• asiri zit goruslere sahip olan gruplara ayrilmak.
  • zenginlerle yoksullar arasında ara birimler kalmaması, bu iki kutbun mekansal olarak, öncelikler ya da yiyip içtikleri açısından birbirleriyle ortak hiçbir şeyinin olmamasına verilen ad. tabiy yoksulların sayısı zenkinlerinkinden çok fazla olduğundan büyük bir tehdit olarak görülmekte, ve yoksullara değil ama, yoksulluk araştırmalarına tonlarca para akıtılmaktadır.
  • şu anda sol framede varlığı açık açık görülen olay. buradan birtakım çevrelere (iktidar, muhalefet, medya, lig tv, asker...) helal olsun demek istiyorum.
  • sözlükte de hissedilir bir şiddette var olan, etkileri de istatistikler sayfasından rahatlıkla takip edilebilen tehlikeli eylem.

    istatistikler linkine tıkladıktan sonra geçen haftanın en beğenilen entryleri ve geçen haftanın en kötü entryleri listelerine göz gezdirilir. her iki listede de aynı başlık altından entryler bulunur. bu da demektir ki bir grubun fanatikçe ak dediğine diğeri holiganca bok demektedir. oylamalardaki bu devasa fark ancak bu şekilde, yani kutuplaşma ile anlaşılabilir.

    kutuplaşmaların hangi eksen üzerinden gerçekleştiğini de her aklı başında sözlük yazarı entrylere bakarak tahmin edebilir.
  • turkiye'nin en kisa surede atlatmasi gereken engel. bir insan toplulugu icinde catisma ortaminin dogmasi icin kutuplasma en onemli etken; antropoloji, arkeoloji, tarih bunu soyluyor. su anda kutuplar ekonomik etkenlere de bagli olarak oldukca keskinlesti ve tabii beraberinde sinifsal ofke de... sadece sokagi gozlemlemek bile yeter bunun icin.
  • her seçimden sonra gündeme getirilen gereksiz ve sözde ayrışma.

    buna gelişmiş ülkelerde demokrasi diyorlar. bizde ise nedense kutuplaşma deniyor. ülke gitgide iki ayrı yöne doğru kutuplaşıyormuş. bırakın bu işleri.

    avrupada bütün ülkelerde seçimler yapılıyor ve sonuçlar benzer şekilde çıkıyor. hiç kimse kutuplaşma edebiyatı yapmıyor. bundan korku veya tedirginlik duymuyor. herkes demokrasi deyip sandıktan çıkan sonuca saygı gösteriyorlar.

    amerika'ya gelelim bir de. bu ülkede yapılan her seçimde oylar cumhuriyetçiler ve demokratlar arasında birbirine çok yakın oranlarda çıkmaktadır. çok düşük farklar ile bazen cumhuriyetçiler kazanır seçimleri bazen de demokratlar. ama hiç bir zaman orda bu kutuplaşma lafları edilmez. demokrasi derler ve herkes işine, hayatına devam eder. ta ki bir sonraki seçimde tekrar gider ve oyunu kullanır. ve çıkan sonuca saygı gösterir.

    ne avrupa, ne de amerikada seçim sonuçlarından sonra kimse çıkıpda bu ülkede yaşayanların % 60'ı aptaldır şeklinde argümanlar arkasına saklanmaz..
  • birçok köşe başı* ve television/masa başı analistlerinin/sosyologlarının nicedir dillerine doladıkları bu meretin ne menem bir şey olduğunu anlamak -pekiştirmek maksatlı.. yoksa çok şükür kutuplaşmanın ne olduğunu öğrendik- kitap/sözlük kapağı açayım dedim.. karşıma pek bir şey çıkmadı.. çıkanlar;

    "bir gruptaki üyelerin çoğu birbiriyle hemfikir ise, belirli bir konu üzerindeki grup içi tartışma, gruptaki kişilerin konuyla ilgili bireysel tutumlarını daha uç noktalara iter." *
    "bir sinir hücresinin dinlenme halindeki durumu; bu durumda hücrenin içindeki sıvı hücrenin dışına göre daha çok negatif elektrik yüklü iyonlar yükler."*

    kısaca.. iki karşıt uçta yoğunlaşma. karşıt olmak, karşı olmak/düşman olmak demek değildir -kökler benzer olsa da-.. yüzleşmenin sebep olduğu diğer "kendi"ne olan karşıtlıktır.. ki bu karşıtlığı kutuplaştırmaya çalışmak/kutuplaştırma eğiliminde olmak negatif iyonlar yükletir insana.. aman deyim.

