• bir mr.big* albumu.
    (bkz: to be with you)
    (bkz: just take my heart)
  • mr big'in 1991 yılında çıkardığı, grubun kendi adını taşıyan ilk albümünden sonra, beraberinde dünya çapında bir ün sağlamış ve akabinde stadyum konserlerine kadar giden bir başarı getirmiş, to be with you ve just take my heart gibi -daha sonra single olarak piyasaya sürülerek- milyonla ifade edilen satış rakamlarına ulaşan şarkıları barındıran, hard n heavy tanımını yaparken adı geçmeden edilemeyecek bir albümdür lean into it. müzik listelerinde epey bi' süre üst sıralarda kalmasının yanında(billboard vs.), unutulmayan o kapağındaki inanılmaz fotoğraf da yaşanmış gerçek bir olaydan harika bir karedir.(http://images.torrentmove.com/ir/39814.jpg)

    daddy brother lover little boy: -türkçesi "allah allah illallah, yallah!" sanırım... ingilizce bilmesem bu olurdu tahminim.- a1 parçası olarak inanılmaz bi 'gaz(motosiklet sesiyle giriyor zaten şarkı, gayrisini sen düşün) ve coşku içeren, 7 redbull etkisindeki, dünyanın en sapık ve manyak şarkılarından biri. hız kesmeden son sürat akan power chord lar, klasik müzikten esinlenilerek yazılmış süper hızdan enfes bir ritmik solo, matkapla devamı getirilen o adrenalin[(bkz: matkapla elektro gitar çalmak)](electric drill song) ve kapanış... kalori yakmak isteyen bünyelere bire bir. bi' de müzik üstüne...

    alive and kickin: introsundaki gitar tonunu hayatım boyunca bir kez yakalayabilsem bu dünyaya gamsız bir şekilde veda edeceğim bir şarkı. harika bir ana riff inin olmasının yanında, "rock n roll nedir?" sorusuna yanıt olabilecek, iniş-çıkışları ve değişken temposuyla da oldukça güzel, albüm için ortalamanın üstünde değerlendirilebilecek şarkı.(o ortalamayı sonda göreceğiz bakalım)

    green-tinted sixties mind: beste aşamasında 3-4 akor üzerine oturtulmuş ve fakat sonradan çok yalın ve durağan olacağı düşüncesiyle paul gilbert tarafından, intro ve finalde çalınan o inanılmaz tapping iyle bambaşka bir anlam kazanmış, grubun en popüler eserlerinden biri. sözleri de dahil tamamı paul gilbert'a aittir. harika bir bas tonu içerir ayrıca.[(bkz: billy sheehan)]

    cdff lucky this time: şarkı geneli itibariyle moderato olarak çalınsa da, enstrümanların icrasıyla, sonuna kadar duygunun da, hızın hasının da tadılabileceği güzel bir mr big şarkısı. böylelikle grubun karakterini de tek başına açıklayabilir aslında. -yanılmıyorsam- re majör de çalınan bu eser, aynı zamanda grubun kendi adını taşıyan albümünden addicted to that rush adlı şarkının bir kısmını da hızlandırılmış olarak ihtiva etmesi nedeniyle cdff(cd fast forward) olarak anılmaktadır. nakarattaki "open your heart toniiiiigghhtt!" kısmının tüm grup üyelerince çığrıldığı bölüm de özeldir sanki.

    voodoo kiss: akustik gitar introsuyla akıllara kazınmış, akabinde bilakis köküne kadar distortion la devam eden, eric martin'in vokalinin öne çıktığı, gitar miyavlamalarının da ara duyulduğu orta karar olarak değerlendirilebilecek bir şarkı.

    never say never: harika bir riff e ve eşsiz bir gitar tonuna sahip, mükemmel harmonik gitarların kullanımlarının yer aldığı, solosunda paul abinin aleni sövdüğü, ve bu soloda göbek bile atılabilecek, tek kelimeyle betimlemek gerekirse "ritim" lafının yeterli olacağı, bana kalırsa grubun en underrated şarkısı. nedenini hala konduramıyorum.

