• emil michel cioran‘ın "syllogismes de l'amertume(burukluk)" kitabından bir bölüm.

    “sıradan bir ruhla doğmuştum; müzikten, bir başka ruh istedim: umulmadık mutsuzlukların başlangıcı oldu bu…”

    *

    “kavramın emperyalizmi olmasaydı, felsefenin yerini müzik tutardı: ifadesi imkansız apaçıklığın cenneti olurdu bu, bir vecd salgını…”
  • 1. müzik öyle herhangi bir ders çerçevesinde kuşatabileceğimiz bir alan değil. neredeyse insanların (ve belki de başka hayvanların) yaşamlarıyla en az dil kadar, hatta daha fazla bir ölçüde “koşut” olan bir yaşantı. biz burada naçizane müziği nasıl elde edilebilir kılacağımızı düşüneceğiz. başka bir deyişle minibüse bindiğimizde radyo ya da kasetçalar açıkken, bir bara gittiğimizde tepinirken orada varolan müziği öyle kolay kolay elde edemeyeceğimize inanıyoruz. çünkü müziğin çok geniş bir altyapısı, derinliği, tarihi ve coğrafyası, giderek fiziği, özellikle de biyolojisi vardır. kimyayı saymadıysam kusuruma bakmayın ancak mendeleyev’in ünlü elementler tablosu tam anlamıyla “müzikal” uyum varsayımları üzerine inşa edilmişti. yani kimyevi unsurlar bile tıpkı müzikte olduğu gibi birtakım uyumlar ve oranlar üzerinden birbirleriyle ilişkiye geçiyorlar…

    2. müzik ya da genel olarak ses yalnızca gözümüze hitap ettiğini sandığımız “görsellikten” farklı olarak tek bir göze ve onun algısal koordinatlarına indirgenemez. bir radyo vericisinin yanına gidip göbeğinizi dayarsanız –ve göbeğiniz yeterince duyarlıysa– müziği vücudunuzun içinden dinlersiniz… görmeye hitap eden fizik ile kulağa hitap eden fizik farklıdır. ancak insan için sesin belirgin bir üstünlük taşıdığını da söylemek gerekir: dil ve konuşma… bunlar ağırlıkla “ses” olarak karşımıza çıkmalarına rağmen, belli bir noktadan, yazının icadından itibaren mekansal-görülebilir formlar da kazanmış olan aktiviteler. ve bunlarsız bizim insan denen varlık olamayacağımız herkes tarafından söylenir durur. sonuçta biz dil yüzünden ağırlıka görsel-işitsel varlıklarız; iletişimimizin büyük bir kısmı ve neredeyse sanatlarımızın tümü görme ve işitmeye gönderirler. başka hayvanlar eğer sanatları olsaydı belki bunu dokunmaya (ısı farklılıklarıyla işleyen balıklar) ya da belki kokuya, tada (yine balıklar, giderek köpekler) dayandırırlardı. biz bunu mutfakta bile başarabilmiş değiliz ve bugün aşçılık ya da parfümeri doğrudan “güzel sanatlar” arasında sayılmıyorlar. burada hatırlanması gereken bir nokta, fizyolojik verilerin şunu söylediği: eğer köpekler en duyarlı oldukları koku duyuları etrafında bir kodlama sistemi ve bir uygarlık, giderek bir “sanat” dalı geliştirmiş olsalardı, nöro-fizyolojik verilere göre beyinlerinin büyüklüğünün dünyanın yarısı kadar olması gerekirdi… dil ve el insan türünün muhteşem bir ekonomisidir…

    3. peki ama müzikal davranış başka hayvanlarda yok mudur? her şey bunun esas olarak kuşlarda olduğunu belirliyor. hatta eğer doğa “düzenli” ve “armonik” sesler çıkarabiliyorsa doğanın insanlardan çok önce müzik yapmaya başladığını da söylemek gerekir. sonuçta şunu bile varsayabiliriz: insanoğlu doğaya göre gecikmiş bir varlıktır ve bu yüzden işte bir “tarihi” vardır… müziğinin, dilinin, hukukunun, hatta en biyolojik gereksinmeler arasında bulunan cinselliğinin, diyetinin vesaire… bir tarihi vardır. yani tarih bir gecikme halinden ibarettir.

    4. kuşlarda neden müzik vardır? şöyle düşünelim: eğer bir gecikme, bir geciktirme söz konusuysa aralığa yerleşecek bir müzik mümkündür. eğer bir kuş sadece çok güzel seslerle şakıyorsa müzik terimini bunun için yalnızca bir metafor olarak kullanabiliriz. ancak eğer bir kuş, kendi bölgesini savunduğu şakımasını saldırgan başka bir kuşa karşı yapabiliyorsa ve bu şakıma bir “yarışma” ya da “rekabet” biçiminde icra ediliyorsa o halde buna olivier messiaen ’in dediği gibi, müzik dememiz gerekir.

    (bkz: ulus baker)
  • ıgor stravinsky'ın altı derste müziğğn poetikası kitabında, müzik ve müzisyen üzerine harika bilgiler açıklıyor. tavsiye ederim
  • “müziğin ya da düşün hafif bir soluğu, ne olursa olsun, yeter ki öyle ya da böyle bir şey hissetmemizi sağlasın, ne olursa olsun, yeter ki düşünmekten bizi alıkoysun.”

    fernando pessoa
    (bkz: huzursuzluğun kitabı)
hesabın var mı? giriş yap