*

  • (bkz: kis masali)
  • ulan bu yaşta aşk şarkısı versek bu velete olmaz bari bööle geyiklere girelim deyrekten üretilmiş süper komik bir parça
  • sempanze carli'nin maceralarini konu alan "carli" adli televizyon dizisinin "carli pavyon sarkicisi" bolumunde carli'nin -frak giymis oldugu halde- okudugu sarki.
  • bu enfes sounda sahip sarkinin es geçilmis, sözleri yazilmamis, belki de en önemli, mesaj içerikli kismi da söyledir.

    bu günün kiz çocugu yarinin anasidir
    bu yara hepimizin kanayan yarasidir
    kimbilir kim birakti onu bu sokaklara
    el uzatan olmasa düser batakliklara
    el uzatan olmasa sapar karanliklara

    ayrica dimagimizin zehirlenmesine neden olan bu sarkinin sözü "osman ünsal" , müzigi ise "yusuf akpinar" isimli sahislara aitmis..
  • küçük ibonun tıfıllık dönemlerinden içleracısı bir serzeniş bir yakarış..bıyıklarını kesip kesmeme arasında kaldığı sivilcelerin yanardağ olduğu dönemden çok çok önce , sabah programlarında alkıs tutan metronom teyzeler tarafından yanaklarının cimcirildiği zamanlarda, salya sümük show haberi nice "cami avlusunda bebek" haberinden etmiş sosyal içeriğe doymuş ,doyurmuş şarkı..sözler bir hesap sorma adeta bir tokat..

    sonra ibo(küçük) geç de olsa vaziyetin farkına vardı baktı abicim böyle olmayacak kızların tercihi efendi adamdan yana değilmiş ver kendini bedduaya ver kendini isyana..

    helvanı yerim inşallah senin dedi sevenlerini üzdü..

    çok değiştin be ibo çok..
  • (bkz: kız çocuğu)
  • kucuk bir kiz cocugu...

    sene 1967, henuz 10 yasinda.
    bostanda fasulye toplarken cagiriyor babasi.
    "hadi yavrum, dugune gidiyoruz seninle."
    hatta babasi bi' paket de biskuvi almis kucuk kizina.
    nasil seviniyor, nasil mutlu oluyor!
    "bez bebegimi de alayim baba, az bekle..." diyor kiz.
    annesinin onun icin yaptigi, simsiyah sacli bez bebegini de aliyor eline, tutuyor babasinin elinden.
    ve basliyor o dugun sandigi, ama aslinda senelerce surecek mecburi yolculuguna...

    hayatinda ilk defa otobuse biniyor kucuk kiz.
    nasil bir mutluluk!
    hayatinda ilk defa koskocaman bir su birikintisi goruyor, o kadar korkuyor ki onu gorunce, babasina sariliyor hemen...
    "korkma kizim, bak bu van golu"...

    mus'a gidiyorlar birlikte. dayisinin evine.
    kucuk kiz sasiriyor tabi. "hani dugune gelecektik?" diye geciriveriyor aklindan.
    ama her cocuk gibi unutuveriyor sonra... elindeki bez bebegi ve biskuvisine birakiyor kendini, her cocuk gibi...
    oyle oyle uyuyakaliyor tahta divanda...
    uyandiginda ilk babasini soruyor.
    "baban gitti." diyor dayisi. "sen bizimle kalacaksin artik."
    ...
    "neden" dediginde ise, "okuman icin yavrum, sen oku diye buraya getirdi baban seni." diyor dayisi.
    diyemiyor ki babanin parasi yok, mecburiyetten getirdi...
    diyemiyor ki seninle vedalasamadi bile, aglayarak birakti gitti seni...
    dugun diye seni bize getirdi diyemiyor dayisi...
    mecburiyet ile ilk tanismasi boyle oluyor kucuk kizin...

    akraba da olsa, baba evi gibi olmadigini cok gecmeden anliyor bu dayi evinin...
    gizli gizli tuvalette agladigi gecelerin sayisini hatirlamiyor simdi.
    baskasinin evinde regl oluyor ilk defa...
    yengesi ne diyecek diye yasadigi korkuyu ve utanci huzunlu bir gulumseme ile anlatiyor seneler sonra kendi kizlarina...

    van ogretmen okulu'nu kazaniyor kucuk kiz.
    tipki babasinin istedigi, hayal ettigi, ugruna minicik* evladini yuzlerce kilometre uzakta birakmak zorunda kaldigi gibi...
    yatili okullu oluyor artik kucuk kiz.
    onu baba evinden akraba evine surukleyen mecburiyet, simdi de yatili okula surukluyor...
    ilk bursunu aldiginda hemen kuyumcuya kosuyor, annesine bir kupe aliyor.
    nasil bir mutluluktur ki bu, halen o ani anlattiginda gozlerinin ici guluyor bu kucuk kizin, mutlaka birkac damla yas ile...

