*

  • üzerine insan kaderinin, olmuş ve olacakların yazılı olduğuna inanılan tanrısal levhayı; levh-i mahfuzu yazan kalem.
  • "aradım cihanı gezdim dolandım
    ben pirimden başka ali bilmezem
    gördüm hikmetini kandım inandım
    ben pirimden başka ali bilmezem

    pirim gibi bir er gelmemiş cihana
    ona da bulmuşlar yüz bin bahana
    nesli muhammettir kendi şah-ı merdana
    ben pirimden başa ali bilmezem

    şah-ı merdan yazar lehv-ı kalemi
    enel hak diyenler mahrum kalır mı
    bir başka görür cümle alemi
    ben pirimden başka ali bilmezem

    ol pirim ali’dir vardır nişanı
    hidayet sahibi hikmettir işi
    yoluna koymuştur haydar can ile başı
    ben pirimden başka ali bilmezem"
  • ervah-ı ezelde levh-i kalemde,
    bu benim bahtımı kara yazdılar,
    gönül perişandır devri alemde,
    bir günümü yüz bin zara yazdılar

    bulmadım şadlığın iradesini,
    çekerim bu gamın ziyadesini,
    herkes dosta verdi ifadesini,
    bizimkini ülüzgara yazdılar

    aşk benimle eyler daim kıyl-ü kal,
    daha sabretmeye kalmadı mecal,
    derdim taksimdara kıldım arzuhal,
    dedi neylim bahtın kara yazdılar.

    gönül gülşeninde har oldu deyu,
    hasretlik cismimde var oldu deyu,
    sevdiğim, sevdiğin pir oldu deyu,
    erbabı garezler yare yazdılar.

    dünyayı sevenler veli değildir,
    canı terkedenler deli değildir,
    insanoğlu gamdan hâli değildir,
    her birini bir efkara yazdılar.

    nedir bu sevdanın nihayetinde,
    yadlar gezer yarin vilayetinde,
    herkes diyarında muhabbetinde,
    bilmem bizi ne civara yazdılar.

    kadrimi bilmeze eyledim minnet,
    derdimi artıran görmesin cennet,
    sarraflar verdiler yare bin kıymet,
    benim kıymetimi nere yazdılar.

    döner mi kavlinden sıdk-ı sadıklar,
    dost ile dost olur bağrı yanıklar,
    aşk kaydına geçti bunca aşıklar,
    sümmâni’yi derkenara yazdılar.

    aşık sümmani baba
  • bir insanı tanımak çok zordur bence, tanımaya çalışmak, bazen sivri köşelerine çarpıp gerilemek.
    benim bir dostum var, bir dertdaşım, abim. onu tanıdığım gün kendi köşelerimi bir kenara bıraktım, o sordu ben anlattım, ne sorsa anlatırım, ben de densiz olurum hatta bazen ona karşı, pat diye sorarım her merak ettiğimi, hiçbir zaman da yanıtsız kalmaz sorularım, ha belki bazen hafif afallayıp içinden " ya sabır" diyordur ehe ehe.
    iyi ki var o, var olsun.
    bir de:
    rabbim bizi terk etmedi.
  • halk edebiyatı çalışırken gördüğüm aşık veysel’in söylemlerinden biriydi. ne olduğunu bilmediğimden az biraz araştırayım dedim. (gerçi az çok fikrim vardı ama net bilgi sahibi olmak istedim.)

    islamiyet ve edebiyat açılarından allah’ın âlemi- gökleri ve yerleri- yaratmadan önce yazdığı kullarının kaderlerini kayd ettiği değişmeyen kaderler levhası veya kitabıdır. allah’ın âlem yaratılmadan önce ezelde yazdığı, yaratılacak olanlar hakkında takdir ettiği kaderlerin yazılmış olduğu levha. allah bu levhayı levh-i kalem ile yazmıştır. bu nedenle levh-i mahfuz ile levh-i kalem eş anlamlı olarak da düşünülmüştür.

    levh-i kalbe yazı yazan kalemin
    ağzın açıp dilin yarmak yok mudur
    deranunda olan derd ü elemin
    çaresin ehlinden sormak yok mudur
    seyrani şiiri

    ervah-ı ezelde levh-i kalemde
    bu benim bahtımı kara yazdılar
    bilirim güldürmez devri alemde
    bir günümü yüz bin zara yazdılar
    aşık sümmani
hesabın var mı? giriş yap