• yönetmen hirokazu kore-eda'nın 1995 yılında çevirdiği ve az önce (10 ocak pazartesi) cnbc-e'de izleme fırsatı yakaladığımız ağır tempolu ve cesaret gerektiren uzun tek plan sahneleriyle hüzünlü, buruk bir film.
    sonraki yıllarda miike'nin "ichi the killer" ve kitano'nun "zatoichi" filmleriyle iyice ünlenecek olan tadanobu asano'nun da ilk filmlerinden biri.
  • sona erdiginde, insanin içine agir bir tas gibi oturan filmlerden biri.
    gidenlerin neden gittikleri ve neden genellikle de dönmedikleri üzerine kafa yormakta ama tatmin edici bir yanit da vermemektedir. bu durum, filmin bir zayifligi degildir elbette... çünkü aranan o yaniti kim ya da ne verebilmistir ki su zavalli insanogluna?
  • --- spoiler ---

    sanırım dönüm noktası, kıyıdaki konuşmadır. burada yumiko - aradaki boşluğu geçmişin şimdide yaşanmasına vesile olan hayaletlerin doldurduğunu sezmişçesine - mesafeyi kapatmaya çalışmaktan vazgeçerek ikuo'nun intiharının sebebini tamio'ya sorar. tamio'nun cevabına dek, ortada bir sebep olmayabileceği gelmemiştir aklına. gerçekten de, başından geçen her olayı akla mantığa büründürme çabasındadır insan. neden birilerinin birdenbire denizden ya da raylardan gelen bir çağrıya uyup yok olma arzusunun peşine düşebileceği kabul edilmez? neden yaşama arzusu aynı sorgulamadan geçirilmez, anlamsızlıkla yüzleşmek midir insanları korkutan?

    --- spoiler ---
  • kayıp, yas, hafıza ve hesaplaşma temalarını melodramdan kaçarak hayatın akışı inceliğinde işlemiş film. dağarcığımda filmden sonra yaşadığım yığılmayı tarif edecek çok az sözcük var.

    zamanın birini kaybettiğinizde yaşadığınız acıya iyi geldiğine inanamıyorum bir türlü tam olarak. sanırım film o tarafımdan vurdu beni. ne kadar sağlıklı bir şey bu çok emin değilim tabii ama yas sürecinden çıkmak bile o kaybın uzantısı gibi sanki.

    --- spoiler ---

    filmde yumiko'nun hayatının farklı dönemlerine eşlik ediyoruz. film iç içe üç film gibi. birinci bölümde yumiko'nun çocukken yaşadığı kaybı, onu takip eden vicdan azabı ikinci bölümde yetişkinliğinde yaşadığı kayıp ve son bölümde de gündelik hayatın yasa tesir eden yoğun sıradanlığı var sanki. kore-eda ağır olayları gündelik hayata o kadar abartıdan uzak bir şekilde eritiyor ki, izleyicinin karakterlerin hissettiği şeyleri anlayabilmekiçin biraz tüyoları takip edip kalanını kendi hayatıyla bağdaştırması gerekiyor. bu filmde de yumiko'nun yasına eşlik eden bisiklet anahtarının görünüp kaybolması gibi gündelik hayatla o rutini bozan olaylar birbirinden o kadar da ayrı yerlerde durmuyor.

    filme dair en çok kıyı sahnesinin kapanış olmamasını sevdim. o sahnede ilk defa sesli sorgulanan intihar sebebi ve hatta belki bu sebebin aslında olmayışı çok gerçek ve basit. intihar üzerine yazan, buna teşebbüs eden çok kişinin bu basitlikten ve belki başka birine anlatılabilecek somutlukta bir sebebe gerek olmamasından bahsettiğini hatırlıyorum. bu yüzden bu fikir yumiko'nun hayatını ne kadar kolaylaştırır emin değilim ama hayatın kendisi o bisiklet anahtarının kaybolup görünmesi sıradanlığında, kırılmalar, kayıplar, aydınlanmalar, sıradan hayat ve daha çok sıradan hayattan ibaret olduğu için kore-eda'nın alamet-i farikası filmi o yükselme anında değil de sıradan bir açık hava sakinliğinde bitirmesinde bana kalırsa.
    --- spoiler ---
  • kore-eda bu kadar sevilirken bu filmin biraz geri planda kalması görece eski olması yüzünden sanırım, bir de konusu ve temposu diğer filmlerine göre daha ağır gibi tabii. kendi adıma bu filmin izlediğim en güzel yas filmi olduğunu düşünüyorum, yasın döngüselliğini, hiç bitmeyişini, gündelik hayatla iç içeliğini çok güzel anlatıyor, hiçbir şeyi göze sokmadan.

    yas konusu nedense her şeyden çok zamanla ilgili, gündelik lineer zaman algısını altüst edip insanı çocukluktaki döngüsel zaman hissine yaklaştırdığı için sanırım. kayıp dönemlerinde insan garip bir zamansızlık loop'u içinde uzak geçmişe bir önceki günden daha yakın hissedebiliyor, geçmiş gelecek ve şimdinin birbirine karıştığı garip bir yer orası. bu film bu duyguyu çok güzel veriyor, sanki bir yetişkinin değil de çocuğun bakış açısıyla yapılmış gibi, rüya gibi, içeriği hayal meyal hatırlandığı halde duygusu çok net olan bir anı gibi.
hesabın var mı? giriş yap