    seneler geciyor...
    kucuk kiz artik ogretmen oluyor.
    gencecik, piril piril.
    buyuk bir hevesle anasinin babasinin yanina donecegi gunu beklerken, hesaplar tutmuyor, bir surpriz daha oluyor.
    mecburiyet onu bu kez daha uzaga, adana'ya surukluyor...
    ilk gorev yeri, adana oluyor...

    yine babasiyla el ele, yine bir otobusle cikiyor yolculuguna.
    bu kez dugune gitmedigini de biliyor ustelik...
    elinde biskuvisi de yok, bez bebegi de...
    ve daha da kotusu, artik cocuk degil...
    her seyin, tum gerceklerin, tum mecburiyetlerin farkinda kucuk kiz...
    yol boyunca agliyor.
    isyan ediyor bazen. "neden ben?" diyor.
    kafasinda onlarca soru, yureginde korku, ve en onemlisi kokusuna doyamadigi anasinin babasinin hasreti ile variyor yeni evine...

    bu kez vedalasabiliyor babasi onunla.
    seneler evvel vedalasamadan, vedalasmaya yuregi el vermedigi icin vedalasamadan birakip gitmek zorunda kaldigi kucuk kizini, bu kez opup koklayarak birakiyor yaban ellerde...
    "seni sana, sonra allah'a emanet ediyorum kizim." dedigini hic unutmuyor kucuk kiz, seneler sonra o anlari anımsadiginda...

    ve kader...
    senelerdir onu sinayan, onu buyuten, onu oradan oraya surukleyen mecburiyet sayesinde hayatinin adami ile tanisiyor kucuk kiz...
    ayni okulda ogretmenlik yapan bir adam.
    tam uc sene pesinden kosuyor adam kucuk kizin...
    aslinda kucuk kiz da seviyor onu, ama yaban ellerde cekiniyor yanlis yapmaktan, acamiyor yuregini, korkuyor...
    adam yilmiyor ama.
    ne yapip edip, kazaniyor onun o yorgun ama her seye ragmen umut dolu kalbini...

    kucuk kiz artik yalniz degil mecburiyet diyarinda.
    ama iste, bi' yani hep buruk kaliyor kucuk kizin...
    10 yasindan beri kokularina doyamadigi, hasret kaldigi annesi ve babasi, dugunune de gelemiyor kucuk kizin...
    mesafeler ve mecburiyet, yine yapiyor yapacagini...
    dugun fotograflarini gosterirken seneler sonra, gozleri dolu dolu oluyor.
    anne ve babasiyla bir dugun fotografi bile yok cunku bu kucuk kizin...
    ...
    cok zor gunler geciriyor kucuk kiz evlendikten sonra.
    yabanci gelin muamelesi goruyor uzun sure.
    evlendigi adam dahi engel olamiyor bu kotuluklere cogu zaman...
    hor goruluyor.
    dislaniyor.
    ama o hic yilmiyor. asla ezdirmiyor kendini. asla aglamiyor baskalarinin yaninda. asik oldugu adam, ona defalarca tekrar asik oluyor bu vakur ve guclu durusundan oturu.
    “ben 10 yasindan beri disarilardayim, beterin beterini gordum, bu ne ki...” diye geciriyor icinden uyuyamadigi bircok gece.
    avutuyor kendini boyle boyle...
    artik cocuk degil belki, bez bebegi de yok ama, bu mecburiyetler ona kendini avutmayi ogretiyor bir sekilde...

    derken en kutsal, en yuce duyguyu tadiyor gunun birinde.
    anne oluyor kucuk kiz...
    1983 yilinin eylul ayinda, bir kiz cocugu dunyaya getiriyor.
    4 yil sonra bu kez ikiz kizlarini dunyaya getiriyor binbir zorlukla...
    kars gibi bir memleket...
    su yok.
    yilin yedi ayi kar var yerde.
    uc kizi, asik oldugu adam, ve kendisi. baska kimsesi yok.
    ama o bunu da basariyor.
    kar kiyametten sirtinda tasiyarak uzaklardan getirdigi suyla yikiyor cocuklarini bircok ama bircok kez.
    buz gibi sogukta cocuklarina taze inek sutu almaya giderken karda dusup kaydigi gunler oluyor...
    ders aralarinda okuldan cikip, eve kadar karda kista yurudugu gunler oluyor, minik bebeklerini emzirmek icin, hem de defalarca...
    buyuk kizi daha 5 yasindayken arkadas oluyor onunla...
    cogu zaman ona anlatiyor derdini, sanki karsisinda buyuk bi' adam varmis gibi.
    10 yasindayken, baskalarinin evinde yorgan altinda sessizce aglayarak icine attigi seyleri, artik kendinden bir parcasina anlatiyor...

