• wim wenders'in kendi deyimiyle bugüne kadar cektigi en bariz politik filmmis. "bolluk ülkesi" ismi tamamen ironiden ibaret; zira kendisi firsatlar ülkesi, zenginler zengini amerika'nin aslinda kültürel, sosyal, politik, ruhsal ve zihinsel acidan ne kadar fakir oldugunu vurgulamak istemis. film müziklerinin seciminde de her zamanki gibi basarili wim wenders; leonard cohen, david bowie gibi isimlere rastlamak mümkün.
  • ...bazı şeylerden vazgeçebilmek için her şeyden vazgeçtim... diyen uncle paul un beni yardığı film...bu karakter (bkz: müfreze) de olsaymış şayet, zaten çığrını iyice aşmış olan film kuzey kore ye kadar dayanırmış herhal tabur tabur...
  • cok melankolik. wim wenders'in catlak karakterlerinden biri yine karsimizda. farkli, anormal, garip, dis dünyadan kopuk kisilerin icindeki acikli yani göstermede müthis bir basarisi söz konusu bu adamin. genis aci cekimlerinin yarattigi koskocaman dünyada yalnizlik hissinden de yine kacilamiyor. naapalim.. may the lights in the land of plenty shine on the truth some day...

    --- spoiler ---
    paul'un televizyonu bush'un kafasina vuruyomus gibi yumruklamasi komikti.. lana catidayken karsidan görünen "the new million dollar hotel" tabelasi da sevindirici.
    --- spoiler ---
  • wim wenders'ın yalnızca sinema seyircisine sunduğu ince detaylarla örtülü bayağı bir amerika özeleştirisi barındıran filmi. vietnam'da kafayı kırmış bir karakter üzerinden amerikayı anlatmayı koyulan ağır ve inanılmaz güzel müziklerle akan bir film. kare kare seyredilebilmesinin yanısıra tema olarak da ipince vugularla büyülüyor. if istanbul film festivalinin en iyi filmlerinden biri. çok iyi çekilmiş, çok iyi oynanmış, çok güzel renkler ve mekanlar, iyi bir tema...
  • gosterime girmesinden evvel ankaralilarin da 16 ankara uluslararasi film festivali sayesinde izleme firsati bulduklari wim wenders filmi; land of plenty.
    peki nasil bir filmdir land of plenty?amerika’da giderek artan yabanci dusmanligi artik sagir sultan tarafindan da bilinmekte. amerika’da yasayan –ortadogulu olmasa da- bir yabanci, ustelik amerika cografyasi ve kulturune sempatisi olan bir yabanci olarak bu hususta iki cift laf etmek wim wenders‘e de duser haliyle.kendi rahatsizligini belirtmek uzere kalkistigi bu isin sonucu ne olmustur?ortalama bir hikaye ile, son donemlerde topa tutulan million dolar hotel benzeri kendisine irtifa kaybettiren filmlerin uzerinde bir seyri olan, meramini ortalikta birakilmis mesajlarla anlatan,hikayeye gommemis bir film.seyirciyi,son derece hassas bir dengeyle ayarlanmis hosluklarla,gulumsetmeyi de basarmis,ne kendinizden gecip filmden uzaklasiyorsunuz, ne de “ne gerek vardi” diye dusunuyorsunuz.amerika‘da gececek wim wenders filminin ugramasi gereken mekanlara ugranmis,sehrin icinde kalinmamis ve bu cekimler kanaatimce gayet basarili olmustur. muzik ise ihmal edilemeyecek bir unsur yine.salondan seyircisini leonard cohen ile ugurlamasi benim ve dahi tuum izleyici kitlesinin wim wenders sevgisini kabartmistir.kanit isterseniz herkesin sevk ile the soul of a man bileti almaya kosmus olmasi izleyicinin ruh halini yansitir herhalde.son olarak belki de filmin en şık artısı; ismidir.
    belirtmeden gecemeyecegim nokta ise sudur: paul bir sahnede(hangisi oldugunu soylemeyeyim) bluzunun ustune saat takar ki ben wim wenders’i bir fotografinda bu ekolu (gomleginin uzerine saat takiyordu) temsil ederken gormustum. tabi tum filmden aklimda kalan buysa ayrica yaziklar olsun bana.
    sonuc olarak;guzel film, daha once izledigimiz wenders filmleri gibi muhtesem olmasa da. ama yillarin hatiri ve wim wenders‘in ismine duyulan hurmeti uzerine koyarsaniz, muhakkak gidip gorulmesi gerekir kanaatimce.
  • filmde tipki bowling for columbine'da michael moore'un degindigi amerika'daki milis* kuvvet sorununa da bir egilim var aslinda.. paul karekteri sadece vietnam gazisi oldugu ve bu yuzden kafayi cizmesi sebebiyle yabancilara onyargili yakla$an biri degil, ayni zamanda bu tip insan olup da hic bir sava$a katilmami$ suru ile adam var amerika'da.. redneckinden tutun, hillbillysine kadar, kafayi siyirip kendi yargilamasini kendi yapip cezasini kendi veren onca irkci insan var ki amerika'da.. fakat tabi tum bunlarin yaninda abd nufusunun yakla$ik yarisinin da demokrat, laik oldugunu unutmamak lazim.. babaannesi, truman'dan ogul bush'a kadar hic sektirmeden 50 kusur yildir cumhuriyetcilere oy veren bir insanin torununun azili bir demokrat ve entay-republican olmasini gozlerimle gormu$ bir insan olarak filmin bu tarafini daha iyi anlayabiliyorum..

