• bir yer adı olarak (bkz: #189187)
  • (bkz: tekfir)
  • mürte-din-i müsade ile öldürülmesi vacip eshab-i kebir-i... *
  • özel şartlarda geçerli olan hükümdür. öncelikle bu hüküm ile tezat oluşturan kuran ayetinden (bakara 256) başlamak gerekirse allah "dinde zorlama yoktur" diyor. tüm din alimlerince bu hükmün müslüman olmayanlar hakkında indirildiği sabittir. iman dediğimiz zaman aklen, mantıken ve kalben bir tasdikten bahsederiz. siz birine zor kullanarak, baskı uygulayarak bu dini tasdik ettirirseniz bu kişi iman etmiş olmadığı gibi, bazı alimlere göre kafirlikten bile daha kötü olan münafıklık derecesine iner. peki mürtedin öldürülmesi hükmü bu kuran ayetiyle çelişmiyor mu? bu tehdit bir zorlama değil midir?
    başta da söylediğim gibi "mürtedin öldürülmesi" ile ilgili hüküm islam toplumunun bir devlet halinde olduğu ve diğer toplumlarla savaş halinde bulunduğu zamanlarda uygulanmıştır. yani dinini değiştiren kişi "karşı tarafa geçen ve islama savaş açan" biri konumuna gelir ki mürtedin öldürülmesi hükmü ancak böyle bir durumda uygulanabilirlik kazanır. böyle bir durumda da kişi din değiştirdiği için değil islama savaş açtığı için öldürülür. diğer yandan bu hüküm kur'anda ayet sabit değildir dolayısıyla bu hükümle ilgili deliller hadis kaynaklıdır. osmanlı devletinde bir dönem bu hükmün uygulanması padişah tarafından askıya alınmıştır mesela.
  • islam fıkhında yer alan bir konudur. bu konuda bir hadis olduğu iddia edilen bir söz var: "dinini degistireni oldurun" kuran'da böyle bir hüküm yok. ama hadislere iman eden islamcıların kuran'dan sonra en güvenilir kaynak olarak kabul ettikleri sahih i buhari'de hadis olarak geçiyor.

    şimdi bu konu islam tarihinde siyasi bir konudur. dinin tanrı ve kul arasındaki boyutundan çok islam devleti ile ilgili bir konu. dinden çıkanın devlete ihanet etmiş olduğu savı ile bağlantılı. dolayısı ile belli bir tarihsel dönemde cari olan anlayışa has bir durum. emir olarak da temel bir dinsel kaynakta yer bulmuş kendine. islam devleti dediğimiz zaman siyasete, siyasal islam'a geliyoruz. dinin siyasallaştığı, tanrı ve kul arasından çıktığı/çıkarılmaya çalışıldığı her ortamda insanların tepesinde demoklesin kılıcı gibi sallanacağını da öngörebiliriz.

    işte son günlerde yaşanan vahşet pratiklerinin bu tür anlayışlardan kendilerince meşruiyet zemini çıkarabildiklerini de gözardı etmemek lazım. din tanrı ve kul arasından çıkarıldığı ölçüde yaşanan durumlardan vazife çıkaran bir sürü psikopat allah ve din için ortama dalabilecektir.
  • kuranda "mürtedin anası ağlayacak, başına türlü belalar gelecek, zati cehennemde de yakacağız, işlediği sevapları da sildik defterden" mealinde şeyler yazıyor olsa da böyle bir buyruğa rastlanmamıştır. rastlayan rastladıysa gösteriversin ben görmedim. lakin kuran bize yetmedi, ben bir de hadislere bakayım, ya da kuran bize yetmedi ben biraz hayal gücümü kullanayım, ya da kuran bize yetmedi, boşlukları kafama göre doldurayım diyen kendini bilmezlerden dolayı böyle vakalara rastlanmıştır. bırakın dinden çıkmayı, dini kabul etmeyeni daha da hatta zekat vermeyeni bile öldürmüştür baya bi adil filan diye övgüye mazhar olanlar.
  • "bu kabil dinin caydırıcı bazı hükümleri, hiçbir zaman dinde zorlama değildir ve sayılmamalıdır da. bu gibi hükümler, serbest iradeleriyle dine girenlere aittir ki, onlar da zaten bu hükümleri kabul etmekle islâm'a girmişlerdir. meselâ, bir insan, islâm dininden irtidat ederse ona mürted denir ve verilen süre içinde tevbe etmezse öldürülür. bu tamamen daha önce yapılmış bir akde muhâlefetin cezasıdır. ve tamamen sistemin muhafazasıyla alâkalıdır. devlet, belli bir sistemle idare edilir. her ferdin hevesi esas alınacak olursa devlet idaresinden söz etmek mümkün olmaz. o'nun içindir ki bütün müslümanların hukukunu muhafaza bakımından, islâm, mürtede hayat hakkı tanımamıştır."