    dört numerolu basmanın kulakları çınlar gibi oldu sankii/gibii.... (bkz: ötekileşmemekte direnen öteki)
  • kökleri semavi dinlerde bulunan, zıt kutupların bir olmadığı, zıt oldukları görüşünün ana kavramı. diyalektik ise açıklamasını doğunun birci görüşlerinde bulur. kutuplar, bütünün parçasıdır, biri olmadan diğeri var olamaz.

    semavi dinler ve onun inananları, bırakın kendi yaşamlarında karşı kutupta bulunanlara tahammülü, diğer semavi dinlere inanları da kutup olarak görürler. cihat ya da holy war biz ve ötekiler üzeriden işler, ta ki diğer kutup yok olana ya da dönüştürülene kadar. tekrar hatırlatayım, biri olmadan diğeri de var olamaz. ama intikam soğuk yenir. baskın dinlerin özündeki bu akıl dışılık, çocukluktan gelen bir beyin yıkama ve toplum sömürüsü ile görünmezlik yeteneği kazanır.

    birey olmak, bir olmak ve bunu birden anlamak zordur. kanser, çoğunlukla galebe çalar. irade, düşünce ve zihin ile başkalaşmış şer hücreleri bünyesinden atanlar azınlıktadır.

    dikkat edilsin, inanların, inanmayan diye hedef bildikleri (aslen inanma olmadan hiç bir eylem gerçekleşitirilemez değil ki yaşamak) insanlar da kendisini inanan olarak tanımlayan insanların değirmenine su taşır halde ömürlerini çürütürler. yani ister istemez, bir olmak zorunda kalırlar. her iki taraf da, taraf olduğunu sanarak aynı değirmene et taşır, kan taşır. sonuçta iki güruh da aynı kapta bedenlerini eritirler.

    zira doğa denge ve bir üzerine kuruludur. öteki dediğin an dengesizleşirsin ve doğa ana seni koyacak, içi çürümüşlük dolu bir pota mutlaka bulur.

    demiyorum ki derin bir nefes ve sükun içerisinde tüm o meşhum önyargılardan arınmış bir satori durumuna geçin, ancak farkındalık ile başlayamak en iyisi.

    bir kutba üye olan ya da kendinin bir taraf olduğunu sanan bu çoğunluk arasında nasıl nefes alınır? soru burada kilitleniyor. ne nirvana, ne sakin ve aşkın düşünce bu kilidi kıramıyor.

    şu an için kilitli kapının önünden bildirdim, kapının açılacağına dair, kendi yaşam sürem içerisinde de bir umudum yok. bekliyoruz bakalım...

    lahika: konunun ana başlıkları bunlar olduğundan kelli ayrıntılara girilmemiştir. ancak vakıa ki yazıda, insan yaratısı kutuplaşma ve doğada bulunan zıtlıklar arasındaki bağlantısızlık tam olarak göze sokulur cinsten olmayabilir. o yüzden insan yaratısı kutuplaşmadan sözle bunun doğal bir denge unsuru olmadığı ve dolayısı ile bir olamayacağı, doğa dışı kalacağı bilinmelidir. yazı, iki bağlantısız kavramın nasıl olup da karıştırıldığı üzerinedir.

    bu konu başlığına taze bir yazı eklemek gereksiz bir diğer kutup olarak salınacağından anlamsız olacaktır. o yüzden, ek, en temizi en güzelidir.
  • dualite, yani ikilik ile kutuplaşmanın karıştırılması gülünçtür.

    evrende default olarak var olan şey kutuplaşma değil, ikiliktir.

    siyasal kutuplaşma ise iyi ve kötünün, doğru ve yanlışın değil, basitçe günlük kavgaların ve hak taleplerinin belli çatılar altında toplanmasının ürünüdür.

    kaldı ki siyasal yelpaze de bir doğru parçası değil, büyük bir ihtimalle, en azından 2 boyutlu bir düzlemin üzerindeki bir noktayı ifade eder. (bildiğimiz analitik düzlem diyelim mesela)

    bunun da yanında dualite'nin kökleri semavi dinlerde değil, ezoterik inanışlardadır. hoş zaten semavi dinlerin kökeni bu ezoterik uygulamalardır.

    (bkz: dualizm)
hesabın var mı? giriş yap