kros

• davul setinin en tok sesli, en büyük derili, en elemanı. yatay vaziyette yerde durur. kros pedalı vasıtasıyla vurup vurup gümletilir.
• çim koşusu, ormanda yapılan koşu
• davuldaki en büyük parçanın adı olmayan kelime.
  dikkat edersek o "kros" değil, "gros"tur, fransızca'daki grosse caisse (büyük kutu) den gelir.
  (bkz: kick)
  (bkz: grosse caisse)
  (bkz: bass drum)
• arazi koşusudur (cross-country). yurtdışında sadece doğal arazilerde yapılan koşulara kros denir. ülkemizde yaygın olarak kullanımı uzun mesafeli koşu anlamındadır.yani pistlerde yapılan 10.000 metre gibi koşularla uğraşanların yaptığıda atletizm camiası tarafından pist yarışı olarak değil kros olarak adlandırılır.bu sporla uğraşanlara krosçu denir.
• to cross, ingilizce'de aynı zamanda "ayakları yere vurmak" anlamına geldiğinden bas davula denmesi caiz olan söz, ancak grostur krostur diye polemiğe girmek yerine neden adam gibi bas davul denmez de hem aletin asıl adı söylenmez, hem de yarısında da olsa türkçemiz kullanılmaz o da ayrı bir muammadır.
  
  (bkz: bas davul)
  kesmediyse
  (bkz: şekilcilik)
  (bkz: sen baterist misin)
• renk ayrımından çıkan filmlerin köşesinde, montaj yapılırken tabakaların hizalanmasına yarayan işaretler.
  anadoluda montaj ustaları arasında "kroys" biçiminde telaffuz edilir.
• deniz subaylarının rütbelerindeki çizgilere verilen ad.
• çeşit çeşit spor - kros
• ismini "cross mark"tan alan grafik ve baskı dünyası terimi. colorbar'ın her zaman yanına aldığı can yoldaşı, sırdaşıdır.
  
  registration denilen %100 oranında c, m, y, k renginden yapılmasının bir nedeni de bu 4 renkte basılan ve genellikle hairline kalınlığında kullanılan çizgilerin medyanın 4 köşesinde üst üste bindirilmesi ve bu sayede basılı materyalin fiziksel montajının doğruluğunun kontrol edilerek sağlanmasıdır. aksi durumda bastığınız kırmızı bir objenin kenarlarından sarı ya da magenta bir gölge görür "bu nereden çıktı acaba?" diye düşünürsünüz. gazetelerdeki renkleri kaymış fotoğrafların da genel olarak sebebi budur.