• son 24 yıldır molla olmayan ilk cumhurbaşkanı olmasına rağmen en tutucu mollalardan daha muhafazakâr olan adam. haremlik selamlık asansör gibi icraatları var.
  • öküzün altında buzağı arayan bu deli gönülün, seçilmesinin altında bush ve şürekâsının parmağı olduğundan şüphelendiği, iran'ın yeni cumhurbaşkanı.

    iran halkına bush takımının o topraklara göz diktiği şu aralar lazım olan son şey, burnunun dikine gidecek radikal bir adamdı şüphesiz. ahmedinecad hakkında şu ana kadar aktarılanlar, bush ve ekibinin ekmeğine yağ sürecek yeni bir saddam figürü olmaya aday olduğu düşüncesini pekiştiriyor. tesadüf müdür? sanamıyorum.
  • iran ırak savaşı'na gönüllü olarak besicler saflarında katılmıştır.
  • "iranda devrim demokrasi için yapılmadı" demesi ile dahi temel misyonu demokrasi nakliyatı olan abd ile papaz olmanın temellerini şimdiden atmaya çalışan zat. ilgili kişinin reformcular ve nispeten ılıman rafsancani'nin yerine seçilmesi de zannımca bölgede savaş isteyen abd'nin işidir. rusya da seçim sonrası ilgili kişiye "gel kardeş birlikte nükleer silah işinde daha başarılı oluruz" mealinde mesajlar yolladığına göre siz düşünün artık çekilecek trajik filmin bütçesini. herkeslere geçmiş olsun, uzun zamandır saatli bir bombanın üzerinde oturuyoruz artık ha patladı ha patlayacak gibi.
  • ''cumhurbaşkanı olunca sarayda oturacak mısınız?'' sorusuna, ''tüm iranlılar sarayda oturursa otururum'' şeklinde cevap veren popülist, muhafazakarlık ve şeriatçılık konusunda çoşmuş fikirlere sahip kişi.

    başa geçince interneti yasaklayacakmış deyu deyu ortalığa gaz veren kişiler için de bakın ne diyor:

    cumhurbaşkanı olduğumda interneti kapatacağımı söylüyorlar. oysa çocuklarım, eşim sürekli internette. hat meşgul olduğundan, telefon etmeme bile fırsat kalmıyor. eşim internette araştırma yapmaktan hoşlanıyor.
  • "onlara ihtiyacımız yok" söylemleriyle ve inatla desteklediği iran nükleer programıyla israil ve amerika'yı çoktan germiş olan insan, eski devrim muhafızı ve yeni iran cumhurbaşkanı. şayet kendine duyduğu güvenin ve cesaretin haklı bir sebebi yoksa hem kendinin, hem orta doğunun, hem de ülkesinin başına ciddi bela açabilecek durumda. ılımlı dış politikaya göz kırpmasına rağmen başkan seçilir seçilmez kırmızı çizgilerini belli etmesi ve muhafazakarlığı çelişki yaratıyor ve bu da dünya polislerinin veya kabadayılarının gayet işine yarayabilir.. tabi bunun doğal bir çıkarımı olarak da yapılacak olan herhangi bir müdahale hem türkiye'nin hem de iran'ın kıçında fena patlayabilir.
    bunların yanında kendisini iyice öcü gibi gösteren amerikan basınına inat yandaşları iran'da pop müziğin hatta rock müziğin gelişmesi için biraz rahatlığa ihtiyaç olduğunu söylüyor. sonra da kızlarla erkeklerin bir araya geldiği "müzik kursu" denilen yerlerde zaman geçirmelerinden rahatsızlık duyduğunu belirtiyor. (bkz: bu ne perhiz bu ne lahana turşusu)
  • türkçe'de mahmud ahmedinejad şeklinde yazılması gerektiği kanaatinde olduğum isimdir. türkçe'de de kullanılan iki isim olan necat (veya necati) ile nejat iki ayrı kelime olup birincisi arapça kurtuluş (veya kurtulmuş), ikincisi ise farsça asalet anlamına gelmektedir. yeni iran cumhurbaşkanın ikinci adının ikinci kısmındaki kelime büyük olasılıkla farsça olduğu için türkçe transkripsiyon ahmedinejad şeklinde olmalıydı.

