love is just a four letter word
-
joan baez'in de seslendirdigi bir bob dylan sarkisi...
seems like only yesterday
i left my mind behind
down in the gypsy cafe
with a friend of a friend of mine
she sat with a baby heavy on her knee
yet spoke of life most free from slavery
with eyes that showed no trace of misery
a phrase in connection first with she i heard
that love is just a four-letter word
outside a rambling store-front window
cats meowed to the break of day
me, i kept my mouth shut, too
to you i had no words to say
my experience was limited and underfed
you were talking while i hid
to the one who was the father of your kid
you probably didn't think i did, but i heard
you say that love is just a four-letter word
i said goodbye unnoticed
pushed towards things in my own games
drifting in and out of lifetimes
unmentionable by name
searching for my double, looking for
complete evaporation to the core
though i tried and failed at finding any door
i must have thought that there was nothing more
absurd than that love is just a four-letter word
though i never knew just what you meant
when you were speaking to your man
i can only think in terms of me
and now i understand
after waking enough times to think i see
the holy kiss that's supposed to last eternity
blow up in smoke, its destiny
falls on strangers, travels free
yes, i know now, traps are only set by me
and i do not really need to be
assured that love is just a four-letter word -
(bkz: friend is a four letter word)
-
-
(bkz: ask kagida yazilmiyor)
-
(bkz: aşk dediğin laftır)
-
bob dylan'a aşık* olmak için başka bir neden..
şöyle de söyler joan baez; http://www.youtube.com/watch?v=nrz0ww7qxea -
"a four-letter word" ibaresi aynı zamanda adını anmadan kibarca "fuck" denmek istendiğinde de kullanılır. eh, bunun da bir anlamı olmalı.
-
-
https://youtu.be/wzcbjrlw-0y
bir arkadaşımdan öğrenmiştim bu şarkıyı seneler önce. sevmiyorum ama seviyorum da. yani dinlemesini seviyorum ama anlamasını sevmiyorum. duyduğum günden beri benzer şekilde canlanıyor hikayesi ve görüntüsü kafamda: yol kenarında paris'tekileri andıran bir kafeterya, kaldırımda bir masa ve iki sandalye. masalar ve sandalyeler beyaz, masanın üzerine pembe çiçekli bir vazo konulmuş, etrafta aceleyle gelip geçen insanlar ve trafik gürültüsü... kucağında kendisine rahat vermeyen bebeğiyle bir kadın, telaşla gelip oturuyor sandalyeye. yaşından daha büyük gözüküyor. karşısında oturan genç kadın ise yaşından daha genç, neredeyse çocuk gibi...
şarkıda hayatından bezmiş orta yaşlı bir kadın fırsat bulduğu anda kendinden yaşça genç ve toy başka bir kadına yakınıyor hayatından, onun hayalciliğini ve saflığını görmezden gelircesine... hem de tek bir cümleyle yapıyor bunu ve yer ediniyor genç kadının aklında. sonra köprünün altından çok sular akıyor, genç kadın olgunlaşıyor ve anlaşılmak için zamanını bekleyen şeyler gibi aklının bir köşesinde kalmış bu cümleyi anımsıyor. öğretmen hayat mı, görüp geçirmiş kadın mı yoksa kişiye özgü tecrübeler mi bilmiyorum ama x'e değer verip y'yi kişiye özgü tecrübeler olarak alırsak sanırım umutlanabiliriz. -
türkçeye çevirirken aşk yerine sevi sözcüğünü kullandığınızda, harf sayısı konusunda yaşanan sıkıntı ortadan kalkıyor.
--- spoiler ---
ingilizce: love is just a four-letter word.
türkçe: sevi, dört harfli bir sözcüktür sadece.
--- spoiler ---
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap