*

  • 1877 yılında maarif nazırı* iken "kütüphâne-i umûmî"* adıyla bir kütüphane açılması için çalışmaya başlamış bir edebiyatçıdır.
  • eksikleri bize vebal olmak üzere pek çok şey gibi sokakların da birer ismi vardır ve onlara matematik mükemmeliyetçilik gereği rakamlarla hitap etmektense birer isim vermek daha hissi bir harekettir. sokaklara isim veren merciler bunu çoğu zaman bir vatanseverlik güdüsüyle yerine getirir ve bazı bazı şehit isimleri verirler. çiçek isimli olanları da vardır, börtü böcük isimli olanları da. ama o sokağa veya bu anıta bir isim vermenin en faideli yöntemi oraya tarihi bir figürle seslenmektir sanıyorum. bu, çekilmek için bırakılmış bir tetik gibidir diye düşünülür. isterler ki o sokağın tüm sakinleri, vatani bir vazifeyle hemen bu şahsın kim olduğunu öğrenmeye girişsinler, onu rahmetle ansınlar.

    ben giriştim, andım. mercilerin sırf ben ve benim gibiler öğrensin diye sokağıma ismini verdiği şahsın ne idüğünü öğrenmeye giriştim. sokağımın adı münif paşa sokak. fındıkzade ile haseki arasında. hemen sözlüğe baktım doğal olarak. sadece kısıtlı bilgi vardı; kısıtlı bilginin de tıpkı sokaklara isim verenlerin amacı doğrultusunda insanı öğrenmeye sevkeden bir yapısı olduğunu keşfederek tebessüm ettim. her şey benim bişiler öğrenmem için düzenlenmişti iyi ki. bu determinizme şükrettim ve sonra hemen pollyanna'nın voodoo bebeğini yumruklamaya başladım.

    sokağın kızılelma caddesine bağlandığı uçta bulunan turan kitabevi'nde bu şahsın adını taşıyan bir kitap dururdu. gelir geçerken orada görür ama karıştırmazdım bile. ne zaman merakım tuttu gidip baktım, yerinde yeller esiyordu. adı muhtemelen turan olan amcaya sordum, geçende biri aldı ama istersen getirtiriz dedi. pahalıcaymış, sonraya erteledim. turan amca dedi ki sokağa adını veriyor diye koydum, eski maarif vekillerinden, şimdinin hüseyin çelik'i gibi. işte determinizm bir kez daha iş başındaydı: hüseyin çelik de münif efendi'nin bir kuşak sonrasının figürlerinden ali suavi'nin biyografi yazarıydı; sordum bilmiyormuş amca. öylesine söylemiş. neyse, başka kaynaklara yöneldim ben de.

    malumatı tanpınar'ın şükür ki var eseri ondokuzuncu asır türk edebiyatı tarihi'nden edindim. osmanlı devlet geleneğine uygun olarak münif paşa şeklinde literatüre geçen münif efendi, 1828 doğumlu olup cevdet paşa, şinasi ve ziya paşa'nın kuşağından. mısır'da kavalalı'nın saltanatı boyunca yetişmiş, 1852'de tercüme odası'na girmiş. önce fransızca, sonra da berlin'e giderek almanca öğrenmiş. tanpınar, münif efendi'ye eclectique diyor: gazetecilik, hukuk, iktisat, edebiyat, felsefe hepsiyle ilgilenmiş efendi. ceride-i havadis'e başyazarlık yapmış, mecmua-i fünun adıyla çıkardığı gazete 1865'teki büyük kolera'da yayın hayatına ara vermiş, 1882'de artık abdülhamidli yıllarda çıkarkense, henüz ilk nüshasındaki bir yıldız böceği adlı yazının istihzası nedeniyle kapatılmış. (niyazi berkes, türkiye'de çağdaşlaşma'da yazının adını "bir yıldızböceği ile bir yolcu" olarak veriyor. mecmuanın sayısını da belirttiğine göre buna itibar etmek durumundayız. adı geçen hikaye şu: bir gün yolunu kaybeden bir yolcu karanlık bastırınca uzakta gördüğü bir yıldız böceğini elinde fener tutan bir adam sanarak peşinden gider. onun bir böcek olduğunu farkettiğinde ise çoktan bir bataklığa saplanmıştır. adam böceğe "şu halime bak, bana neler yaptın" minvalinde bir şeyler söyleyince böcek de ona "ben mi sana peşime takıl dedim?" der)

    münif efendi'yi asıl önemli kılan muhaverat-i hikemiye (felsefe konuşmaları) adındaki fenelon, fontenelle ve voltaire konuşmaları seçkisi olmuş. bu diyaloglarda geçen pek çok ferdi meselenin getirmiş olduğunu düşündüğü yenilikler nedeniyle tanpınar bu seçkiyi "yenilik tarihimizde adı unutulmuş bir kahraman" olarak; münif efendi'yi de tanzimat'ın tercüme yolu ile ahlak meselelerini münakaşaya koyan adamı olarak niteliyor.