    seneler geciyor, tekrar adana'ya donuyor kucuk kiz...
    uc kizi, asik oldugu adam, ve kendisi...
    bundan bir sene sonra,
    kucuk kizi vakt-i zamaninda dugune goturme bahanesiyle uzaklara goturen,
    yolda da avunsun diye ona biskuvi alan,
    hayati boyunca kokusuna hasret kaldigi,
    mecburiyetlerden mesafelerden dugununde bile yaninda goremedigi babasini kaybediyor...
    ve o kucuk kiz, oylesine guclu bir kucuk kiz ki, babalarinin cenazesinde kendinden gecen ablasi ve agabeyini, gozunden bir damla bile yas gelmeden avutabiliyor...
    aslinda icinde firtinalar kopuyor...
    belli etmiyor kimseye, edemiyor ama o kadar pismanlik duyuyor ki icinden...
    o kadar cok keske geciyor ki aklindan o cenazede...
    tam 25 sene kokusuna hasret yasiyor babasinin...
    "acaba bir yolunun bulabilir miydim ona daha yakin olmanin? acaba yeterince cabalamadim mi bu 25 senede?" diyor gecelerce, uyumuyor, uyuyamiyor...
    kimse anlamiyor onun ne kadar aci cektigini. asla belli etmiyor.
    babasinin yasini nasil tuttugunu ne kizlari, ne asik oldugu adam, kimse anlayamiyor...
    her sabah yine simsicacik gulumsuyor kizlarina.
    yine sabirla katlaniyor onlarin ergenlik isyanlarina.
    her aksam yine guler yuzle karsiliyor asik oldugu adami.
    her gun yine kendini adiyor kucuk ogrencilerine, bir gun bile aksatmiyor yasına ragmen okulunu...

    seneler geciyor...
    kucuk kizin kizlari da ucup gitmek zorunda kaliyor bir gun yuvadan, mecburiyet yine hasret sokuyor kokularin arasina...
    gozune 10 yasindaki hali geliyor kucuk kizin...
    “simdi sira benim kizlarimda...” diye geciriyor icinden.
    “benim kaderimi yasayacaklar onlar da...”

    annecim, evet senin kaderini yasiyorum sanirim.
    ki asla seninki ile kiyaslanamaz benim yasadiklarim.
    sen ne yuce ne guclu bir kucuk kizmissin ki, bunca seyi gogusleyebilmissin.
    bugun 10 yasinda kizini tek basina sokaga cikartmiyor insanlar anne, dusunebiliyor musun ki sen daha minicikken neler yasamissin...
    sen bana guc veriyorsun anne.
    sadece varliginla degil, gecmisinle, yasadiklarinla, butun olarak bana guc veriyorsun.
    cogu zaman sadece senin 10 yasindaki halini dusunup silkelendigim oluyor, yemin ederim.
    senin kadar guclu olmadigim kesin.
    ama senin gucunden guc aliyorum, deniyorum anne...
    tek korkum ne biliyor musun? bir gun ben de senin gibi “keske” demek istemiyorum.
    seninle daha cok zaman gecirmek istiyorum.
    senden daha cok seni dinlemek istiyorum, beni dinle istiyorum, daha cok kokla beni, daha cok koklayayim seni istiyorum anne...
    iste tam o anda, 10 yasindaki minik kiz geliyor aklima...
    bostanda annesiyle fasulye toplarken annesinden koparilan minik kiz geliyor aklima...
    o minik kiz ilk regl oldugunda yanindan annesi yoktu, ama benim yanimda sen vardin anne...
    o minik kiz ilk askini kimseye anlatamadi belki, oysa ben sana anlattim, sana aglayabildim...
    o minik kiz en sevdigi yemekleri degil, o gun onune yengesi tarafindan koyulan yemekleri yemek zorundayken, ben cogu zaman senin yaptigin yemeklere burun kivirdim...
    o minik kiz diplomasini alirken kimsesi yoktu, ben diplomami aldigimda ilk sana sarildim anne...
    ben o minik kizdan cok daha sansliyim.
    ama yine de anne, itiraf ediyorum, ben seni cok ozluyorum.
    beni dogurdugun icin, bana katlandigin icin, ve her seyinle bana ornek oldugun icin sana tesekkur ederim.
    anneler gunu kutlu olsun canim annem...
  • klibindeki kadın polis memurunun o dönemlerde adamım şarkısıyla parlayan kader olduğu şarkı.
  • klibinde dünyanın en iğrenç gömleğini giyen küçük ibo'nun bir o kadar iğrenç şarkısı..

    (bkz: çocuk olmuş mu)
hesabın var mı? giriş yap