*

  • bu parantezler kuran'da değildir. başlık açılırken dikkatli olunması gerekir. laf söyleyip balkabağına dönüşme rezilliği yaşanır yoksa. bu parantezler meallerde ve tefsirlerde olur ve önceki ayetlerle ilintili olarak ayetin birebir tercümesi olmadığından okuyanın anlaması için konulur. yoksa adı üstünde bunun adı tercüme olur ki kuran'ın tercümesi de vardır açar onu okursunuz isterseniz.

    :üzerinden 1 yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra başlık düzeltildiğinden yazdıklarım anlamsız olmasın diye başlığın eski halinin kuran'daki parantezler olduğunu belirtme ihtiyacı duydum.
  • "(kendileri öyle istediği için) allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir ve gözlerine de (ilahi hakikatleri görmeyi engelleyen) perde inmiştir. onlar için (dünyada da, ahirette de) büyük bir azap vardır.''

    burası pes dedirten noktadır. insanlar sorgulamasın ve ''bu ne lan?'' demesin diye ayete mantık katmaya çalışmış.

    allah kuran'da ne diyor? ''biz insanlar anlasın diye kuran'ı apaçık indirdik''. yani bir anlaşılmamazlık yok. ne bokuma ayetlere parantez geçip, kendi mantığına uydurmaya çalışıyorsun ki?

    o ayette direk allah, onların kalplerini ve kulaklarını ben mühürledim diyor. insanların istediğine dair hiçbir bilgi yok, sen kalkıp ''ulan bu ayet çok saçma, dur şuna bir şekil vereyim'' diyorsun.

    tatlı su müslümanları sizi.
  • kur'an'da olmayan, meal ve tefsirlerde olan parantezlerdir. varoluş sebebi de ayetleri kendine göre yorumlamak değil, eksik veya yanlış anlamışmamasını sağlamaktır. tabi ki bunu değerlendirmek için kitabı çok yönlü düşünebilmek, yanlış anlaşılabilecek konular üzerinde de bilgi sahibi olmak gerekir. acaba içinizden bir ingilizce metni, sadece kelimelerin birebir karşılıklarını türkçe'ye çevirerek tercüme edebileniniz var mıdır? deyimleri falan nasıl çeviriyorsunuz kuzum? mesela hotdog istiyorum derken gerçekten sıcak köpek mi talep ediyorsunuz.

    örnekler verilmiş. "(kendileri öyle istediği için) allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir ve gözlerine de (ilahi hakikatleri görmeyi engelleyen) perde inmiştir. onlar için (dünyada da, ahirette de) büyük bir azap vardır.''

    burada "(kendileri öyle istediği için)" parantezinin fazla olduğu ima edilmiş değil mi? farzedin ki o parantez yok, o içerik de yok. o zaman şöyle bir anlama ulaşmayacak mısınız: allah, durduk yere onların kalplerini ve gözlerini mühürlemiştir, tabi otomatikman azaba mahkumdurlar... e o zaman nerede kaldı insanın cüzi iradesiyle yaptığı seçimler vs. yani diyeceğim odur ki, o parantezin sebebi, kader-külli irade-cüz'i irade meselesindeki ayrımları belirtmektir. bunun kaynağı kitap dışından değildir. çevirenin uydurması da değildir. islâmi literatürün, arapça'nın, metnin gelişinin ve içeriğinin getirdiği bir açıklamadır. bunun için tefsir diye bir ilim vardır.

    sözlük insanının doğru dürüst bir dini hayatı bile olmadan, bir ilmi olmadan tutup da hayatlarını bu işlere adamış insanları çıkarcı, insanları yönlendirme ve etki altına alma meraklısı insanlar olarak yaftalamasına hastayım. ulan burada bir doktoru eleştirsek, elli kişi sen doktor musun, ne biliyor musun diye mesaj atıyor veya ayar veriyor. mesleğini kötü niyetine alet eden doktor yok mu, var.. haliyle bu tavırda olan hoca da vardır mutlaka. ama bu kötü örnekler var diye yapılanların, tümünün boş olduğunu iddia etmek de tarafgirliktir.

    kur'an meallerindeki parantezlerin varlığı değil, o parantezlerin tutarlı olması önemlidir. bir kere herşeyden önce "kur'anın lafzına bakarım, başka şeye bakmam" kafasından sıyrılmak lazım. tıp terimleri sözlüğüyle ameliyat yapamıyor, ilaç yazamıyorsak, bu işte de hadis ve sünnet'e bakmak lazımdır. çünkü din, yaşanan ve yaşanmış bir dindir. peygamberin hayatı var, onunla birebir yaşamış sahabenin hayatı var. bunlara baktığınız zaman meseleleri çözmek, o profun bu hocanın fetvasını aramaktan hem daha sağlam hem daha kolaydır. kuru kuru meallerle, parantezli de olsa parantezsiz de olsa bu işi doğru kavrayamazsınız...
  • yarın bir gün bunu millet okur sonra bizim düzenimizden şaşar diye konulmuş parantezlerdir. zaten anlamıyorum bu kuranı neden direkt kafamızın içine default olarak koymamış ki.
  • kitap peygambere inmiş, peygamber onu nasıl anladıysa, çevresine nasıl açıkladıysa, çevresi bunu nasıl anladıysa, en iyi en doğru ve en gerçek manası odur. günün sonunda bütün ayetler tek tek peygamberin ağzından duyularak yazılmıştır. eğer elmalılı gibi alimler parantez açıyorsa, bunların açıklamalarından anladıklarını yazıyor. kendi kendine uydurmuyor. hadis ve sünnet olmadan iman olur belki ama din olmaz. mümin olunur da müslüman olunamaz. akademik gözle incelenecekse eğer kitap, o zaman bi zahmet o arapça öğrenilir. can yayınlarından dünya klasiklerini mi okuyorsun?
  • akla, büyük engizisyoncu'yu getiren parantezlerdir.
  • bu parantezin tefsirlerde olmasi gerekirken mealerde de olmasidir problem. bugun cogu islamla ilgili problemin kaynagidir.
  • yaşar nuri öztürk mealinde bir tane bile yoktur. öztürk'ün görüşüne göre allah kelamına sanki eksikmiş gibi söz eklemek, aslında şunu demek istedi bunu dedi demek yanlıştır ki bende bu görüşü destekliyorum. zira ekleme olursa o tefsir olur hiç bir tefsir de meal çeviri değildir. insanlar tefsir okumak isterse tefsir okur. kur'an meallerinde hiç bir ekleme ve parantez içi ifade olmamalıdır. çok manalı kelimeler bir arada verilmelidir ve yorumu okuyucuya bırakılmalıdır. allah'ın aslında ne demek istediği hangi bağlamda söylediğinin bilgisi devrin insanlara bırakılamaz çünkü kitap evrenseldir. belki birine denildiği zannedilen ayet tüm insanlığa hitap ediyordur veya sonraki zamanlardaki insanlar tarafından esas anlamı anlaşılacaktır. bu sebeple ve yaşayan günümüz türkçe'sini kullandığı ve akıcı olduğu için için yaşar nuri öztürk mealini tercih ediyorum zaten en çok kullanılan da bu yüzden o meal.
hesabın var mı? giriş yap