• 1986 yapimi denys arcand'in yonettigi, kanada'da cekilmis fransizca bir film.
    http://www.imdb.com/title/tt0090985/ adresinden ayrintili bilgiye ulasilabilir.
    ingilizce adi the decline of the american empire'dir.

    kurulananfok'un mesajina gore les invasions barbares filmi tarafından devam ettirilmiştir.
  • yeterince pipo icmedigimden olsa gerek, kesinlikle kotu olmasa da pek bir sisirilmis* oldugunu dusundugum film.

    film, universite gorevlilerinden olusan bir arkadas grubunun bir yemek icin toplanmasini konu aliyor. bu yemek oncesinde her karakterin deger yargilari ve tecrubeleriyle tanisiyoruz, bazi sosyal sorunlara parmak basiyoruz.

    ardi ardina gelen birkac cok guzel espri ve kliselesmis de olsa, etkileyici bicimde ortaya konan bir iki sosyal tespit disinda normal bir filmden pek oteye gitmedi. en buyuk nedeni de, butun o guzel sorulari gundeme getirip (ki bu herkesin yapabilecegi birsey) hic cevaplamadan ve dahasi irdelemeden askida birakmis olmasi. tam da fason entelektuelerin tapacagi tarzda bir calisma: hic bir sey demeden, cok sey demis gibi gozukmek.

    herkes boyle filmlerden degisik seyler cikarabilir. biraz yuzeysel bakarsak, kadin erkek iliskileri hakkinda bir filmdi denir; bireyselcilige bir elestiridir, bunu benimsemis entelektuellerin yasami ne kadar da anlamsiz denir. yahut daha genis acidan, toplumun cokusunu konu aliyor denir (adi da bu yuzden boyledir; amerika gunumuzun roma imparatorlugudur ve yikilmaktadir. bu filmin devami niteligini tasiyan barbarian invasions'in ismi de bu yuzden anlamlidir. hatirlayalim tarih 101, roma imparatorlugu kavimler gocu denen donemde barbar denilen topluluklar tarafindan yikildi)

    ama benim anladigim, karakterlerin, toplumun ve bireyin birbiriyle catisan degisik ogelerini temsil ettigiydi: tutkularla aklin ve sosyal statunun catismasi (guzel ve genc kadin) ayrica (bkz: anna karenina); yasama iradesi veya o tutkularin kendisi (80li yillarin asi cocugu), mantik (yazar olan kadin), deger yargilari ve gelenekler (evli kadin), bireysellik (genelev mudavimi), tatminsizlik (ben cok kadinlarla yattim, kadinlar bana dayanamiyor diyen erkek, remy miydi adi), genclik ve iyimserlik (ne idugu belirsiz delikanli) ve gunah/ceza iliskisi (diger erkek* *).

    artik ben mi fazladan analiz yapiyorum ne, sanki film hirsli bir sekilde, tum bu etmenlerin birbiriyle catismasini ve isbirligi kurmasini incelemeye kalkismis ama agzimizi sulandiran bu fikre yakismayacak yuzeysellikte sonuclara varmis. yine de izlenmesi bir kayip olmaz, zira barbarian invasionsin onculudur, kanada sinemasinin iyi orneklerindendir. ve sanirim hepsinden ote, filmdeki oyunculuk (asi gencin ben burada ne ariyorum, bad ass ne demek yahu diye soran bakislari haric) gercekten ust duzeyde. o kadar iyi oturmus ki herkes rolune, rol yaptiklarini unutturuyorlar izleyene.
  • --- spoiler ---

    özellikle kadınların sohbetine gark olduğumuz fitness salonu sekansıyla, sex and the city konseptinin erken bir örneğini gördüğümüz film. fakat o sekansı sex and the city'den ayıran bence en ilginç özellik, malum dizinin aksine bu filmdeki kadınların hepsinin dizideki samantha karakterinin sahip olduğu düzeyde bir cinsel açlığa ve çok eşlilik anlayışına sahip olması. bu öyle bir çok eşlilik anlayışı ki, filmde grup sex partileri, arkadaşlarının kocalarıyla yatmalar, lezbiyen ilişkiler vs. birbirini izliyor ve bir süre sonra insan kimin kiminle yattığını iyice birbirine karıştırıyor. tek hatırladığım, filmin sonlarına doğru elli küsur yaşında olduğunu tahmin ettiğim akademisyen bir kadın, evdeki yirmi küsur yaşında olduğunu tahmin ettiğim genç entelektüel namzeti oğlanla sevişiyordu.