    just take my heart: -objektif olunamadan yapılmış bir tanım olarak- kesinlikle tarifi zor bir şarkı. introsundaki gitarın sadece o clean vari tonu için bile deli olunabilir esasen. sonrasında 6 telli bas gitarıyla billy sheehan üstadın kattığı hissi mi desem, eric kardeşimizin o isyankar vokali mi desem, bolca modülasyon mu desem, bilemedim açıkçası. daha yorum edemedim. şarkı ayrıca yine müzik listelerinde zirveye oynamış ve önemli bir başarı kazanmıştır. daha uzatmayayım, bünye hazırsa şayet buradan da bilahare dinlenebilir; http://www.youtube.com/watch?v=057iky0omom

    my kinda woman: başında, farklı bir şarkının yarısından giriliyormuş havası veren, -sözlerde de geçtiği gibi- femme fatale tabir edilen bir kadına yazıldığı aşikar, solosundaki syncopation larla adamı hasta eden, grup adına kesinlikle özel bir yere sahip olduğunu düşündüğüm albümün müzikal açıdan en oturaklı şarkılarından biri. çalan adam için evlerden ırak...

    a little too loose: billy sheehan ve eric martin'in seslerini oktavlar halinde kullanıp introda söyledikleri sözlere müteakiben, nispeten ağır bir ritimde ilerleyen, sözleri has, bridge kısmını iple çektirten iyisinden bir hard rock şarkısı.

    road to ruin: solosu için dinlenmeli, geneli itibariyle de vasat kabul edilebilecek, ammavelakin bunun yanında 2:44 ünde çıkan seslerin ne olduğuna yönelik bir düşüncesi olanın şahsımı dürtmesini de istediğim şarkı. ayrıca her ne kadar kullanmayı sevmese de, paul gilbert'ın yer yer sweep picking leri "sweet picking" olarak icra ettiği bir garip şey...

    to be with you: paul gilbert'ın ağzından şarkının hikayesini şu şekilde dinlediğim eser: eric martin bir gün paul gilbert'ı arayarak güzel bir melodi bulduğunu ve teybe kaydettiğini, hemen stüdyoda buluşmaları gerektiğini söyler. stüdyoda diğer elemanlar da sadece o basit melodiden yola çıkarak improvize bir şeyler çalarlar. paul gilbert da bir köşede "solosu da nasıl ola ki bunun?" diye düşünürken aniden nakarattaki o aynı melodiyi(vocal line) solo kısmında giriverir ve herkes de "süper!" gibi bir görüş belirir. ardından şarkı -single lar da dahil olmak üzere- milyonlarca satar, listelerde 1 numara olur, dünya turları filan...(bi' buraya gelmediler)

    müzikal açıdan bakıldığında ise; şarkı, hemen herkeste her ne kadar sade ve basit olduğu intibasını yaratsa da, dikkatli dinlenildiğinde kulaktak kaçmayan, yine -grubun birçok şarkısında rastladığımız gibi- modülasyonların yerinde ve süper kullanımıyla, harika tonda bir bas eşliği ve inanılmaz bir akustik tınsıyla, yeterli baharatıyla kıvamı tutturulmuş bir eserdir. klibi ve -dediğim gibi- solosu da ayrı bi' güzeldir. bu soloda mi telini koparmak ayrıcana vaciptir.

    ***

    velhasılı olarak demek gerekir ki; lean into it hem 'sound' u hem de sözleri itibariyle hard n heavy türünün başlıca albümlerinden biri olmuştur. grubun yakaladığı en yüksek satış başarısı olmasının yanında, 1996 yılına kadar beraber devam edilen yolda daha birçok güzel müziğin tadını yaşamaya/yaşatmaya ve sonrasında, elemanların solo kariyerlerindeki aynı başarısı için hepsi adına bir fırsat ve belki de eşik olmuştur.
  • rock tarihinin gelmiş geçmiş en iyi albümlerinden biridir. albümdeki tüm şarkılar birer şaheserdir.
hesabın var mı? giriş yap