    fethullah gülen
    http://tr.fgulen.com/content/view/470/3/

    hoca ebeveynlerinin müslüman olması hasebiyle müslüman olarak yetiştirilmiş, ancak 20 küsür yaşında islam'ın mantıksız olduğuna kanaat getirip irtidat eylemiş şahıslar için ne diyor merak ettim şimdi. bu şahıs ne zaman imzalamış oluyor akdi? hani belli bir yaşın altında imzalanan sözleşmeler geçerli olmuyor da ondan şey ettim.

    bir de, akdi imzalayanlar "mürtedin katli" meselesini biliyorlar mıymış? herkes sözleşmelerdeki küçük yazıları okumuyor malum.

    - işte bunu söyleyince müslüman oluyorsun.
    + tamam. eşhedü enla...
    - ha son bir şey...
    + nedir?
    - sonra islam'dan vazgeçersen öldürüyoruz seni.
    + ahahaha, güzel şaka!
    - ciddiyim.
    + hass... hımm, o zaman ben biraz daha düşüneyim.
  • özellikle "allah mürtedlere karşı komutana zafer nasip ederse, komutan onları silahla ve ateşte yakma dâhil her çeşit usulle öldürür." sözüne sahip olan halife ebubekir zamanında çokça yapılan eylem.

    vâkıdî, belâzurî, taberî vs. kaynaklarda bu durumdan bahsedilir;

    --- taberî, iii, 233 ---

    hâlid, teslim edilenler arasında bulunan kurre b. hubeyre ve onun gibi bazı kişileri bağlayıp ebû bekir’e göndermiştir. müslümanlara zulmedenleri ise ateşte yakmak, taşa tutmak, dağlardan aşağılara atmak, baş aşağı kuyulara doldurmak ve okla vurmak gibi çeşitli işkencelerle öldürmüştür. ardından da bu uygulamaları hakkında ebû bekir’e bilgi vermiştir. ebû bekir ona cevabi yazı göndererek şunları söylemiştir:

    “allah’ın emirlerini yerine getirmek için ciddiyetle gayret et. gevşeklik gösterme. müslümanları öldürenleri ele geçirirsen onları başkalarına ibret olacak şekilde öldürerek öçlerini al. şayet allah sana zafer nasip ederse, onları (mürtedleri) ateşte yak.”

    hâlid, ebû bekir’in bu mektubunu aldıktan sonra yaklaşık bir ay kadar buzâha’da kalmış ve topladığı asilerin bir kısmını ateşe atıp yakmıştır. bir kısmının kol ve bacaklarını birbirine bağlatıp taşa tutturmuş, bir kısmını da dağlardan aşağıya attırmıştır.

    --- taberî, iii, 233 ---

    --- hayyât, 130 ---

    buzâha savaşından sonra hâlid b. velid’in, süleym kabilesine geldiği ve bu kabileden birtakım isyancıları yakalayıp ahırlara doldurduğu ve ardından onları topluca yaktığı nakledilmektedir.

    --- hayyât, 130 ---

    --- belâzurî, 107 ---

    öte yandan belâzurî de süleym kabilesinin isyanının bastırılması için hâlid b. velîd’in bu bölgeye gönderildiğini haber vererek, onun hakkında;
    “o gün mürtedleri yakıyordu. bu durumu ebû bekir’e söyledikleri zaman o, “allah’ın kâfirlere karşı kınından çıkardığı kılıcı, kınına sokmak istemem”
    diye cevap verdiğini söylemektedir.

    --- belâzurî, 107 ---

    dinden dönmüş olanların malı-mülkü, karısı-çocuğunun da ganimet sayıldığını da belirtelim.
hesabın var mı? giriş yap