    tabi ki aynı durum kadınların kocaları için de geçerli: onlar da karıları fitness salonunda alet çalışırken deniz kenarındaki bir evde gurme yemekler yapıp, basitçe söylemek gerekirse "kadın kısmısını" çekiştiriyor ve cinsellikten dem vuruyorlar.

    sonuç olarak, filmden anladığım kadarıyla kanadalı entellektüeller cinsel özgürlükçülüğün dibine vurmuş durumda, ve bu durum da galiba roma ve amerikan imparatorluklarının çöküş dönemlerindeki sınırsız hazcılık ile özdeşleştiriliyor.

    --- spoiler ---
  • the big chill'in entellenip dantellenmişi. hikayesi olmayan bir tiyatro oyunu gibi; woody allen sinemasına benzer dertleri var. öyle kanım kaynamadı ama denys arcand tumturaklı hareketlere başvurmadığından sıkılmadan izliyorsun, sonra allah allah ben les invasions barbares'i niye o kadar sevmiştim diyorsun. yapıyorsun bunları.
  • 'amerikan imparatorluğu'nun çöküşü' adıyla 8. uluslararası istanbul film festivali'nde gösterilmiş filmdir. 1986 toronto film festivali halkın seçimi ödülünü kazanmışlığı da var.
  • izlerken kafamda arka planda bir yerlerde devamlı şu şarkının çaldığı, çekildiği yıl kanada'nın yabancı dilde oscar adayı da olmuş film. fikrim pek bir enteresanlığı olmayan yavan bir film olduğu yönünde.
  • dunyanin en overrated filmlerinden biridir.
  • gayet guzel bir filmdir. ama yapildigi tarihi unutmadan izlemek gereken bir filmdir.

    birkac entaride sisirilmis ve overrated oldugundan bahsedilmis filmin. maalesef bu yorumlari yapan arkadaslar, izledikleri yaslarda 86 senesinde izlemis olsalardi, belki filmi cok daha iyi anlayabilirlerdi. malum bu filmi 2000 ler ve sonrasinda seyredip, vasat ya da sisirilmis bulanlari cidden dovesim geliyor.

    80ler de, cogu toplumda, tabularin, aldatlamarin, escinselligin, kacamaklarin cok daha farkli algilandigi, cinsel ozgurlugun, grup sekslerin, es degistirmelerin alenen konusulmadigi zamanlarda, evliliklerin kutsal birer sosyal dinamo oldugu zamanlarda, bir takim entel arkadas grubunun, cinsellik, aldatma, fanteziler, ask, evlilik, toplumda kadin erkegin yeri ve varolusa kadar uzanan tartismalari ile suslu, eglenceli ve dolu bir film var burada. gerci tr de, bu konular birakin yasanmayi, hala konusulabilmeye dahi yakın degiller. onun sebeplerini aciklamak icin, bunun gibi 10 entari daha yazmam gerekir ki kasamayacagim.

    hele ismi lazim degil, bazi bilindik yazarlarin ustteki entarisinde tutup da, "ama ne cozum ne sonuc uretmisler ck ck" diyerek futursuzca elestirmesi ise, yalan yok epey guldurdu. keza filmdeki tum celiski ve gel gitler, olmus degil / toplumda oldugunu dusunen, pismis yanilgisi ile yasayan, sozde egitimli karakterler uzerinden anlatiliyor zaten. hadi hepsini gectim, zaten sogulanan ve konusulan konular, kesin yargilarla cozume kavusabilecek konular olsaydi, gunumuzde ya hukukla, ya da genel sosyal yaptirimlarla, bunlara cevaplar bulunmus olurdu be canim. hele ki karakterlerin, zeka, cesaret ve deneyim farkliliklarina gore ozenle secilmis olmalari bu kadar barizken, filmi bu anlamda sorgulamak baya bildigin davarlik gibi birsey oluyor.

    ozetle sktredin, cekilmis oldugu tarihi baz alirsam, epey sahane bir filmdir. en temizinden bir 8 i hakeder. ha gunumuzde 30 yas alti bir genc olarak izlerseniz de, vasat ve anlamsiz bulmaniz da olasidir. o da sizin degil, dahil oldugunuz jenerasyonun kabahati.
hesabın var mı? giriş yap