*

  • julio cortazar'ın dost meclislerinde sıkça dem verduğu; lakin kimsenin tanımayıp, "bu herif kesin kapatması" diye tevatürler ürettiği bir zat-ı muhterem..

    sonra cortazar efendi, mevzubahis addan bi kitap da devşirdi zaar..
  • (bkz: george lucas)
  • cortazar'ın tek kelimeyle döktürdüğü kitap..
  • eserdeki hikayeciklerin çoğu pek güzeldir ama, un havuzunda yüzmek bir başka.
  • ayrılık dialogu diye bir bölüm vardır bu kitapta. hani bazı durumlar vardır ya; cuk diye oturuverir.

    -aslında artık bilmediğimizden değil
    -evet, tüm bunlardan sonra, bulamamak
    -ama belki de o ilk günden beri arıyoruz
    -belki de değil, oysa her sabah
    -hepsi hikaye, bir an geliyor kişi kendisini şey gibi görüyor
    -kim bilir ben hala
    -yalnızca istemek yetmez, eğer bir de kanıtı yoksa
    -gördün mü, emin olmak da işe yaramıyor
    -doğru, şimdi herkes güvence istiyor
    -öpüşmek aklanmakmış gibi, birbirine bakmak
    -artık elbisenin altında bizi bekleyen o ten yok
    -bazen sıfırı tüketmediğimizi düşünüyorum başka şeyler de var, sözcükler
    -ya sessizlik, eskiden değerliydi
    -yalnızca pencereyi açmayı bilirdik
    -ve yastığı ters yüz ederdik bir şey arıyormuş gibi
    -nemli kokulardan oluşan sözcükler gibi
    -sen durmadan bağırıyordun bense o arada
    -ikimiz birlikte uçsuz bucaksız karanlık bir çığın içinde yuvarlanıyoruz sonra
    -her zamanki şeyleri duymayı umuyordum
    -tortop olmuş çarşafların arasında uyuyormuş gibi yapmak ve bazen
    -okşayışlarımızın arasında az mı hakaret ettik çalar saate
    -birinci olan üstünde sular akarken kapıyordu havluyu
    -kahve, kızarmış ekmek, alışveriş listesi filan
    -her şey aynı şekilde sürüp gidiyor sanki
    -tümüyle aynı, yalnız
    -sonradan bir düşü anlatmak ister gibi
    -kurşunkalemle bir gölgenin üstünden geçmek, bilinen bir şeyi bir kez daha söylemek
    -aynı zamanda bilmek nasıl
    -ah, evet ama karşılaşmayı ummak onunla
    -biraz daha reçel ve
    -teşekkür ederim, bende yok
  • (bkz: lucas scott)
  • (bkz: lucas leiva)
  • lucas, kendi kendine konuşmaları da fena ters köşedir.