    (bkz: mahmud ahmedinejad)
  • yeni cumhurbaşkanlarının "hardlaynır" mı reformist mi olacağı iran halkının bileceği iştir ancak, mahmut abinin türkiye'yle ilişkilerin (ticaret vs.) artrmasına biraz gönülsüz olacağından endişe etmemek mümkün değil.
  • 1980’lerin devrim muhafızı ve 2000’lerin muhafazakar tahran belediye başkanı mahmud ahmedinejad, seçim sonuçları açıklandıktan itibaren muhafazakar tavrına ve muhtemel devlet politikalarına ilişkin sorular karşısında beklenenden daha ılımlı bir portre çizdi. özellikle gerçekleştirdiği ilk basın toplantısında radikalizme ve aşırılığa hükümette yer vermeyeceğinin üzerinde durup önceliğinin yoksulluk ve ayrımcılıkla mücadele, ve kalkınma planları olacağını belirtti. ayrıca sansüre karşı duruşu, ülkeler arası kültürel ve ekonomik bağlara önem vereceğini belirtmesi ve adalet ile ilerlemenin ancak özgürlüklerin genişletilmesi ile sağlanabileceği söylemleri bu görüntüsünü pekiştirdi. buna rağmen, geçmişinde aşırı muhafazakar islam örgütü besic’in eğitmenliğini yapan, fast-foodzincirlerini kapattıran ve çalıştığı belediyenin asansörlerine bile haremlik-selamlık uygulaması getiren bir liderin bir anda aşırılığa ve ayrımcılığa karşı duruşu, kafalarda ister istemez soru işareti uyandırıyor.
    ahmedinejad’ın çizdiği ılımlı portrenin sınırlarını kalın çizgilerle belirlediği birkaç noktanın olduğu da bir gerçek. örneğin seçim öncesinde de desteklediği iran nükleer programını sekteye uğratacak gelişmelere karşı sert tavrını sürdürüyor; fakat bir yandan da diyalog kapısını açık tutuyor ve nükleer programın sadece ülkenin kalkınması ve enerji kaynaklarının zenginleştirilmesi için kullanılacağının altını çiziyor. ve en önemlisi tesislerini birleşmiş milletler’in gözetimi için açmaktan çekinmiyor. bu noktada diyaloğa açık tutumunu ve bu tutumun sınırlarını belli etmesi açısından bir nebze şeffaflığı ve dürüstlüğü ulusal planda öne çıkardığını söyleyebiliriz. bunların yanında kalkınma sürecinde abd ve israil gibi ülkelerin desteğine ihtiyaç duymadığını kesin bir dille belirtmesi, bu ülkelere karşı tavrını olabilecek en net şekilde dile getirmesi ise ılımlı politikalarına gölge düşürecek derecede endişe verici. zira bu ülkeler arasında gerçekleşebilecek bir gerginlik hem diplomatik, hem de siyasi ve stratejik anlamda dünyaya zarar verebilecek güçte.
  • 2 temmuz 2005 tarihli yeni şafak gazetesinde taha kıvanç imzasıyla yayınlanan yazı:
    yanlış iz

    iran'da 1979 sonunda rehin alınıp tam 444 günü karanlıkta geçiren amerikalılara, ap haber ajansı, bir fotoğraf göndermiş; gözleri bağlı bir rehineyi yönlendiren iki sakallı gençten birini işaret ederek "bu mu?" sorusu eşliğinde... kimi, "evet, işte o" cevabını vermiş, kimi "emin değilim" demekle yetinmiş... dünya, günlerdir, amerikan basınının öncülüğünde, "iran'ın yeni seçilen cumhurbaşkanı amerikalıları rehine tutanlardan biriydi" haberiyle çalkalanıyor...

    mahmud ahmedinejad'ın 'radikal' biri olduğuna hiç kuşku yok; kendisi rehine krizine kadar varan devrim sürecine sahip de çıkıyor. ap ajansı, aynı fotoğrafları yeni seçilen cumhurbaşkanının yakın mesai arkadaşlarına da göstermek istemiş, bakmamışlar... sonradan bir açıklama yaparak, "haber doğru değil" tekzibini yine aynı mesai arkadaşları yaptı...

    önce, "ahmednecad mı, ahmednejad mı?" sorusuna cevap arayalım...

    iran'ın yeni seçilen cumhurbaşkanının adını galiba benden başka 'ahmedinejad' biçiminde yazan yok; herkes 'ahmedinecad' yazımını tercih ediyor. belki türkçede 'j' harfi bulunmadığı için, belki de arapça 'necad' anlamı bilinen ('kurtuluş' demek) bir sözcük olduğundan... oysa, türkçeye de geçmiş 'j' harfli sözcüklerin (meselâ jale) çoğu gibi 'nejad' da farsça bir sözcük... anlamı ise 'soy, sop, ırk' demek... ahmedinejad, bir adı da ahmed olan hz. peygamber'in soyundan, ailesinden biri anlamına geliyor...

    sözün kısası şu: iran'ın yeni devlet başkanının ismini doğru yazacaksak ahmedinejad yazımını kullanmamız gerekiyor...

