302 entry daha
  • kadıköy anadolu lisesi yatılısı bilir, 80'lerde kökler dizisinin peşinden pat diye, kendiliğinden bir çocuk oyunu başlatmıştık. gerçekten de ilkel, potansiyel olarak cadı avı veya ku klux klan benzeri zırvadır denilse karşı çıkılması zor, ama o sıranın haleti ruhiyesinden anımsadığım gençlerin, çocukların taşkın enerjisini yansıtan eğlenceli ve bir süre sonra kendiliğinden sönen oyun/eğlenceydi.

    bir iki kişi niyete giriyor, koridorda hızlı hızlı, birlikte yürümeye başlıyorlar, durumun değişikliğini fark eden başkaları da sessizce veya konuşup sorarak ekleniyor, grubu büyütüyorlar. yatakhanenin koridorları birden arı vızıltısı gibi insan topuyla kaynamaya başlıyor. artık yarım ay gibi oldular, güruh oluştu. önlerine aldıkları bir kişiyi birden bire karga tulumba yakalıyor, el birlik yukarıya, baş üstünde ceset gibi yatay taşıyacak şekilde kaldırıyorlar. yakalanan kişi başlarda şaşkın, sonraları başına ne geleceğini bilen kurban gibi olurdu. bir süre cenaze alayı gibi koridorda dolaşıyorlar ve bu sırada aşağı yukarı hep birlikte kunta kinte!, kunta kinte! diye bağırışıyorlar, bağırışıyoruz. sonra grup tuvaletlerin birinin kapısından içeri doluşuyor, omuzlar üstündeki kunta kinteyi yalaklara boylu boyunca yatırıyoruz, sessizce de işlemi kabullenebilir, debelenebilir de. başını oraya buraya vurabilir, çünkü yalaklar mermerden, abdest şadırvanı gibi bir insan sığacak kadar derinliği ve genişliği var, upuzun yalaklar, 1-1.5 metre aralıklarla 3-4 tane musluk yalağın üstünde sıralıdır. musluklar açılıyor, yalağa serilmiş olan kunta kinte bir güzel ıslanıyor. sonra tören birden bire bitmiş oluyor, herkes birden dağılıp koridora geriye çıkıyor, ıslanan kunta kinte kendi kendine yalaktan çıkıp kurulanma derdine düşüyor. kalabalık sonraları peş peşe 3-4-5 kişiyi kunta kinte yapar hale gelmişti. sanki az buzla enerjisi dağılmıyordu. yatılılarda başlayan oyun/ayin sonraları gündüzlü binasına da sıçramıştı. herkes alışık hale geldiğinden eğlence ön plana çıkmış, korku dehşet gibi çağrışımları azalmıştı. belki de gerçekten korku ve heyecan vermez hale geldiğinden modası geçmişti sonra. okul yönetimi ve yarılı nöbetçi öğretmenleri de ferasetli davranmışlar, kimseyi bu yüzden disipline vermemişlerdi. yoksa direnç artar, anlamı kayıp yerleşebilir ve okul yönetiminin başını daha fazla ağrıtabilirdi. ben de hem bana yapıldığını, önceleri korkup, canım sıkılıp sonradan eğlence algıladığımı, hem de anonim güruh içinde yapanlardan olduğumu anımsıyorum. hiç rol değiştirmesem belki daha muhalif veya daha taraftar anlatıyor olabilirdim.
124 entry daha
hesabın var mı? giriş yap