• dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş manasına da geliyormuş türk dil kurumu'na göre...
  • 'lal-ü ebkem' şeklinde yazılır. yaşar kemal 'in ağrı dağı efsanesi kitabında gülbahar'ın sofi'nin kaval çalışı karşısındaki halini anlatmak için de kullanılmıştır.
  • susmuş, susmaya mecbur, belki de kani olmuş. şaşa mı kalmış yoksa?
    susmak neyi halleder peki? söyleyecek lafı olan konuşur ancak.
    bazen şaşkınlıktan da susulur, sukutu hayalden de...
  • farsçadaki "lâl (dilsiz)" ve arapçadaki "ebkem (dilsiz)" sözcüklerinden meydana gelen "dili tutulmuş, sessizliğe mecbur kalmış" anlamındaki sözcük.
  • şaşkınlıktan dili tutulmuş, konuşamaz hale gelmiş, nutku tutulmuş demektir.
    dilimize farsçadan geçen dilsiz manasındaki lal kelimesiyle, arapçadan geçen, yine dilsiz manasındaki ebkem kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur.

    bazı insanlar ve olaylar karşısında aynen böyle oluyorum ben artık. hele de ülkenin ve sözlüğün son durumuna zaten dilsiz kalmamak mümkün değil.
  • ' anacık sultan alçakgönüllü gülümsüyor, sağ eliyle usul onun omuzlarını sivazliyordu.hürü ana da artık susmuş, konuşamıyor, onun apak saçlarına, ince çenesine , sevgi kıvılcımlar kaynaşan gözlerine, uzun kuğu boynuna, çıkık elmacık kemikli, değirmi, nurlu yüzüne, gözleri yaş içinde kalmış hayranlıkla bakıyordu. eğer, o az önceki genç adam bir gümüş tepsinin içinde tüten, kokusu bütün odayı birden saran kahvelerle gelmemiş olsaydı, hürü ana daha öyle lalüebkem bakıp kalacaktı.'

    ince memed 3
  • her kilimi gören okuryazar, kilimlerin önünde lalüebkem kesiliyor, sonra da bir yığın söz söylüyordu.
    demirciler çarşısı cinayeti
hesabın var mı? giriş yap