    'nejad' bizde de isim olarak kullanılıyor. son zamanlarda, nereden esinlendiyse, yalçın küçük bu isimle ibranilik arasında irtibat kuruyor, ama yukarıda da yazdığım gibi, sözcük farsça kökenli. rahmetli nejat muallimoğlu, yenileme fırsatı bulsaydı, isminin ibranilik ile irtibatlandırılmasını da 'politikada nükte' kitabına alırdı.

    bu kadar önbilgi yeter; şimdi esasa gelelim: mahmud ahmedinejad iran'daki devrimin ilk döneminde büyükelçilikte görevli amerikalıları rehine tutan öğrencilerden biri miydi? olayda rol oynamış 'devrimci' öğrenciler eylemleri konusunda bugün ne düşünüyorlar?

    tahran'a yolu düşenler vaktiyle abd büyükelçiliği olan binanın kentin en gözde yerinde, muazzam geniş bir arazinin ortasında yer aldığını bilirler. binanın merkezî konumu, duvarlarında yazılı amerikan aleyhtarı sloganlar ve bir bölümünün şimdi 'devrim müzesi' olarak kullanılması bu konuda câhilliği imkânsız hale getiriyor. 'devrim muhafızları' diye bilinen milis gücünün karargâhı olarak kullanılıyor o mekân şimdi...

    amerikalıları "o mu?" merakına düşüren, yeni seçilen cumhurbaşkanının daha ilk gün "imam humeyni'nin çizgisini izleyeceğim" açıklamasını yapması... 4 kasım 1979 tarihinde, tahran'daki büyükelçilik binasını basarak 60 kadar amerikalı'yı rehin alanlar, kendilerini "imam humeyni çizgisindeki öğrenciler" olarak tanımlamışlardı. büyük bölümünü boston'da izlediğim için biliyorum, 444 gün süren 'rehine krizi' sırasında, bütün abd, her gün ve gece, tahran'a odaklanmıştı. zamanın abd başkanı jimmy carter iki kez askerî operasyon düzenletti rehineleri kurtarmak için, ikisi de boş çıktı. sandıkta kaybetmesini getirdi o kriz carter'a; beyaz saray'dan ayrıldığı gün, iran, rehineleri serbest bıraktı...

    ben olsam "o mu?" sorusunu yazar mark bowden'e sorardım. bowden, 'kara şahin düştü' adıyla filme de çekilen somali'deki abd askerî operasyonunu araştıran gazeteci. ilgisini en son abd yakın tarihinin bu en hazin sayfasına çevirdiğini biliyorum. rehine alma olayının 25. yıldönümü vesilesiyle atlantic monthly dergisinde yayımladığı 'den of spies' (casuslar ini) adlı makalesinde, son üç yılını konuyu araştırmaya ayırdığını yazıyor. hem rehinelerle konuşmuş, hem de iran'a gidip rehine alanlarla...

    atlantic monthly makalesinde, rehine krizini çıkaran gruptan görüştüğü pek çok kişinin 25 yıl sonraki izlenimlerini de aktarıyor amerikalı yazar: ibrahim asgharzadeh, mohsen mirdamadi, habibullah bitaraf, massoumeh ebtekar, hussein sheikh al-islam, tahereh rezazadeh, muhammad hashemi, abbas abdi, muhammad naimipour, muhammad mousavi khoeiniha (isimleri bowden'in yazdığı gibi aktardım).

    uzun yazının özeti kısa: rehine alanlar, hiç değilse bowden'in görüştüklerinin çoğu, bugün iran siyaseti içinde yer alıyorlar; ama onların çoğu 'reformcu' bilinen isimler... ibtekar hanım sözgelimi, hatemi'nin cumhurbaşkanı yardımcısıydı. "imam çizgisini izleyenler" diye bilinen bazılarının başının zaman içinde devletle ve rejimle derde girdiğini de anlatıyor bowden... ancak, görüştükleri arasında mahmud ahmedinejad yok; kimse geçmişi kendisine aktarırken onun adını geçirmemiş... sizin anlayacağınız, her sakallıyı ahmedinejad sanıyor amerikalılar...

    dahası, masume ibtikâr, rehine krizini 'takeover in tehran' adıyla kitaplaştırmıştı. beraber hareket ettikleri grubun kimlerden oluştuğunu o kitabın sayfalarında bulmaları da mümkün amerikalıların; tabii kitabı ele geçirebilirlerse... ibtikar hanım, kendisiyle görüşen bowden'e, "hiçbir amerikalı yayıncı kitabımı yayınlama cesareti gösteremedi" demiş... kanada'da çıkabilmiş kitap.

    amerikan basını yanlış iz sürüyor gibi.

    http://www.yenisafak.com.tr/…temmuz/02/tkivanc.html
hesabın var mı? giriş yap