*

  • ağza süper oturan laflar gibisinin oturtulma şekline övgü olsun diye böyle bir meth dizesi sarfedilmiştir. artık yöntem nesir macunu mu olur, gayrısı mı olur bilinemez..
  • (bkz: lafı gediğine koymak) aramaya inanmakla inanmamak arasında gitmek gelmek....
  • hep entryler mail olmayacak ya, bu sefer de mail entry oldu. gelen mailde yazanlar kimdir nedir bir bilgi yok. enjoy.

    churchill, avam kamarasında konuşurken, muhalif partiden bir kadın milletvekili, churchill'e kızgın kızgın şöyle seslenir:
    - eğer, karınız olsaydım, kahvenizin içine zehir karıştırırdım.
    - hanımefendi, eğer karım siz olsaydınız, o kahveyi seve seve içerdim.

    sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. bir gün eşi sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. bakmış kocası hiç bir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış.
    - bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum.

    bernard shaw ile churchill hiç geçinemez ve sık sık birbirlerini iğnelermiş. bernard shaw, bir oyununun ilk gecesine, churchill'i davet etmiş ve davetiyeye de bir pusula iliştirmiş:
    - size iki kişilik davetiye gönderiyorum. bir dostunuzu alıp gelebilirsiniz. tabii dostunuz varsa.
    - maalesef o gece başka bir yere söz verdiğim için oyununuzu seyretmeye gelemeyeceğim. ikinci gece gelebilirim, tabii oyununuz ikinci gece de oynarsa.

    bir gün eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken yakalamış ve şiddetle azarlamış. talebesi:
    - iyi ama ben çok az bir paraya oynuyordum
    - ben seni kaybettiğin para icin değil, kaybettiğin zaman için azarlıyorum.

    dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof
    diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. ikisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:
    - ben bir serserinin önünden kenara çekilmem
    diyojen, kenara çekilerek:
    - ben çekilirim.

    meşhur bir filozofa:
    - servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz?
    - ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan.

    kulaklarının büyüklüğü ile ünlü galile'ye hasımlarından biri:
    - efendim, kulaklarınız, bir insan için biraz büyük degil mi?
    - doğru, benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama, seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?

    bir toplantıda, bir genç mehmet akif'i küçük düşürmek ister:
    - afedersiniz, siz veteriner misiniz?
    - evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?

    yavuz sultan selim, birçok osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, yavuz ona:
    - sen sır saklamayı bilir misin?
    - evet hünkarım, bilirim.
    - iyi, ben de bilirim.

    bir filozofa sormuşlar:
    - şansa inanır mısınız?
    - evet, yoksa sevmediğim insanların başarılarını neyle açıklayabilirdim.

    estranged'e sormuşlar:
    - sen bunları copy ediyosun paste ediyosun, bu yaptığın uyanıklık değil mi?
    - horzzzn.

    esen kalın.
  • frank rijkaard'ın bir maç sonunda spikerin kendisini zorla soru yağmuruna tutuması sonucunda yaptığı eylemdir.

    + isminiz nasıl telaffuz ediliyor? frank reykard mı frenk raykard mı?
    - frenk!
  • lafı gediğine oturtmak bir yetimi doyurmak kadar sevaptır.

    (bkz: laf tutturmak), laf sokmak
  • üçüncü kişinin "ay içimin yağları eridi oh" dediği durumdur.
  • bir yetimi doyurmak kadar sevaptır.
hesabın var mı? giriş yap