• "sükûnet verilmiştir, geri alınamaz, verilmemiştir, son emeğin meyvesidir, ölümün kendisinden, ölenden bir an aldığı gelişme ve dengedir. böyledir. inkâr etmeyeceksin bunu ve anın, ona ulaşmış olana bırakılsaydı, kendisi için artık başka bir an olmayacağını da inkâr etmeyeceksin. ama sükûnetin yüreğe hücum etmesi gerekir, gizemli bağışın, özgür yargının gerçekleşmesi gerekir: ah, her zaman evet deme mutluluğu, bu yeni bağların verdiği şaşkınlık ve en eski olan şeyin kesinliği; bana başlangıçtaki hafiflikten gelen ve yeni bir hafifliğe giden çağrı, benim tarafımdan düşünülmemiş, beni çılgınca bir çabuklukla sürükleyerek, tam anlamıyla da sürüklemeyerek yeniden yükseklere doğru çıkaran düşünce." [çev. ismail yerguz, kabalcı, birinci basım, syf. 105]

    maurice blanchot'un bilinç akışını dil oyunlarıyla tersyüz ettiği fevkalade eseri "son insan".
  • fr. son adam
  • aynı zamanda yönetmenliğini charles l. bitsch'in üstlendiği 1969 tarihli bilimkurgu.
  • kusursuzluğu paylaşma arzum, kusurlu aceleciliğimin önüne geçiyor; eserin tadını çıkarmak için derin bir nefese ihtiyaç var. başlardan kısa bir paragraf:

    --- spoiler ---

    ve sanki bir gün bana şunları söylememiş miydi? "ben kendimi düşünemem: korkunç bir şey var burada, gözden kaçan bir zorluk, karşılaşılmayan bir engel." ve hemen arkasından da: "kendisini düşünemeyeceğini söylüyor: başkalarını da, bir başkasını da, ama çok uzaktan atılan, hedefine ulaşmayacak olan ok gibi bir şey bu, ne var ki bu ok durduğunda ve düştüğünde, uzaklardaki hedef titrer ve onu karşılamaya gelir." böyle anlarda çok hızlı ve sanki alçak sesle konuşur; sonsuz gibi gözüken, bir dalga sesiyle yuvarlanan şahane cümleler, evrensel bir mırıltı, algılanamaz bir dünya şarkısı. sürer bu, tatlılık ve uzaklaşmayla korkunç biçimde kabul ettirir kendisini. nasıl yanıtlamalı? bunu dinleyip de, bu hedef olduğu duygusuna kapılmayacak olan biri var mıdır?

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap