• zor durumda olan bir kişi veya hayvanı bulunduğu yerden güvenli bir yere nakletmek
    bir yere takılmış cismi çıkarmak
    baskı altındaki bir grubu hürriyetine kavuşturmak
  • (bkz: azad etmek).
  • ''en üstününü aradılar..
    durumu ölümden kurtaran ikinci oldu.
    birinci mi?
    konuyu ölümden kurtaran.''

    özdemir asaf
    yuvarlağın köşeleri
  • doğu anadolu'da bitirmek, tüketmek anlamında da kullanılır

    ör: bizim ekmek kurtulmuş da siz de varsa annem istedi.
  • argo olarak almak, kapmak, getirmek.

    örn:

    - hafız, gelirken bize de 2 ekmek kurtarsana...
  • gerçekleştirmek için kesinlikle kurtardığınız kişiden üstün bir konumda/pozisyonda olmanızı gerektiren bir eylem. bir kurtarıcı olmak için bu üstün konumun kaç kişi farkında acaba? daha doğrusu "kimler asla bu pozisyonda olamayacağının, bu eylemi gerçekleştirecek kapasitede olamayacağının farkında?" diye sorsam, özellikle güzel yurdumda bu ikinci soruma cevap alamam büyük ihtimalle. kenardan bakan bir gözlemci "maalesef çok az insan :((" diye yanıt verir yine de.

    işimiz gücümüz yok, mütemadiyen bir yarıştırmaca, bir taraf tutmaca, bir süper kahraman olup birilerini kurtarmaca peşindeyiz sanki? çok akıllının biri bir gün çıkıyor absürd bi "kurtarır mısın?" sorusu soruyor. hayır sorudur sorulur da verilen cevaplar beni şaşırtan. bir kendini bi'şey sanmalar, bi cevap vermeler. allah'ın bir kulu da çıkıp "estafürullah, ben kim kurtarmak kim..." demiyor;

    (bkz: denize atatürk mü düşse kurtarırsın hz muhammed mi)
    (bkz: göle ekşi sözlük mü düşse kurtarırsın facebook mu)
  • kıbrıs türkçesi'nde tabağa yemek koymak anlamına geldiğini hayretle öğrenmiş bulunmaktayım... bu durumda adanın kuzeyi aslında kahraman garsonlar cennetidir...
  • relativist bir bakışla yazacak olursak kimi-hangi bağlamda-hangi şeyden-nasıl kurtarabileceğimizin cevapları bunların olabilite kapasitelerinin çarpımıyla ancak elde edilebilir. fakat üzerinde konuşabilecek bir bağlam olmadığında yukarıdaki kombinasyonlar üzerinden atıp tutarken somut bir olay ile karşılaştığımızda bağlam o kadar daralır ki hızlıca bir karar vermek durumunda kalırız. söz gelimi hayatta hiçbir şey yapamayacağına inanan ve bu sebeple hiçbir şey yapmayıp kendini "mutsuzluğa hapseden" bir dostuna karşı kişi doğrudan bir eylemde bulunma ihtiyacı hisseder. fakat şu sorunla karşılaşır. sen(kurtarmak isteyen) kimsin de beni kurtarıyorsun(?) sorusuna cevap verebiliyor mu? genellikle bu cevap hayır olduğundan kişi yardım etmek istediği arkadaşına yardım eli uzatamaz ya da uzatamaması için engellenir. yani kurtarma eylemi başarısız olur. şimdi bu durumu biraz daha detaylı ele almak gerekir.

    bu hiçbir şey yapmayan ve "ölmeyi bekleyen" arkadaş hakkında konuşmak bile zordur. çünkü ona karşı kurulan veya düşünülen tüm cümleler bir üstten bakma halini alır. çünkü onu kurtarma girişiminde bulunan kişi o "sorun"dan muzdarip değilmişçesine yaklaşmış olur. dolayısıyla benim bu durum için tavsiyem "olay yeri"nden uzaklaşmak olacak. çünkü şeyler yalnızca sesli dillendirildiklerinde net cevaplar bulur fakat bu durumu ima edecek yüzlerce küçük pencerede kişi kurtarmak istediği arkadaşını kurtarmaya çalışmıştır. fakat elinden daha fazla bir şey gelmez. bu yüzden son çare olarak sesli dillendirmek boşuna bir çabadan başka bir şey olmaz. bırakın kendi boşluğunda yok olmaya devam etsin. siz elinizden geleni yaptınız.

