• mahallenin tam orta yerinde bulunan ve işsiz babaların aranıp bulunduğu mekan.
    erkeklerin dedikodu kazanı.
  • sait faik'e ait bir öykü
  • tanımlamak için herhangi bir sıfat bulmakta zorlandığım sait faik öyküsü. güzel desem az, hoş desem eksik, muhteşem desem jargon ters, harika desem aklıma harika avcı geliyor sinir oluyorum, olağanüstü desem sait faik'in olağanlığı ve sadeliğine ihanet, müthiş desem sansasyonel olacak, süper desem kendimi intihar ederim... nuri bilge filmi gibi, gerçi nuri bilge toy sayılır sait faik'e göre. bir şeye benzetmesem daha iyi. kışın soğuğu, kahvenin havası, içeri giren adamın sözleri, sözlerin buz gibi etkisi, kahvedekilerin sözleri duyduktan sonraki hali... bu kadar mı güzel ve sade anlatılır... bir ara ezberlemiştim hikayeyi, sonra unuttum.. çocuğum olsa ilk okutacağım öyküdür.
  • bir mehmet akif ersoy şiiri

    ...
    'hayat-ı aile'' isminde bir maişet var;
    saadet ancak odur...dense hangimiz anlar?
    hayat-ı aile dünyada en safalı hayat,
    fakat o alemi bizler tanır mıyız? heyhat!
    sabahleyin dolaşıp bir kazanca hizmetle;
    evinde akşam otursan kemal-i izzetle;
    ...
    karın nedime-i ruhun;çocukların ruhun;
    anan, baban birer aguş-u iltica-yı masun.
    sıkıldın,öyle mi! lakin biraz alışsan eğer,
    feza kadar sana vasi,gelir bu dar çember.
    ne var su kahvede bilmem ki sığmıyorsun eve?
    gelin de bir bakalım... buyrun işte bir kahve:

    çamurlu bir kapı, üstünde bi değirmi delik;
    önünde tahta mı toprak mı? sorma, pis bir eşik.
    şu gördüğüm yer için her ne söylesem caiz;
    ahırla farkı: o yemliklidir; bu yemliksiz!
    ...
  • babamızın, dedemizin amcamız dayımızın ya da abimizin yüzyıllardır gittiği, ilim irfan yuvası olması gerekirken okey, domino ve hatta geceleri kumar bile oynanan ve çoğu yerde pislik yuvalarına dönmüş olan bir kültürün, kapitalist kaygılar yatağında modernleşme adıyla son dönemde gündeme getirilen projedir. bazı bankalar bu yeni "mahalle kahvelerinin" kapılarına bankamatiklerini koyup, kiralarını alacak, içeri de ise uçak ve otobüs biletleri satılacakmış.

    bir kere bu mahalle kahvesi kültürü değildir. bu para kazanmak için bulunan yeni bir yöntem olmakla birlikte, elbette bazı girişimcileri zengin edecektir.

    hayır elbette son dönemde sigara yasağıyla birlikte zararları yüzde 90'ı bulan kahveler için güzel bir gelişme olabilir ama bu bizim yüzyıllardır alışık olduğumuz kahve kültürünü değiştirebilecek büyük bir proje değildir.

    ben en son 11 yaşımda, yazlığımızın olduğu köydeki kahveye, dedemle gazoz içmeye gitmiş ve oranın müdavimi olan insanların nasıl sosyalleştiklerine ve kendi aralarındaki dillerine hayran kalmıştım. ya da ilk kez benden kaç yaş büyük insanların da kendilerine ait bir oyun alanları olduğunu keşfetmemdi benim ilkim.

    şimdi modern mahalle kahveleri için en az 30 bin tl sermaye gerekiyormuş ve işlerin düzgün gitmesi durumunda kahvehane sahiplerinin gelirleri ayda 1 500 lirayı bulabilirmiş.

    ama nedense herkesin şanslı olmayacağını ve bu projenin bir kaç kişinin cebini doldurmaktan başka bir işe yaramayacağını düşünüp, dedemin oyun bahçesine dokunmayın diyorum.
  • özünde "kıraathane" varlığını barındırması gerekendir. ama nerdeee!
  • bahar ve yaz aylarında okunması gereken, yanında bir çay eşlik ederse kat be kat güzelliği artan bir sait faik abasıyanık öykü kitabı. kitap kısa kısa öykülerden oluşmuş, yazar hayatın içinden bazı noktalara ve kavramlara içinden geldiği gibi, yapmacıksız bir şekilde değinmiş.

    okurken bazı hikayelerden cıgara kokusu aldım. sait faik cıgarayı biraz haddinden fazla içselleştirmiş. hatta yazdığı hikayeyle cigarayı eşdeğer tutup ;

    '' sevgilim! hikayeye girmeden evvel uzun uzun gevezelikler yapmamalıyız. ama ne yapayım ? kibritim olmadığı zaman cıgarasından cıgara yakılmaya müsait adamı nasıl aramam. cıgara içmekten vazgeçilebilir mi? hikaye yazmaktan da, körolası, vazgeçemiyoruz. işte bir müddettür ben de, elimde cıgara, adam arıyor gibiyim. ne kadar üstü başı düzgünler, suratı ciddiler, hali azametliler içinde kalmışım ki bir türlü hikayeme yanaşamıyorum.''
  • usta ve akıcı bir dille yazılmış, ılık bir ağustos gecesinde okuması ayrı keyif veren sait faik öyküleri.
  • sait faik'in herhalde en "sait faik" olduğu ve en naif öykülerinden oluşan kitabı. iki aydır oradan oraya gezdi durdu benimle, bitmesin diye ağırdan alıyorum; yine dayanamıyorum.
  • bu kitapta izmir'e adlı bir öykü vardır, işte o öykü çok güzeldir.

    "bugün yemişlere, çiçeklere bile düşmanım" der o öyküde. bazen olur öyle.
    buradan buyurun
hesabın var mı? giriş yap