• anna akhmatova (1889-1966) ve wislawa szymborska (1923-2012) şiiri. birbirinden farklı iki şiir.

    akhmatova'nınki;

    “tanrının sadık ve âdil kulu” [tanya karshtedt’in daha açıkça sarkastik ifadesiyle “kutsal lut”] yamaca tırmanırken, peşinden giden “kadını”nı rahat bırakmıyor huzursuz bir ses:
    “henüz çok geç değil, dönüp bakabilirsin
    doğup büyüdüğün sodom’un kızıl kulelerine
    bir zamanlar şarkı söylediğin meydana
    iplik eğirdiğin barakaya
    evlilik döşeğini oğulların ve kızlarının kutsadığı
    yüksek binanın şimdi boş pencerelerine.”
    dayanamayıp tek bir nazar fırlatıyor kadın “ve anî bir acı
    gıkını çıkaramadan dikti gözkapaklarını birbirine
    vücudu pul pul berrak tuz olup döküldü
    hızla koşan ayakları yere çakılıverdi.”
    -akhmatova, sovyet iktidarının bütün diğer kurbanlarını anar ve hepsine kucak açarcasına isyan eder usul usul:-

    “bu kadının yasını kim tutacak?
    çok mu önemsiz [karshtedt: olabilecek en küçük kayıp gibi mi] geliyor size?
    ama benim kalbimde yeri hep mevcut
    dönüp bakmak [karshted: tek bir bakış] uğruna canını verdiği için.”

    bu da szymborska'nınki;

    meraktan dönüp bakmışım; öyle diyorlar.
    ama başka nedenlerim de olabilir pekâlâ.
    gümüş kâseme hayıflandığımdandır belki.
    dikkatsizliğimden, sandallarımı bağlarken.
    habire kocam lut’un boynunun
    erdemli ensesine bakmamak için.
    ansızın oracıkta ölüversem
    bir saniye bile duraksamayacağı kafama dank ettiğinde.
    bir anlık isyanıyla eziklerin.
    bizi takip eden var mı diye.
    sessizliğin ürküntüsü, tanrının fikrini değiştirdiği umuduyla.
    iki kızımız tepeyi aşıyordu bile.
    birden kendimi yaşlı hissettim. mesafeler.
    beyhude gezginlik. uyuşukluk.
    çıkınımı yere koyarken bakıverdim.
    ayağımı nereye basacağımı bilemeden.
    yoluma yılanlar çıkıverdiydi,
    örümcekler, tarla fareleri, yavru akbabalar.
    artık ne iyiydiler ne de kötü — hepsi
    sürünerek, sıçrayarak kaçıyordu korkudan.
    dönüp baktım alabildiğine meyus.
    gizlice kaçıp gittiğimiz için utançtan.
    ağlamak, eve dönmek isteğiyle.
    ya da sadece anî bir rüzgâr
    saçımı çözüp eteklerimi havalandırınca.
    sodom’un surlarından bizi seyrediyor
    ve kahkahalarla gülüyorlar sandım.
    öfkeyle baktım geriye.
    feci sonlarının tadını çıkarmak için.
    ya da yukarıdaki nedenlerin hepsi.
    gayri ihtiyarî dönüp baktım geriye.
    sırf, ayağıma takılıp bana hırlayan bir taştı.
    anî bir çatlaktı beni birden durduran.
    kenarında, arka ayakları üzerinde sendeleyip
    düşmemeye çalışan bir sıçan.
    ikimiz de geri dönüp baktık tam o anda.
    yok, hayır. ben koşmaya,
    sürünmeye, uçmaya devam ettim yokuş yukarı
    çöken karanlıkla birlikte gökten
    her şeyi yakıp kavuran çakıltaşları
    ve ölü kuşlar yağıncaya dek.
    fırıl fırıl dönüyordum, soluksuz.
    bir gören olduysa dansettiğimi sanmıştır.
    ola ki gözlerim açıktı o sırada.
    ola ki yüzüm şehre dönükken düşüverdim.