    münif efendi'nin kurucusu olduğu mecmua-i fünun'da pek çok sosyal bilimsel makale yayınlanıyor; tanpınar'a göre 18. yüzyıl fransa'sının ansiklopedisinin gördüğü işlevi görüyor ve bizatihi kendi eseri ehemmiyet-i terbiye-i sibyan adlı yazısı da pedagoji alanındaki ilk yerli eser kabul ediliyor. (mücevherlerin sırrı derlemesinde tanpınar'ın da pedagojiyle ilgili bir yazısı vardır; genişliğine delalettir)

    1877-1884 arasında üç defa maarif vekili de olan münif efendi'nin abdülhamid'e ekonomi politik dersleri vermesinin yanında tanpınar'ca pek önemli bulunmayan şiirleri de mevcut. (osmanlı'nın 600. kuruluş yıldönümü sebebiyle her bir padişahı birkaç mısra ile anlatan dasitan-ı al-i osman da bunlar arasında)

    1910'da ölen münif efendi'nin tercümeihali ibnülemin mahmut kemal inal'ın son asır türk şairleri arasında mevcut olup tanpınar'ın daha geniş bir tetkike layıktır şeklindeki tembihi ise ali budak'ın kitabevi yayınları'ndan çıkan doktora tezi ile yerine getirilmiş sayılabilir (benim gördüğüm kitap bu) ancak ali budak'ın formasyonu hüseyin çelik'in ali suavi'si hizasında bir eser yazmış olabileceğini düşündürüyor. münif efendi hakkında pek çok makale de mevcutsa da bu tarz tetkikin sonu yoktur elbette.

    işte bir sokak, bir adam, daha elif'inde ba'sında bulunduğumuz koca bir tarih. (ve böylesi osmani bir üslup işte)
  • metin kayahan özgül'ün emek ürünü biyografi çalışması.

    önce elips kitapları'ndan "münif paşa" adıyla yayımlanmıştı, şimdi ise dergâh yayınları'nda "xıx. asrın benzersiz bir politekniği münif paşa" adıyla tekrar basılmış.
  • çok yönlü bi' osmanlı aydınıdır. döneminde siyasi, sosyal, ekonomi gibi batı tarzında reformları çok iyi şekilde araştırıp uygulanmasında büyük rol üstlenmiştir.
  • yunan filozofları tarihi kitabı günümüz türkçesine sadeleştirilmiştir.

    http://www.cizgikitabevi.com/…an-filozoflari-tarihi
  • osmanlıların aydınlanmasını düşünen kimse.politikayla içli dışlı olmayan bir eğitimcidir. "bir yıldır böceği" fıkrası ile açtığı cemiyet kapatılmıştır.

    muhaverat-ı hikemiye eseriyle aydınlanmayı başlatmıştır.
  • 1862 yılında "arap yazısının okuryazarlığın gelişmesini köstekleyen ve cahilliğin yaygın olmasına yol açan bir araç olduğu" fikrini ortaya atmış osmanlı aydını.
  • mecmua-i fünun dergisinde 140 yıl önce şöyle bir yazı yazmıştır "osmanlı sınırları içinde bulunan kentlerdeki eserlerin birer minyatürünü istanbulda bir parkta bir araya getirmeliyiz". işte böyle mükemmel düşünceleri o kadar yıl önce düşünmüş ince bir insandır. o düşünür bulur ama biz bugun hollandalılarla minyatürk kavgası veririz. zannedilmesin ki mucmua-i fünun arada kalmış bir dergi münif efendide onda küçük bir köşe sahibi kişidir. mecmua-i fünun dünyaca ünlüdür ve tüm dünyadan ona yayınlanması ve böylece ciddiyet kazanması için bilimsel makaleler gönderilen çpk seçkin bir dergidir ve mehmet tahir münif paşa da onun kurucusu ve baş yazarıdır. tarihimizdeki çok büyük bir zenginliktir.

    edit: entrynin ilk yazımı 2011-09
  • her ne kadar yeniliklere açık bir insan olsa da yapıp ettiklerini devlet üniforması altında yaptığı için şinasi ve onun nesli tarafından benimsenememiştir. şinasi ile arası yayıncılık konusundaki birtakım fikir ayrılıklarından ötürü limonidir.
hesabın var mı? giriş yap