    bir de "kurtarıcı" yani arkadaşını bu "vahim" durumdan kurtarmaya çalışan kişiye bakalım. bu davranışı neden yaptığını düşündüğümüzde açık ve seçik olarak görürüz ki kişisel çıkarını önemsediği için bu eylemi yapar. yani bu durumdan çıkarları olacaktır. örneğin arkadaş kaybetmemek, daha "entelektüel" bir arkadaş istemek, asalak biriyle arkadaş olmamak ya da kendini geliştirmeyen insanların yanında onlar gibi olmaktan korkmak olabilir. bunlardan biri ya da birkaçı olabileceği gibi tümü de olabilir kişinin bu eylemi yapmasındaki sebep.

    mevcut varsayımda iki taraftan da kurtarma eyleminin sebeplerini ve ne şekilde ilerleyebileceğini görüyoruz. insanlar kendilerine yazık ediyor. bırakın etsinler. hayat geride kalanları ileriye doğru çekiştirmek için çok kısa. siz kendi yolunuzun yolcususunuz. başkaları için haddinden fazla zaman harcamak kişinin kendisine yapacağı bir saygısızlıktan öteye gidemez. okunacak kitaplar, gezilecek şehirler, izlenecek filmler, gidilecek okullar varken birinin hiçliğine müdahale etmek hem büyük saygısızlık hem de büyük zaman kaybıdır. bırakın hayat herkese hak ettiğini versin. siz yalnızca elinizden geleni yapın. gerisine-müdahale edemeyeceğiniz için- üzülmek zaman kaybından başka bir şey değildir.
  • "ölmüş insan kurtarılır mı?" [aklımda kalmış olanı bu. aslı daha güçlü: 'ölmüş birini kurtaramazsınız..']
    kanserinin terminal yani son evresinde ağır uykulu halden zaman zaman uyanıp bu dünyaya mesaj veren, yorgun ve ölmeye razı kadın hastanın fısıltıları...

    tek bir an her şeyi kurtarabilir. bizim tüm sevişmemiz tek sevişmeden ibaret kalsa da bizi kurtarır. tek etkili anın çimentosu, dolgusu olan acılı veya boş görülen anlar da kutsaldır. aynı mem u zin'in kavuşmalarını önleyen, mezarı aşık olan ikisinin arasında olan bekir'in de kutsal olması gibi.

    "milena kurtarıcılar arasında! (eğer onlardan biri de ben olsaydım, milena hala benimle olur muydu? hayır, kesinlikle olmazdı.) milena kurtarıcılar arasında, bir insanın sadece orada bulunmakla* kurtarılacağını kendi hayatında sürekli olarak gören milena." franz kafka - briefe an milena
    [aynı söz/pasajın bir başka çeviri tarzı: "...karşındakini yalnız varlığınla* kurtarabilirsin, başka hiçbir şeyin yararı yoktur*."]

    "kurtarıcı neden kolay yolu seçer, neden daimi varlığıyla*, sürekli orada olma arzusuyla** diğerini kurtarmak istemez? neden görevini yüzme hocasının veya davos'taki otel sahibinin üzerine atmak ister?" franz kafka - briefe an milena

    "cervantes'in çağdaşı olan quevedo* daha güçlü bir yazardır, herkese uyan mizahı, dokunaklılığı, şiddetli hayat sevinciyle cervantes'ten daha zengin, daha akıllı, daha çetindir. fakat hiçbir eserinde ispanyol'un iki yönlü hayatını ölümsüzleştirememiştir. kurtaramadığından, kendisi de kurtulamamıştır. ama cervantes, don quijote ve sancho'suyla ırkının ruhunu zamanın tahribinden kurtarmış ve kendi de onunla birlikte kurtulmuştur. nasıl ki dante ölümünden yüzyıllar sonra terza rima'larının içine böyle birleşik halde soktuğu italya'yı birleşmek zorunda bırakmışsa, cervantes de ırkının henüz gizli ve olgunlaşmamış özelliklerini aynı şekilde sözle ifade etti." nikos kazancakis - ispanya, yaşasın ölüm

    "hem çocuğu da aldırttı; her şey, hiç olmamış gibi oldu. kızmıyorum artık doktora. kimseye kızmıyorum, beni kurtarmasınlar artık, yeter." tomris uyar - dizboyu papatyalar

    (ilk giri tarihi: 22.5.2018)

    (bkz: kurtarılmak), kurtulmak
    (bkz: kurtarma)
hesabın var mı? giriş yap