buldun yolunu
    ki akıyor her gece ruhun bütün gücü
    bir fırdönüyü saklıyor eşyalar
    sen ıssız tekbaşına ve mağrur
    batıyorken yatağında
    nasıl da ateş sıcak içova nabzı
    zamanlar indirir kaldırır limanları
    sanki bir kuş ağzı bir kadın ağzı
    su başlarında sel yollarında hayatın
    kuğu kanatları beyaz soluk alışları
    /derken rahimlere kapandın
    dirilik harflerle çalkalandı
    boşaldı boş çanaklarına kavganın/
    kaynak yeniden yumulu parmaklarını açıyor
    biziz şimdi görünen artık salındayız aşkın
    yüz yüze koyulduğumuz sır vakti: olgun ve hazır
    yine uyandım
    sabah
    yine büyük
    ismimle ancak
    aynı sarnıçta düş ve gerçek
    alıp veren sakınan etim
    soluduğum bakış
    can levham duvarlarım senin
    bana giysi verdin
    öyle biliyorum giyinmeyi
    beni doyurdun
    böyle biliyorum doymayı
    ve sayıyorum kimse yok
    öyle böyle bir doğa
    yalnız beni götürüyor kıyamete
    görüyorum ki farkediyor
    gülümserken korkuyorum
    elime açılıyor yüzün
    duyuyorum buzlar gibi
    sensin bana
    sanki kendimden bana
    içimden tüten
    sensin doğduğum sabahları
    ışıklarına uzandığım başları
    dünyaya bırakan
    sensin güden
    kanımın düşüncesini

    sen ince şavk toplam zaman saf hayat
    tek diri

    sensin yüzen geceye
    tek diri

    sensin yüzen geceye
    yeryüzü

    sen ayrılmadın hiç
    evimizden

    uyudum yine

    gece

    yine geniş...
hesabın var mı? giriş yap