kul hüseyin
-
16. yüzyılda yaşamış halk şairi. aynı dönemde yaşadığı pir sultan'a bağlılığı ile bilinmektedir. kul hüseyin'in de pirliğe eriştiği sanılmaktadır. alevi- bektaşi geleneğinin önemli temsilcilerindendir.
(bkz: ey şahin bakışlım) -
halk ozanı. yaşamıyla ilgili bilgi yoktur. kul himmet'le karşılıklı şiir söylediğine bakılarak 16. yüzyılda yaşadığı sonucuna varılır. bir de, pir sultan abdal'ın çevresinde bulunduğu anlaşılır. kimi şiirlerinden, ayaklanmalara katıldığı, ceza yediği anlaşılmaktadır. şah yanlısı olduğu bellidir.
bu bilgilere bakılarak kul hüseyin'in bir tarikat ozanı olduğu anlaşılır ama gizemcilik dışında şiirler söylemiştir. çağının önemli ozanlarından biri olarak kabul edilir. -
1800-1885 suluova’nın kazanlı köyünde doğdu. doğum ve ölüm tarihleri bazı araştırmacılar tarafından 1975-1878 tarihleri de verilmektedir. ancak bunların hiçbiri kesin değildir. 2-3 yaşındayken babası ölünce köylüler tarafından büyütüldü. okula gitme olanağı da bulamadı.
küçük yaşlarda köyünden ayrılıp merzifon ve gümüşhacıköy yörelerinde çobanlık yaparak yaşamını sürdürmeye çalıştı ve aşıklık geleneğini öğrenmeye başladı. aynı dönemlerde yörenin bilinen ulularından hızır sersem baba ile tanışıp kendisine bağlandı ve gümüşhacıköy’ün keçiköy köyüne yerleşti. bundan dolayı da keçiköylü kul hüseyin olarak anıldı. bu dönemden sonrada kendini geliştirerek kısa sürede yörede tanındı ve saygın bir konuma geldi. feyzullah çelebi ve cemalettin çelebi‘yi mürşit kabul etti.
bu dönemde birçok aşıkla tanışıp dostluk kurdu ve aynı meclislerde bulundu. yine oğlu halil, kumbabalı ibrahim, kul fakır gibi birçok aşığa da ustalık ederek yetişmelerine yardımcı oldu. deli boran, sefil ali gibi aşıklarla ise yakın dostluğu oldu. araştırmalarda daha çok alacalı hüseyin ile karıştırılması söz konusudur.
süreç içinde kul hüseyin tavrı başlı başına bir aşık kolu olarak belirdi ve kendisinden sonra da süren önemli bir kol gelişti. kul hüseyin’ in deyişleri aynı adılı öteki aşıklarla karıştırıldı. ancak son yıllarda yörede yapılan araştırmalarla büyük ölçüde bir netlik sağlandı. kul hüseyin gümüşhacıköy’ ün keçiköy köyünde öldü ve orada toprağa verildi.
kaynak: ali cem akbulut, gazilerovacığı aşıkları, karamavi yayınları, 2010
deyişleri
1
devredip gezerken dar-ı fenayı
bağdat diyarına vardın mı turnam
medine şehrinde fatma anayı
makamı andadır gördün mü turnam
biz de beli dedik nice uluya
iman aldık ikrar verdik veliye
necef deryasında imam ali'ye
bu deryaya yüzler sürdün mü turnam
medayin şehrinde selman'a varıp
bağdat'ta kazım'ın kabrini görüp
baş eğip hem eşiğine yüz sürüp
ikrara bent olup durdun mu turnam
*hür şehit de kerbela'da çürümez
haktan izin yoktur kalkıp yürümez
imam hüseyin'in kanı kurumaz
şehitler serdarın gördün mü turnam
hazreti eyyub'un nikabın kaldır
tende iki kurt var neye maildir
biri ipek sarar biri balımdır
bunların sırrına erdin mi turnam
**behlül evcik yapar idi zindanda
makamını gördü uçmak evinde
tılsımı da erenler ceminde
kırkların darına durdun mu turnam
***veysel karan gezer idi yemende
serin verdi on iki imam yolunda
imam mehdi hangi vakt u zamanda
nasıl zuhur eder sordun mu turnam
kul hüseyn'im der ki hakka varalım
varıp o dergaha yüzler sürelim
can baş feda olsun şahı görelim
sen de o sultanı gördün mü turnam
(kaynak: pir sultan’ın dostları –cahit öztelli sf. 242 deyiş sıra 18)
* hür şehit, “her şehit” şeklinde yayınlanmıştır.
** daha önceki kaynaklarda bu kısım yoktur.
***veysel karan der ki hakka varalım yanlıştır.doğrusu yukarıdaki gibi veysel karan gezer idi yemen'de şeklinde olacaktır.
2
fena dünya için gam çekme gönül
her dem ağlayıp da gülmeli değil
sevda dedikleri sel misalidir
fikredip ummana dalmalı değil
ceht etmeyince karlı dağ aşılmaz
sarrafın yanında altın pul olmaz
yiğidin başına gelmedik olmaz
başına gelene gülmeli değil
geçersiz dünyayı geçip boylama
görmediğin yere bühtan eyleme
bir kimsenin gıybetini söyleme
bühtan edip kana girmeli değil
hüseyin’in sözünü olmuş söyle
varıp etrafından sor sual eyle
zamane halkının ahvali böyle
muhabbetsiz yere varmalı değil
(kaynak: pir sultan’ın dostları –cahit öztelli sf. 242 deyiş sıra 17)
3
içmiş isen aşk meyinden
derya da bir, deniz de bir, göl de bir
okuduysan haktan gelen kelamı
yazan da bir, kalem de bir, el de bir
kendini fark etmeyen irfan sayılmaz
pişmeyince çiğ süte maya atılmaz
bir pir sevmişem sevdasına doyulmaz
sevda da bir, sevgi de bir, aşk da bir
her işlerin sır olup nur olduysa
aşkın şarabını nuş edip doldunsa
hakikatten hakk’a aşık oldunsa
ali de bir, veli de bir, pir de bir
kul hüseyn’im güzel pire ben de oldum
aşık olduğumdan sararıp soldum
bu fena mülküne geldim kazanç buldum
kazanç da bir, emek de bir, kâr da bir
(hüseyin & ali rıza albayrak, böyle buyurdu aşık,albüm,2013’den alınmıştır.)