    --- spoiler ---
    filmin bence en vurucu yeri, lana'nin dayisina, ortadogu'da bulundugu donemde 11 eylul saldirilari ertesinde insanlarin sokaklarda alki$lar tutup, sevinc naralari attigina sahit oldugunu anlatmasi uzerine, dayisinin "i$te teroristler!" demesine, "hayir dayi, onlar normal halkti" itirafini izleyiciye ve orumcek kafali amerikalilara bir tokat gibi carpmasidir..
    --- spoiler ---

    evet, sorsun bakalim amerikalilar $imdi kendilerine; "dunyayi kendimizden bu kadar nefret ettirmek icin ne yaptik biz?" diye..

    wenders'in filmin adini ilk olarak "amerika'da ofke ve yabancila$ma" koymayi du$unmesi, fakat daha sonra bunu "bolluk ulkesi"'e cevirmesi bence kendisinin roportajlarinda da verdigi anafikir olan "bu filmde abd'ye ve halkina herhangi bir saldirganlik amaclamadik" du$uncesi ile de tamamen ortu$uyor olmasi sebebiyle yerinde bir karar olmu$..

    gonul ister ki bu tip filmler sadece belirli bir zumrenin gittigi entel-kuntel festival ve sinemalarda* degil, daha geni$ cevrelerin de ula$abilecegi, haberdar olabilecegi yerlerde gosterilsin..

    (not: filmde hasan'in abisini oynayan esmer amcamiz ayni zamanda 24'un ikinci sezonunda cami hocaligi yapan, ho$goru timsali amcamizdi yanli$ hatirlamiyorsam..)
  • bir amerikali için çok etkileyici ve düsündürücü olacagina inandigim, cekimleri ve müzigiyle özgün, fakat konuya yeni bir bakis açisi getirmeyen win wenders filmi. karakterlerin duruslari çok uç noktalarda. uncle paul kafayi siyirmis bir vietnam askeri ise bu kadar da yabancilasmis olmasi sart miydi? onun kendine ve ülkesine olan yabancilasmasinin abartiligi yüzünden biz de filme yabancilastik. ayni sekilde lananin asiri duyarli ve hassas bünyesi gerçek olmaktan çok uzakti. belki karakterlerin bu kadar tek yönlü olmasi bilerek tasarlanmis bir seydi... ana mesaji daha net verebilmek için... her neyse içine giremedik uzaktan izledik filmi.
  • filmin hiristriyanlik gondermelerinden oturu amerikada bi allahin dagitmcisinin kotunun yiyip 'ben dagitirim' demedigi, amerikada filmini gosterecek sinema bulamayan koskoca wim wenders'in internet uzerinden taklak atarak izleyiciye ulasmayi planladigi, mini dv ye cekilmis 500bin dolara gibi cuzzi bir mikatra mal olmus film. sam shephard'la yapmaya karar verdikeleri filmin sekteye ugramasi sonucu girdigi bunalimdan kurtulmak icin cektigi land of plenty'nin, amerikada erimeden tutunmaya calisan bir avrupalinin ustunde bulundugu topraga agiti gibi bir tadi var.
  • film müzikleri super ozellikle leonard cohen.bu filmdeki hatun bana biraz amelie'yi andirdi dudaklarini yalayip durmasi bakimindan
  • wim wenders'in fotografçılık yeteneğiyle bir güzel harmanladığı kareler insanı mest etmeye sebeptir her daim. eh, bu filmde de öyle tabi ki. ayrıca, öyle güzel yerleştiriyor ki o şahane müzikleri sahnelere; vallahi insan kendinden geçiyor.

    --- spoiler ---
    tabir-i caiz ise kaçık bir amca, amerika'nın adeta o kendisine özgü örümcekleşmiş kafasının, içine kapanıklığının ve kibirinin neredeyse bire bir yansıması. sonunda bu amcaya olduğu gibi aklın başa gelmesini * o ülkenin geneli için dilemek çok fazla iyimserlik gibi olacak ama insan yine de umut ediyor tabi :)
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap