• erzurum kongresi'ne gore kabul olunamayacak olan iki $ey.

    (bkz: manda ve himaye kabul olunamaz)
  • valla şimdi bu ikili uygur kardeşler gibi ikili bir paket halinde geliyorsa direk reddetmek lazım tabii de, tek başına himaye dersen iş değişir, o biraz daha müzakereye açık nispeten.
    himayeyi de kim edecek, neden, ne kadar, ne zaman diye cevval gazeteci 101 dersinin hevesiynen 5 n 1 kaaa soruları sorarım.
    bu himaye işi zıvanadan çıktı çünkü ahir zamanlarda, friends with benefits misal, himayenin çifte kaymaklısı kimilerine göre.

    mandayı yekten reddederim ama.
    gerçi bazı beneficial friend'lerin de mandayı mumla arattığını da göz ardı etmemek lazım.
    öteki mandaların en azından benim fıtratım bu kardeşim, yaratan böyle yaratmış, ondan böyle mandalık yapıyorum, izanım, aykuuum, muhakemem bu kadar gibisinden beraat şerhi koyma lüksü var.
    ötekiler öyle değil.
  • ikisinin birlikte kabul edilemeyecegi dogru, ama himaye'yi kabul edebilecegimizi ama mandayi kabul edemeyecegimizi soyleyen bazi zevatlar, nasil bir gaflet içindeler bilemiyorum..

    manda kabul olunabilir... ama himaye kabul olunamaz.. zira manda'li türkümüz var iken himayeli bir türkümüzün oldugunu ben ne duydum, ne işittim.. oysa ki bir söğüt dalina yuva yapan manda gercegi var, yavrusunu da sinek kapiyor.. öyle bir saykodeliya.. böyle şirin mükemmel bir hayvan.. biz bunu neden kabul etmeyelim? ben kabul ederim..ben kabul etmekle kalmaz, manda'yi bagrima basarim.. severim okşarim, möletirim (mölüyorsa)

    ama himaye ayri.. çok ayip bişi ilk başta himaye bence.. bugun himayeyi kabul eden, yarin bafillenmeyi de kabul eder.. bakin bu kadar net söylüyorum!! tavsan misiniz siz?
  • günümüzde özelleştirme daha doğrusu peşkeş çekmek olarak canlandırılan egemenlik kaybı.
  • özelleştirme ve peşkeş çekmenin doruğa ulaştığı demir leydi ingilteresi ve reagan abdsi'nde de canlandırılmış egemenlik kaybı. bu ikisi egemenliği birleşmiş milletlere devretmişlerdir.
  • gudum altina girme. manda ve himaye fikri ilk kez paris barış konferansı’nda ortaya atılmıştır. itilaf devletlerinin wilson ilkeleri’ne karsi gelistirdigi politika aracidir.
  • türkler bağzı türklerin/türk ışid'inin/vahhabi türklerin mandası altında. 100 yıl kadar ömce manda ve himaye kabul olunamaz diyorduk. şimdi, boğaz tokluğuna iç-manda kabulümüz olmuş. dış mandaya zaten alıştıydık. sahi siz bu yola nasıl düştünüz? eskiden özgür ve gururlu ulustuk, veya tebaaydık, neyse.

    gezi parkı'ndan sonra etnik olmayan yeni bir azınlık türü bulunduğunu, onun biz (bağzı biz) olduğumuzu keşfettik. gene bir kısım elit, eğitimli beyaz türk'ün yeni tanımı. eğer yönetimi doğrudan veya dolaylı belirleyebiliyor olsaydık oligarşiyiz diyebilecektik. gerçek oligarşi, iş dünyası bizim manda altında olmamızı, siyah türk'ün de boğaz tokluğuna coşturulup yatıştırılarak gazının alınmasını, düzen içinde tutulmasını buyurdu. burun kıvırıp şikayet ettikleri rte onlarla alver ve kazan kazan ilişkisinde.

    zamanında gerçek ve etnik azınlıkların mahvına yeterli sesi çıkarmayan yeni azınlık (geçmiştekiler benzerleri ve izdüşümleriydi), şimdi artık her şeye rağmen tuzu kuru olmaya, buna karşılık dokunulabilir ve köksüz-güvensiz olmaya razı gelmek zorunda. beyaz türk halen de ciddi faşist ve ırkçı eğilimlere sahiptir. ettiğini çekmedik çok azdır. belki grup ve toplum olarak çoktan öldük, dağıldık, şimdiki geçici karışıklık sandığımız, tozmuş kemiklerimizden yeni gelişen sık çalılıklar ve kaba saba otlar. ağlayanımız olmadığından öldüğümüzü anlamıyoruz. bu da bir tür boğaz tokluğuna azınlık, manda (altındaki) ile mandacıbir elmanın iki yarısı...
  • ı. dünya savaşı’ndan sonra sömürgecilik isim değiştirmiş, manda ve himaye adını almıştır.

    bu sisteme göre, güçsüz devletler, bir süre büyük devletlerin yönetimi ve koruması altında yaşayarak gelişimlerini tamamlayacaklardı. ıı. dünya savaşı öncesi ve sonrası esaret altındaki birçok ulusun bağımsızlığını kazanmasıyla önemini yitirmiştir.
  • özellikle sivas kongresi'nde şiddetle tartışılan ve kongrede gündeme gelen amerikan mandası seçeneğinin, her ne kadar kemal paşa'nın kararlı tutumu sayesinde hayata geçmesi söz konusu olmasa da, dönem şartları gereği ülkenin içinde bulunduğu bilinmezlik ve geleceğin öngörülemezliği gibi sebeplerle o günler için mantıksız olmadığı yönetim şekli. neyse ki evdeki hesap çarşıya uydu da gerek kalmadı buna; kemal paşa çok yaşa !

    şimdi bana hayın diyenler olur falan, hepimiz esareti kabul etmiyor ve kurtuluş hesabı yapıyoruz. özellikle dünyadaki gelişmeleri takip edenler için dört bir yandan işgale başlanan devletin daha fazla kayıp yaşamaması adına amerikan mandası, başvurulabilir bir çare olarak seçenekler arasındaydı. örneğin fazla üzerinde durulmasa da başta sultanahmet mitingi olmak üzere bağımsılığa ve kurtuluşa arzusunu her fırsatta eserlerine de yansıtmış büyük yazar halide edipde kurtuluş formülü olarak amerikan formülünü benimsemiştir. neyse sonuçta en iyi bildiğimiz işi yapmış; özgürlüğümüzü savaşarak elde etmişiz (ha savaşmayı biliriz bilmesine de bunu iyi komutanlara iyi askerlere borçluyuz, aksi de olabilirdi)
hesabın var mı? giriş yap