4
benim yaralarım tevir tevirdir
şimdi bir derdimiz beş oldu gitti
benim işim irehberli , pirlidir
hemen dertten derde düş oldu gitti
umduğumuz, dertten derman aldı
arayıp dertli olan dermanın buldu
derdim bak biriken dört beş on oldu
bin yıllık dertliye iş oldu gitti
hayın kallaş, safi emrin tutmadı
hazret-i pir buyurduğun gütmedi
taliplikten düştü, kavil etmedi
bal mumuyum deyen taş oldu gitti
kul hüseyin eydür, pirim bir koca
derdimi söylesem üç gün üç gece
yolumuz uğradı boranlı güce
gözlediğim yazlar kış oldu gitti
(kaynak pir sultan’ın dostları –cahit öztelli sf.238 deyiş sıra13)
5
cemalini gördüm serhoşan oldum
kanamadım dostun hüsnü meyinden
pirimi gördüm de ürüşan oldum
aşnan olsam hünerinden huyundan
hüneri huyundan hissesi çoktur
gerçeğin kelamı gerçektir haktır
naciden olanın ervahı paktır
haber aldım elif mimden ayından
elif allah mim muhammet ayın ali
hakikatte şah-ı merdan muin ali
hak ehl-i beyite erdirir seni
hacı olur sultan hak-i payindan
hak-i payda mubah tazim mürüvvet
mazlumda salihte hak ile hürmet
şeriatı hatmedince tarikat
yüzer oynar marifetin suyundan
kul hüseyn’im marifeti söylesem
hakikatin deryasını boylasam
yüz yiğirmi dört bin oyun oynasam
ustaz bizden yeğin olur oyunda
(kaynak: ali cem akbulut, gazilerovacığı aşıkları, karamavi yayınları,2010)
6
gönül niçin beni zari zar ağlatırsın
verdiğim ikrardan dönen değilim
senden başkasına vermem gönlümü
uçup daldan dala konan değilim
kimseler çıkmasın senin köşküne
elif ile mim yazarım meşkine
yandım da kül oldum senin aşkına
şair ateşlere yanan değilim
her daim efendim yanımda olsan
hicran sinem kırkpare bölünse
istemem şu âlem hep güzel olsa
senden başkasını seven değilim
ikman göllere de ördek az gelir
güzelden güzele cilve naz gelir
yüzyıl cemaline baksam yine az gelir
bin yıl dahi baksam kanan değilim
kul hüseyin’ im der bilirsin halimi
efendimsin cüda etme kulunu
senden başkasına vermem elimi
vallahi billahi yalan değilim
ey şahin bakışlım bülbül avazlım deyişi semah olarak söylenmektedir. en çok karıştıran deyiştir. yıllarca “kul hüseyin” olarak söylense de orjinali hüseyin fevzi efendi ’ye aittir.
kaynak -
yaş destanı
adem oğlu bu dünyaya gelince
taze açılmış bir fidana benzer
bir yaşına da kadem basınca
bülbül gibi şakır, gülşene (gül bahçesine) benzer
iki yaşında da kalkar oturur
üç yaşında çok manalar getürür
dört yaşında hamaylisin (boyuna asılan küçük dua kesesi) götürür
beş yaşında bağ-u bostana benzer
altısında fehmeder (anlar) hep düşünü
yedisinde düşürür ön dişini
sekizinde fehmeder her işini
dokuzunda mah-ı tabana (parlak ay) benzer
on yaşında taze güldür, kokulur
on birinde gonca güldür açılır
on ikide boy gösterir seçilir
on üçünde serv-i revana (salınarak yürüyen) benzer
on dördünde mahbupluğu (güzellik) çağıdır
on beşinde gören aklın dağıdır
on altıda sanki cennet bağıdır
on yedide kaşlar kemana (yay) benzer
on sekizinde fehmeder arını (utanmayı)
on dokuzda gözetir şikarını (avını)
yirmisinde kimse bilmez sırrını
talimini almış şahana benzer
yirmi beşinde bir hoşça görünür
otuzunda akan sudur, durulur
otuz beşte meclislerde anılır
balına karışmış irfana benzer
kırk yaşında gazel gibi bağlarda
kırk beşinde günahına ağlar da
ellisinde subhan'a (hakka) bel bağlar da
yüklenmiş yükünü, kervana benzer
elli beşde ettikleri düş olur
altmışında pirlik gelir, kış olur
altmış beşinde gözleri yaş olur
dağ başına çıkmış günşana (günebakan) benzer
yetmişinde ağrı iner dizine
yetmiş beşde duman çöker gözüne
sekseninde kimse bakmaz yüzüne
baykuşlar oturmuş virana benzer
seksenbeşinde beli bükülünce
doksanında defteri dürülünce
doksan beşinde ömrü serilince
kul hüseyin yüz yaşına varınca
denesi savrulmuş harmana benzer -
17. yüzyıl kızılbaş şairlerindendir, kul himmet'ten nasip almıştır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap