• the last of the mohicans'ın asimetrik yüz hatlı, marjinal saçlı, acımasız, soğuk kanlı, gözü pek, kızılderili karakteri.
    (bkz: wes studi) magua rolü için çimde kumda tek at. . .
  • o -artik- bir düsyazarkirgini, kelimelere dökse ne yazar dökmese ne... düs'lesin ve kirilmasin kafi.
  • keyif adamı.
  • "elde edemeyeceğim kız yok, yeter ki bana 7 yıl versinler..." diyen bir sabır peygamberi. ***
  • (y)azmaya başlayacağı an'ı ve hikayesini kendi ağzından dinlemeyi sabırla beklediğim, azar azar yazan, uzun uzun** uzanan yolculuk abi(de)m.
  • anladım. benden olacak tek şey bir bozkır(ın) sevgilisi. dayanamayıp kendine ağlayan üzünçlü bir melodram benimkisi. rüzgarın ıslığıyla eşlik ettiği bir sombahar rapsodisi. başa gel(e)meyenleri özlemek belki de hayatın tek tesellisi. peki ya eksildiğimiz bakiyken daha bu neyin melankolisi?...

    bak uzaklardayım. ağulu mor gece ansızın çöküyor. anlık hayat matinesini kapatıyor. bize, perdede(n) soluk bir son kalıyor. istersen ağlarız berabercecik. yazı(m) birdenbire nasıl da hüzüne boğuluyor? artık biliyorum. ben giderken gözyaşları(n) sende tek başına durmuyor. bil ki, çömelip ağladığın yerden uzun boylu seviler yeşeriyor...

    bu bir devinim aslında. her şey yeniden başlıyor. ve çoğunlukla eski kendini tekrar ediyor. harfler bile bu rutin tekrardan sıkılıyor. bir zaman sonra anlaşılıyor ki, hayatta hiç 1 şey tad vermiyor. sonralarında elde kalan umutsuzca harcanmış son fırsatlar oluyor. level atlamak zor değil belki ama sonrasında her şey birden zorlaşıyor. başlangıçlar, başlayınca hemencecik veda etmeye hazırlanıyor...

    giderken, ellerim yanımda seni de götürüyor. bakışın arkamda hayalinle bütünleşik bir yansı bırakıyor. artık bambaşka yerlerdeyiz. burada kimse beni anlamıyor. biliyorsun, ne zaman konuşsam söyleceklerim dilime dolanıyor. ama bildim ki, tamamlayıcılığın asıl yokluğunda anlaşılıyor...

    ah bilemezsin, tüm bunlar bu kadar uzaktan nasıl da canımı acıtıyor. bir gurbet sanrısı. çoğunlukla olduk olmadık, aha da şuramda sızılıyor. senden de yansıyan kadarıyla bu iş böyle olmuyor. olmadık yerde başa gelen ayrılıklar bile tek başına yaşanamıyor. uzunlamasına sensizliklerde laf dönüp dolaşıp sana geliyor...

    "-beni anlıyor(mu)sun" diyorum...
    "-seni her zaman an(l)ıyorum" diyorsun...

    ama, gerçekte bu diyalog eşzamanlı sessizliğimizde gerçekleşiyor. ben tutup da buraya yazmasam haberimiz bile olmayacak. içimizden birisi bunları umursamayacak, aksine yadsıyacak. çünkü biz bunları geçtik ya, üstüne konuşmaya gerek bile kalmayacak...

    magua, ağabeyim. azınla bile yetinirken, şimdilerde çoğalıyorsun durmaksızın, hissediyor bu beden. sen benim karşımda oturan ben. hem benimle senin aranda ne ben var, ne de sen!...

    eylülün sonlarında, kendi hasatımızın başlarındayız. salınıyoruz güzde, yan(a)yana düşeceğiz aynı daldan. heyecanlıyız. bir cevizin karşılıklı yörüngelerin(d)e oturmuş iki eşteş parçayız. dışımızı vuslat rüzgarları yontmuş gibi kargacık burgacığız. kıçımızı delmiş, içimizi yiyorlar başa bela ettiğimiz karıncalarımız. öğütülüyoruz, durmadan eksiliyoruz ama ne kadar umrundayız!...

    dışımızdaki kabuk fiyakalı ya -güya- ona güveniyoruz. aslında biraz da içten yen(il)meye biz izin veriyoruz...

    biz, seninle böyleyiz işte, eşteşiz. bir tek görüngesel kıvrımlarımızla değişkeniz. olduk olmadık yerde aynı şeyden dem vurabiliriz. mesela, kadınlarla aynı masada eşli imgeye dönebiliriz. blue(d) geceyi içimize doldurup, onu kendimiz doğurabiliriz. ve ne kadar suskunsak o kadar gevezeyiz. tehlikeliyiz. birlikte hareket ederiz. imececiyiz. başımıza adam dikerler, çünkü ansızın kaybolabiliriz. üç akılcı pasla birdenbire ceza alanına akabiliriz. onsekizin içinden topa iyi de vurabiliriz. yüzde yüz şutla tabelayı da değiştirebiliriz. ama çoğu zaman golleri beklemediğimiz yerler(imiz)den yeriz!...

    biz, hatırlanmayan bir zamanda ayrılıvermişiz. birbirimizi arayarak günlerimizi geçirmişiz. yoklukta bile içiçeymişiz, yokmuş haberimiz, bir durakta ansızın karşılaşıvermişiz. aramızdaki hayal perdesini kaldırıvermişiz. biz ikimiz, sonsuz bir bilmecenin cevabı gibiyiz. seninle ben dediğin gibi ruh ikiziyiz...

    rahiyamız kendi burnumuzu yakarken bir kozanın içerisindeyiz...
    uzun rüyalardan uyanmama derdindeyiz...
    harelerimiz başlarımızı kanatır. ah, sanırsınız melakeyiz...

    istanbul' dayız bazen. şehirler(in) şehri' ndeyiz...
    kalpler şehri' nde birbirine dönenen iki pervaneyiz...
    imgelemlerimizden kaçar çoğu zaman gözlerimiz...
    zamanı oturtup kadrajımıza tüm doygunluğuyla seyrederiz...
    ikiziz. ayrı dünyalarda mekan açmış aynı şubeyiz...
    magua ve ben. biz, özünde bir taneyiz...
    *
  • maskelerle barındırılan güçlü görünümlerden sıyrılmış bir zen(aatkar)...

    rahatlığın gücü adına diyerek yalınlığını fezaya savuran bir çift yeşil gözüpeklik..

    özlüyorum, hüzünleniyorum, seviyorum diyebilmekten çekinmeyen sakin futbol üstadı.. *

    olmazsa özlüyorum;
    olursa hüzünleniyorum; *
    hep de seviyorum... * * *
  • (bkz: #24749414)
  • aynı zamanda amphinectidae familyasından bir örümcek cinsi.
hesabın var mı? giriş yap