• 2003 kanada-fransa ortak yapimi filmin oyunculari rémy girard (rémy), stéphane rousseau (sébastien), dorothée berryman (louise), louise portal (diane), dominique michel (dominique), yves jacques (claude), pierre curzi (pierre), marie-josée croze (nathalie), marina hands (gaëlle), toni cecchinato (alessandro), mitsou gélinas (ghislaine), johanne-marie tremblay (constance lazure), denis bouchard (duhamel) ve micheline lanctôt (carole)
  • orjinal adı les invasions barbares olan kanada-fransa ortak yapımı bir denys arcand filmi.konu şöyle :

    boşanmış ve ellili yaşlarının başında olan remy hastaneye yatırılır. eski karısı louise ve oğlu sebastien’dan, yaşamakta olduğu londra’dan eve dönmesini ister. sebastien tereddüt eder çünkü babasıyla yıllardır birbirlerine söyleyecekleri pek bir şeyleri olmamıştır. yine de annesine yardım etmek, babasına destek olmak üzere montreal’e uçar.

    gelir gelmez, sebastien yeri göğü birbirine katar, tanıdıklarını devreye sokar ve remy’yi bekleyen zorlu sınavı kolaylaştırmak üzere mümkün olan her yolu kullanarak sistemde çatlaklar açar. bunun yanı sıra, remy’nin geçmişinde iz bırakan neşeli topluluğu da babasının yatağının etrafında bir araya toplar: akrabalar, arkadaşlar ve eski metresler. bu “barbar işgalleri” çağında, onlar ne hale gelmiştir?

    eski saygısızlık, dostluk ve acımasızlık hala sürüyor mudur? mizah, zevk düşkünlüğü ve arzu hala rüyalarını dolduruyor mudur? barbar istilaları çağında, amerikan imparatorluğu’nun çöküşü devam eder…

    bu da bana gelen tanıtım mailinden denys arcand (yönetmen-senarist)'la yapılan röportajdan :

    bu senaryoyu geçtiğimiz iki yıl içinde yazdım. konusu uzun zamandır aklımdan çıkmıyordu, ama bana doğru gelen bir yaklaşım bulamıyor gibiydim. her seferinde kasvetli, moral bozucu senaryolara dönüşüyordu. bir gün, olağanüstü acayip karakterlerden oluşan the decline of the american empire kadrosunu yeniden bir araya getirmem gerektiğini fark ettim: mizah anlayışları, alaycılıkları ve nükteleri benim amaçladığım hafiflikte nefes alabilirdi. bütün oyuncular yeni bir maceraya atılmaya hazır ve istekliydi. görünen oydu ki, geçen günlerin ardından, duygusal atmosfer şimdi daha karanlık ve kaçınılmaz olarak da daha yakındı. remy barbar zamanlara girdiğimize karar vermişti. dante ve montaigne ile başlayan batı uygarlığının yok olmak üzere olduğuna inanıyor. ona göre önemli olan yazılı sözün, el yazmasının, tıpkı orta çağ’daki gibi korunması, bu kitaplık ona miras kaldığı için, nathalie’nin görevi olacaktı.

    amerikan imparatorluğu dünyanın mutlak hakimi. bu nedenle, sürekli barbar saldırılarını geri püskürtmek zorunda kalacak. 11 eylül imparatorluğun kalbine vurulan ilk başarılı darbeydi. gelecek olan pek çoklarının ilki…

    bugünün gerçekleriyle aramdaki bağı kaybettiğim hissine hep biraz daha fazla kapılıyorum. sanırım yaşlanmanın en tanıdık belirtisi bu. hayatın sürekli ivmelenmesi ve medya kükremeleri bana itici geliyor. dijital filmlere pek ilgim yok. diyalogları ve oyuncuları seviyorum.

    ülkelerin nesli tükenmekte olan türler olduklarını düşünüyorum. gelecek kuşaklar için, sınır fikri neredeyse konu dışı olacak. bu remy’nin oğlunun da içinde bulunduğu durum. bir yanda amerikan vatandaşları ve diğer yanda vatandaş olmayan yabancılar. washington’dan bakıldığında, fransızlar, bulgarlar ya da japonlar bir ve aynı şeydir: barbarlar.”

    denys arcand
    mayıs 2003
  • son zamanlarda seyrettiğim en güzel filmlerden birisi .
    güldüm , ağladım bol bol da düşündüm .
    etkilendim ...
  • bos vakti olanlar icin iyi bir yapım ama çok da bişeyler bekleyerek gitmeniz tavsiye olunmaz tarafımdan.
  • 68 kusagi'nin yikilan dusleri, kirilan hayalleri, hayatin anlami,zaman, omur, aile, dostluk, inanc ve sevgi uzerine zarif ve hos bir film. bu arada kanada'nin devlet hastanelerinin durumunun turkiye'dekilerden farkli olmadigini da goruyor insan, ilginc.
  • milletçe alışkınız, bir filmde mesaj verilecekse kör gözüne parmağım şeklinde gözümüze gözümüze sokulmalıdır; yoksa ı ıh, anlamayız bir türlü.. bu filmin yönetmeni gıcık çıktı, derdini, mealini pek güzel saklamış ironilerin içine.. kişilerin ve geçmişlerinin ne anlama geldikleri güzelce ama çaktırmadan anlatılmış.. her karakter izleyiciye dış dünyadaki farklı bir düşünceyi/duruşu anlatıyor.. zaten "barbarların istilası" baba karakterinin hayat çizgisine adım adım serpiştirilmiş.. izlerken yorulmuyor, "acaba burda yönetmen ne demek istedi" diye sormuyor, zaten cevaplar peşi sıra geliyor..

    filmi sadece "ölüm döşeğindeki baba ve oğlunun, yıllar sonra birbirlerini bulmaları, babanın hazin itirafları, oğlunun ise babasının değerini anlaması" şeklinde izleyenlerin olacağı (ve hatta olduğu) açıktır.. onun için belki bir ikinci seyir iyi gelecektir..
  • kanada yapimi cok hos bir film. denys arcand isminde bir yazar/yonetmeni ve cok iyi cizilmis karakterleri var.
  • yılın* en çok ağlatan filmi.
    ayrıca bir iki değil, bir sürü mesaj veren bir film.

    para karşılığında remy'yi ziyarete gelen üç öğrenciden birinin parayı reddetmesi, sonra sebastien'in onun payını diğer iki öğrenciye vermesi.
    eroin bağımlısı kızın remy'ye 'hayatında neyi özlüyorsun' dedikten sonra en sonunda 'senin özlediğin eski hayatındı, o hayatın öleli yıllar oldu' demesi
    sebastien'in bir umutla narkotikte çalışan dedektiften eroin istemesi, ve dedektifin yardım etmesi, ardından sebastien ile dedektif arasında gelişen ilişki.
    remy'nin 20. yy 21. yy yorumlarını dinleyen hemşirenin tepkileri.
    gibi o kadar çok insanın kafasına balyoz gibi vuran olay var ki... üstelik film bütün bunları gayet iyimser bir havada anlatıyor. tek kelimeyle harika...
  • en iyi yabancı film kategorisinde oscar adayı olan film.
  • 2004 cesar odulleri en iyi film odulunu almis bulunmaktadir.
hesabın var mı? giriş yap