• per wahlöö tarafından, bu sefer karısı maj sjöwall olmadan yazılmış, dilimizde kamyonet olarak yayınlanan roman. bu kez olaylar isveç'de değil, ispanya'da geçer, hem de general franco'nun hüküm sürdüğü dönemde. son derece sağlam bir psikolojik-siyasi gerilim kitabıdır.

    bir grup kuzeyli bohem ispanya'nın bir balıkçı kasabasında takılmaktadır. yörenin gençleriyle arkadaşlık etmekte, ve günlerini mutlu mesut geçirmektedir. kahramanımız willi, oldukça depresif, içe dönük, hayatı sadece gözlemlemekle yetinen, insanlarla pek kaynaşmayan, kelimenin tam anlamıyla yabancılaşmış bir ressamdır.

    --- spoiler ---

    önce beraber kaldığı arkadaşı öldürülür, sonra da arkadaşının karısı tecavüze uğrayıp öldürülür. ve yaşamak için parmağını kımıldatmayan willi bir anda hayata tutunmaya, arkadaşlarının başına geleni anlamaya çabalar. uğraşır. artık hedefleri vardır. gerek yerel halkla gerek siyasi otoriteyle mücadeleye başlar.
    --- spoiler ---

    güzelim kitap, o kadar çetrefilli konulardan yüznün akıyla çıkmayı beceriyor ki. zengin ülkenin aslında pek de dertleri olmayan insanlarının, fakir ve "geri kalmış", "demokratik bir yönetime sahip olmayan" ülkenin sahil kasabasında kendilerinin yerel halkla fazlasıyla kaynaşmış olduklarını sanmaları, onları anladıklarını zannedip aslında zerre empati kurmamaları, hatta anlamaya çalışmak yerine "olduğu gibi kabul etmek" adı altında umursamamaları, istemsiz sahip oldukları üstten bakış ve bunu hiç sorgulamamaları, yerel halkın ise dışarıya ve her türlü farklılığa kapalılığı, franco döneminde küçük yerlerde yaşayan halkın durumu, birbiriyle ve devletle ilişkileri ve devlet uygulamaları gibi konular willi'nin yaşadıklarıyla tek tek elden geçiriliyor.

    willi'nin psikolojik dönüşümü ve kendi içinde yaşadığı harb, siyasi olaylarla iç içe anlatılıyor. yazar, gerek willi'nin iç dünyasını, gerek yöreyi ve yaşantıyı, gerekse dönemi tasvir ederken ve kahramanı üzerinden kendisine de özeleştiri yaparken sınıfta kalmadan her aşamayı geçiyor.
  • durağan, neredeyse uyuşturulmuş gibi bir hayat yaşayan willi mohr'un neredeyse boğuculuğa varan tekdüze, sıkıcı hayatının dönüşümünü izlediğimiz roman.
    ispanya'da bir almanın - o dönem ispanya'da yabancı olmanın avantajları, halkın yoksulluğu ve buna diren(e)meyişi, vb. pek çok unsuru sezdirmeden anlatarak - hayatını gözümüzün önüne çizen roman.
    güzel roman. ağır ilerleyen, ama kendini okutan roman.*
  • 1950 yıllarının başlarında ispanya'ya gidip orda serbest gazetecilik yaparken 1956 yılında bazı faaliyeleri yüzünden sınırdışı edilmiş yazar , yazdığı bu eserinde de yine ispanya'ya dışardan gelmiş bir alman karakterin gözünden anlatıyor franco diktatörlüğünde yönetilen ülkeyi.

    başka bir oteldeki bir şişe suyun fiyatı kadar para kazanıp onun da yarısını ailesine gönderen basklı okuma yazma bilmeyen bar sahibinin, okuma yazma öğrenmiş oğlunun yazı yazılmış defteri ile övünüp onu müşterilerine gösterdiğini anlatan pasaj ve benzer olaylarla da sayfalarda karşılaşmak kitabın okunmaya değer olduğunu hissettiriyor.

    oldukça yavaş ilerleyen roman, başlarda bazen kitabı yarıda bırakıp okumama isteği uyandırsa son sayfayı bitirip kitabın kapağını kapattığında okuyucuda pişmanlık duygusu oluşturmuyor.
  • kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısında görüleceği üzere; yazar, ispanya'nın bir balıkçı köyünde gerçekleşen, cinsel saldırı ve sonrasında evli bir çiftin ölümüyle sonuçlanan olaylar silsilesi çerçevesinde siyasal bunalımlar ve cinsel şiddet arasındaki ilişkiyi, bireyler ve diktatörlük arasındaki gerilimi anlatmak istemiş. istemiş diyorum; çünkü bu konuda başarılı olduğunu düşünmüyorum.

    arka kapakta işleneceği bildirilen suçlar, 354 sayfalık kitabın 137. sayfasında gerçekleşiyor. bu kısma gelene kadar cinayetin kimler tarafından ne şekilde işleneceğini çok kolay bir şekilde tahmin edebiliyorsunuz. böylelikle, yazarın asıl derdinin diktatörlük ve bu yönetim altında yaşayanlarla ilgili yorumlarını aktarmak olduğu açıkça anlaşılıyor. bunu da ağırlıklı olarak eski bir nazi askeri ve etrafına epeyce yabancılaşmış baş karakter willi mohr aracılığı ile gerçekleştirmeye çalışıyor.

    yazarın; ikinci dünya savaşının avrupa siyasi hayatına etkilerine, savaşın insanları ve sosyal yaşamı nasıl şekillendirdiğine, kilisenin ve dini inanışların insanlar üzerindeki etkilerine ilişkin yorumları yüzeysel kalıyor ve tabiri caizse bölük pörçük duruyor. ayrıca hikayeye hizmet etmeyen ve sürekli tekrarlanan doğa ve mekan betimlemeleri de kitabı çok sıkıcı hale getiriyor. yazar, bu konular hakkında bir deneme yazsaydı daha başarılı olabilirdi bence.

    arka kapakta yazdığının aksine; per wahlöö bu romanıyla kafka, orwell ve dürrenmatt gibi yazarların yanından bile geçemez. karşılaştırılmaları gerçekten manasız olmuş.

    kitabı okumak istememin sebebi; yazarın partneri maj sjöwall ile beraber yazdıkları martin beck polisiye serisini geçmişte okuyup çok sevmiş olmamdı. bu kitap ise benim için sadece hayal kırıklığı oldu.
hesabın var mı? giriş yap