*

  • otobüs yolculuklarında sözlük okuyan, bundan zevk alan dil aşığı. dil ile ilgili herhangi bir lisans eğitimi almamış olmasına karşın, dillerin kökeni üzerine, tartışılmaz engin bir bilgiye sahiptir. kendisini dinlemek de epey keyiflidir. başarılı bir çevirmendir ve çevbir üyesidir.
  • kendisiyle yapılan uzun bir röportaj için:

    http://azbilmisozneler.blogspot.com/….html?spref=tw
  • 16.10.2012 tarihinde trt 1 radyoda "canlı okumalar" isimli radyo programına konuk olan ve mütevazılığı ile okurlarını mest etmiş olan öykü yazarı.
  • her çarşamba "alan savunması" köşesi ile sol gazetesinde yazacaktır.
  • afili filintalar sitesinde bugün "geçmişe mazi lügatı" başlığyla yazmaya başlamış. güzel de yazmış. devamını bekleriz.

    http://www.afilifilintalar.com/yazar/unsaleris
  • afili filintagillerden olmasına sevindiğim bir kişi.
  • naif insan.
  • son yazdığı yazısında türk takımlarının hazırlık maçlarına dair derin bilgisizliğini ortaya koymuştur. trabzonspor'un werder bremen ile samet aybaba döneminden itibaren neredeyse her yıl hazırlık maçı yaptığını bilmeden çiziktirmiş bir şeyler. bir şeyler diyorum, arada güzel şeyler de olabilir ama yazacağı şeyi araştırmayan adamın görüşünü dikkate alamıyorum.
  • son dört yıl içinde birine inanmak istediğimde ve bir şeyi, bir şehri, bir insanı (sevmeyi) özlediğimde özellikle okuduğum iki adam vardı; turgut uyar ve barış bıçakçı.

    çünkü dünyada bir insanın başına gelebilecek en kötü şeyleri bile yeryüzünde insanlık tarafından kurulabilecek en güzel cümlelerle ifade ediyorlar, o bir cümleyle insana güç verebiliyor, birine inanmak ve aşık olmak istetebiliyor, hatta daha iyisini yapıp birine inandırabiliyor ve aşık ettirebiliyorlar gibi. çok sevdiğin ya da belki daha önce hiç gitmediğin bir şehir hakkında hayal kurdurabiliyor, oralarda yaşamanın nasıl bir şey olduğunu merak ettiriyorlar çünkü, en basitinden.

    bugün bangır bangır ferdi çalıyor evde'yi ikinci kez okudum. ilk seferde altını çizmediğim pek çok yerin altını çizdim, daha çok güldüm ve şüphesiz daha fazla doldu gözlerim. inşaatlardan, okutulmadan imzalatılan polis tutanaklarından, adliyelerden ve hapishanelerden -bir kez daha- nefret ettim, kitaptaki insanlar gibi aşık olmak, erdek'e gitmek, o çay bahçesinde sadece emekliler için çıkan gazeteyi okumak istedim, eve hırsız girer korkusunu yaşadım. ama en çok da elceğizleriyle yazdığı mektup çalındığında yaşadığı acıyı ve utancı paylaştım, bundan birkaç sene önce alkım'da dış mihrakların eline geçen mektubumu hatırlayınca.

    daha ilk kitabı bu ama bugün, ilk okuyuşumdan farklı olarak, kendisinin ismininde de ileride benim için turgut uyar ve barış bıçakçı'nın isimlerinin yanına eklenebileceğini hissettim. belki de iki binli yıllarda hala insanlardan ve bir şehirden bahsederken minnet sözcüğünü kullanan biri olduğu içindir. hem, söylenişi bile güzel.
hesabın var mı? giriş yap