    olur mu ya, erkek kardeşlerinin kafamda boza pişirmelerine bir şey demeden katlandım ama yürüyüşe çıkmak için seni dört gözle beklediğim bir anda sırılsıklam çıkagelmen hiç olmadı, üstelik daha önce çok gördüğüm o asık suratınla. bu şartlar altında anlaşabilmemiz olası değil anlıyorsun değil mi? nasıl bir gezinti olacak ki bu çok merak ediyorum, başıma gelecekleri bilmek için sana bakmam yeter, birlikte olduğumuzda iliklerime kadar ıslanacağım, gırtlağıma dek suyun içine gireceğim, tüm kahveler nem kokacak ve allah bilir şarap kadehimin içinde bir sinek olacak.
    öyle görülüyor ki seninle sözleşmek bir işe yaramıyor, oysa her şeyi nasıl da tek tek hazırlamıştım, önce kardeşlerini ortadan kaldırmıştım çünkü her zaman ellerinden geleni yaparlar amaçları canımı sıkmak ve yavaş yavaş içimdeki isteği, senin gelip bana biraz temiz hava, bir parça güneşli sokak, çocuk ve topaç dolu parklar getirmen isteğini yok etmektir. her birini açıkça görmezlikten geldim, âdetleri olduğu gibi beni oynatmasınlar diye, örneğin durmadan telefon etmeler, özel ulak mektup yollamalar, sabahın sekizinde ortaya çıkıp tüm hasat boyunca ayak altında olmalar. onlara hiçbir zaman kaba davranmadım, onlara karşı sevecen olmak için elimden geleni yaptım, onlara iyi davranmak için kendimi zorladım bile, bana yaptıkları baskıları, sürekli olarak her konuda önüme sürdükleri zorlukları anlamıyormuş gibi yaptım, sanki seni kıskanıyorlar, sanki seni görmek, seninle çıkmak isteğimi yoketmek için seni gözümde küçük düşürmek istiyorlardı. hepimiz biliriz ya aile işte, ama şu anda onlara karşı benim yanımda yer alacağına sen de onlarla birlik oluyorsun, bana durumu kabullenip idare edecek kadar bile zaman tanımadan böyle çıkageliyorsun üstünden sular süzülerek, soğuktan ve fırtınadan grileşmiş bir su bu, yavaş yavaş erkek kardeşlerinin üstesinden gelirken beklediğim şeylerin ezici bir yadsıması bu, oysa ben tüm gücümü ve neşemi korumaya çalışıyordum, ceplerimi para dolu tutmaya, izleyeceğimiz yolları planlamaya çalışıyordum, kuşlarla genç kızların arasında yemek yemenin çok hoş olduğu, ağaçların altındaki o lokantada patates kızartması yiyecektik, en iyi provolone peynirini salık veren, bazen akordeon çalıp şarkı söyleyen ihtiyar clemente'yle birlikte.
    seni gözden çıkartıyorsam kusura bakma ama iğrençsin, şimdi artık bunun tüm aileye özgü olduğuna kendimi inandırmam gerek, sen de farklı değilsin; her zaman senin bir istisna olduğunu, sen gelince tüm ağırlık veren şeylerin silindiğini, hoşlukların, uçucu sohbetlerin, köşe bucak gezintilerin geldiğini umdum ama görüyorsun sonuç daha da kötü, umutlarımın tam tersi olarak ortaya çıkıyorsun, alay eder gibi pencereme vuruyorsun ve orada durup lastik çizmelerimi giyinip yağmurluğumla şemsiyemi bulmamı bekliyorsun. sen de ötekilerin suç ortağısın, oysa ben pek çok kez seni farklı gördüm ve seni bunun için sevdim, üç dört kezdir bana aynı şeyi yapıyorsun, arada bir arzularıma yanıt veriyor olman ne işime yarar ki sonuç böyle olduktan sonra; seni böyle, saçların gözlerine girmiş, parmaklarından gri bir su akarken, konuşmadan bana bakarken gördükten sonra. sonuç olarak erkek kardeşlerin neredeyse daha iyi, en azından onlara karşı savaşım vermek zaman geçirtiyor, özgürlük ve umut savunulduğunda her şey daha iyi gidiyor; ama sen, bana yalnızca boşluk veriyorsun, evde kalmak, her şeyden düşmanlık aktığını bilmek, gecenin, rüzgârlı bir perona varan rötarlı bir tren gibi, içilen bir sürü mate'den, bir sürü haber programından sonra geleceğini bilmek, erkek kardeşin pazartesi'yle birlikte; en kötüsü çalar saatin beni yine kendisiyle yüz yüze getireceği erkek kardeşin pazartesi'nin kapının arkasında sana yapışmış bekliyor olması, ama sen yine ondan öyle uzaktasın ki, salı'nın arkasında ve çarşamba'nın vb...
  • julio cortazar'ın enfes kitabı.

    şu sıralar baskısı olmadığından bulmak bir hayli zor. talip olan varsa iletişime geçebilir.
  • '' elli yaşından sonra yavaş yavaş diğer ölümlerle ölmeye başlıyoruz'' gibi akıl kurcalayan sözcüklerle giriyor öykülere cortazar... ulaşabilen mutlaka okusun kitabıdır.
hesabın var mı? giriş yap