    http://serbestiyet.com/lutun-karisi-8-mart-icin/
  • nuh'un karısı ile aynı kaderi paylaşan kişidir.
  • sodom ve gomorrra'nın yok edilme esnasında kocası lut peygamber ve iki kızıyla kurtulmak için kaçarken arkasına bakma hatasında bulunup tuz sütununa dönüşmüş kişi. incil'de ismi belirtilmese de bazı yahudi hadislerinde ismi "ado" veya "edith" olarak geçer. yahudilik inancındaki genel düşünceye göre meleklerin uyarılarına itaat etmediği için böyle bir cezaya çarptırılmıştır. arkasına bakarak aslında şehirdeki günahkar hayatını özlediğini belli etmiş ve yaşamaya değer bulunmayarak bu şekilde cezalandırılmıştır. bir başka yahudi efsanesine göre, şehre gelen yakışıklı oğlan kılığındaki melekleri gizlice evine alan lut, karısından onlara yemek hazırlamasını ister. karısı ise evde tuz kalmadığı için sapkın komşularından birine tuz istemeye gider. böylece evde yabancı bir konuk olduğunu anlayan komşu bu haberi şehrin diğer sapkın kişilerine yayar. böylece toplucana konuklara tecavüz etmek için lut'un kapısına dayanırlar. işte bu sebeple der hikaye, lut'un karısı bir tuz sütununa dönüştürülerek cezalandırılmıştır. ayrıca ölüdeniz'in yanındaki sodom dağı'nda bulunan ve şekli bir kadına benzeyen bir tuz sütununa da bu isim verilmiştir.
  • incil ve tevrat kaynaklarında ismi geçmese de isminin skyler white olduğu herkes tarafından bilinir.
  • son derece az/zor rastlanan adı, bir yoruma göre "valihe" olan, öykü/mitolojide tuz direği olmasını öğrendiğimiz madam lut'un coğrafi şekli ve sanatçı imgelemindeki heykel hali..

    "ben lut'un karısı değilim, louis ben gideon'un karısıyım. arkaya bakabilirim ve yine de tuza dönüşmem. üstelik, kanım asla yeterince tuzlu değildi. arkaya bakmaması gereken sensin.
    beni orfeus mu sandın? iyi bir piyanisttim ben ama o kadar iyi değil. ama kabul ediyorum arkaya bakmak beni korkutuyor. gerçekten istemiyorum bunu." ursula k. le guin - the compass rose

    "yitik bir geçmişi canlandırmak için gösterilen bu sınırlı çaba neye yarardı? ardına bakanın sonu lut'un karısıninkinin eşiydi." milan kundera - zert

    "ben herşeyden önce, ancak geçmişi arkama iterek ilerleyebileceğimizi biliyorum. lut'un karısının, arkasına bakmak* istedi diye tuzdan heykel, yani: donmuş gözyaşları haline geldiği anlatılır. lut öne dönüktür, kızlarıyla yatıp kalkar. amin." andre gide - les nouvelles nourritures

    (bkz: valiha/@ibisile), edith, ado
    (bkz: lut/@ibisile), hz. lut
    (bkz: orpheus tabusu)
    (bkz: lut gölü/@ibisile)
    (bkz: tuzdan heykel)
    (bkz: lut'un karısını hatırlayın)
  • (bkz: orpheus ve eurydike)

    tanrıların sözünden çıkıp geriye baktığı için cezalandırılan bir şaşkın daha.

    hayır, söylemeseler neyse. bakmayacaksın işte arkadaşım. ge-ri-ye bak-ma-ya-cak-sın!
  • bu aralar hakkında sıkça düşündüğüm şahıs.

    böyle deyince de sanki tanışıklığımız var gibi oldu. yok canım, bahsettiğim şey şu "tuz sütunu". geriye baktığı için tuz sütununa dönüşüyor... dini hikayelerin hepsi masal gibi gelse de bana bu bir fabl olabilir gibi geldi. öğrettiği şey de çok basit aslında - geriye bakmayacaksın!

    düşünmemin sebebi ise kendimi sürekli geçmişe dönüyor olarak bulmam, ve sonucunda hep kalp kırıklığı ve moral bozukluğuyla kalakalmam. geçmişi geçmişte bırakmayı beceremiyorum işte. bırakmak lazım demek. daha kaç kere tuz sütununa dönüşeceğim acaba... bir kere de şeker olsaydı be.
  • “tuzlu hanımefendi gözyaşlarınızı kurutunuz
    hiçbir şey kederinize değmez
    tuzlu hanımefendi geriye bakmayınız
    yarın dönüp geriye bakmayınız”

    ursula k. le guin’in, o güzel kadının, elçi lut’un karısına yazdığı şiir.
hesabın var mı? giriş yap