• ingilizlerin yaptırımı olduğunu düşünürsek diğer adıyla malta tribunals. (kaynak da 'ermeni soykırımı konusunda 10 gerçek' adı altında türkiye'nin abd büyükelçiliği'nin sitesinde okuduğum bir yazıdır. devlete bağlı bir organın tarafsız olması beklenemez de olsa, yazının başında söylenenlerin de gerçekliği inkar edilemez. buraya paste ediyorum, daha sonra çeviredebilirim:

    simply put, in america every person has the opportunity to tell his or her story. armenian americans possess the right to promote and celebrate their heritage and even to discuss ancient grievances. however, armenian americans seek to deny these very rights to others. this is proven by the punitive nature and sheer volume of legislation proposed in the state and federal legislatures, the one-sided curricula proposed to state boards of education, and by the vast sums of money and energy devoted to this cause. together, these efforts only increase acrimony and antagonism.

    the complete story of the vast suffering of this period has not yet been written. when that story is told, the following facts must not be forgotten.)

    birinci dünya savaşı'ndan sonra entente cordiale mensubu itilaf devletlerinin yenilen devletlere imzalattırdıkları antlaşmalar arasında osmanlı'nın payına düşen sevr antlaşması'nın gereektirdiklerinden biri de osmanlı devleti'nin ermeni soykırımı'nda rolü olmuş herkesi itilaf devletlerine teslim etmesi idi. istanbul'da yerleşen 'britain high commission', başta istanbullu ermenilerin ve patrikhanenin yönlendirmeleriyle 144 osmanlı yetkilisini tutuklatarak yargılanmak üzere o dönem britanya sömürgesi olan malta adasına gönderdi. (bu arada 'söz konusu suç soykırımken yönlendirenin istanbul'da yaşamakta olan ve burunları kanamamış ermenilerin oluşu, ermeni patrikhanesinin de (holocaust sırasında zarar görmemiş sinagog kalmamışken)çalışmalarına ara bile verilmemesi burada bir çelişki yaratmıyor mu?' diyecek olanlar için, evet yaratıyor. ama kazananın yanında olmak gerek). bir yanda bunlar olurken, ingilizler haig hazaryan isimli ermeni araştırma görevlisini osmanlı, ingiliz ve abd arşivlerindeki tüm ilgili belgeleri etraflıca incelemesi için görevlendirdiler; zira suçlamalar bu belgelere dayanacaktı.

    istanbul'u o sırada ingiliz ve fransız işgali altında olduğundan osmanlı arşivlerine girmek pek zor olmadı. hazaryan'ın araştırma takımı ise osmanlı yetkililerin ermeniler'in öldürülmesini direkt olarak emrettiği veya teşvik ettiği yönünde belge bulamadı.

    araştırmanın sonucunda ingiliz vekili general 'suçlamaların bir hukuk mahkemesinde delil sunmaya yeterli olmasının ihtimal dışı olduğuna' karar vererek, mahkemesiz geçen iki yıl dört aylık bir alıkoymanın sonunda tutukluların serbest bırakılmasını emretti. alıkoymalar doğal olarak hiçbir zaman telafi edilmedi.
  • osmanlı'nın en güçsüz, ermenilerin en güçlü olduğu bir dönemde gerçekleşmiştir. pek alâ kılıfına uydurup o dönem ermeni soykırımını destekleyen bir karar çıkarabilirlerdi. ancak ellerinin en güçlü olduğu dönemde bile bunu ispat etmek bir yana sahte deliller dahi üretemediler. sadece birkaç yıl sonra lozan'da ermeniler, türkiye'den hiçbir talepte bulunmadıklarını söyleyeceklerdi ve mesele kapanacaktı. peki olaylar tazeyken neden üzerine gidilmedi de, sonraki yüz yıl boyunca yüzümüze çarpma ihtiyacı hissettiler? bunun üzerine düşünmek gerek.
  • hiç varolmamış kurumlardır. o dönemde savaş suçlarını yargılamak için hukuksal bir altyapı olmadığından savaş esiri olarak tutulan kişiler kurtuluş savaşının sonunda ingiliz hükümeti ile yapılan anlaşma sonucu, -yargılanmadan- serbest bırakılmıştır.
hesabın var mı? giriş yap