11 entry daha
  • tanrısal vasıflarından ötürü, doğu geleneği, lidere tapınma hadisesinin batı uyarlaması ürünü octavianus'un karşısındaki adam.

    octavianus, nam-ı değer augustus, ilk başlarda (j. caesar'ın öldürülmesinin ertesinde) yönetimde gözü yokmuş gibiydi. sonraları, j. caesar'ın sol kolu marcus antonius'a karşı, hem cicero'nun hem de senato'nun desteğini almış, sağdan soldan, her yerden ona geçirmiştir.

    doymuş mudur? hayır doymamıştır. m. antonius'un kimi yandaşları büyük bir şerefsizlikle, o güne kadar yapılmamış bir hainlikle, m. antonius'un sırlarını deşifre etmişlerdir. zamanında antonius'un, vaziyetnamesini hazırladığını ve vesta rahibelerine teslim ettiğini, octavianus'a söylemişlerdir.

    bunu öğrenen octavianus durur mu, senato önünde, vesta rahibelerinden aldığı bu vasiyetnameyi yüksek sesle okumuştur. (bkz: recitare) ve senato; m. antonius'un sadece kleopatra'yla ilişkisinden dolayı değil, aynı zamanda onun ölümünden sonra açıklanması gereken vasiyetnamesinden dolayı da antonius'a nefret duyguları beslemişlerdir.

    peki bu nefretin sebebi neydi? senatus yetkililerini kızdıran şey neydi? ne yazıyordu vasiyetnamede?

    ya adam karısı octavia'yı, kleopatra için terketmiş, mısır'da grek elbiseleri giymiş, dolaşmış. aşkı için kleopatra'ya kentler hediye etmiş, aşk gözünü kör etmiş. bunun sonucu olarak, öldüğünde kleopatra'nın yanına gömülmeyi istemiş.. ne var bunda, değil mi?

    aslında çok şey var, bunu vasiyetnameye yazmak romalı erdemine aykırıydı, romalı geleneklerine uygun olan julius caesar ı cumhuriyeti geri getireceğiz bahanesiyle öldürmekti, romalı ahlakına uygun olan, octavianus'un iktidara ulaşabilmek için, kendisini julius caesar 'ın üvey oğlu olarak (yeğeni oysa) göstermesiydi.

    çeşitli kereler, antik tarihinden çeşitli mevzuları sözlüğe taşıyorum da ne oluyor? bu ayrıntı ne boka yarayacak?

    şu işe yarayabilir; çıkarılacak dersler gözümüze sokulmuş olur, her konuda melül melül bakan, bir soru sorduğunuzda "hebele hebele.." muamelesini size layık gören kimi gerizekalı üniversiteli kızların mevzu aşk olunca, saatlerce konuşabilmeleri, gerçeği söz konusuysa; eğer genç dediğimiz insan evladı kendini bacaklarının arasındaki dalga boyu kadar bir yaşamı, yaşam sanacaksa; erkek arkadaşlarıyla yaşadığı cinsel deneyimleri kitaplaştıran küçük orospuların edebiyatçı olduğu bir dünyada, aşkının yanına gömülmeyi isteyen ve bu yüzden yaşadığı toplumun kurallarına uymadığı gerekçesiyle öldürülenlerin, sevilmeyen adam olanların hayatları da oldu efendiler, demenin sırasıdır belki de, kimbilir..

    işte bunları düşündürüyor bana marcus antonius ve octavianus 'un çarpıştıkları yüzyıl.
  • {ayrıca kendimle çelişmeyi göze alarak ediyorum bu kelamı!}

    roma tarihinin bir numaralı o. çocuğu karakteridir. hani vardır ya çevremizde; bir hatunla berabersinizdir veyahut hoşlanırsınız falan, sonra mahalleden biri çıkar "yok yaramaz hoca.. sana gitmez o.. şöyle şöyle huyları var.. böyle böyle yamuklukları var. sana gitmez hoca.. s.ktiret hoca.." der hani..

    işte marcus antonius da böyle bir şerefsizdir. julius caesar, roma 'ya kleopatra 'yı getirmek istediğinde, mısır'da büyük bir mısır imparatorlugu'nun kurulmasını engellemek istediğinde, onun karşısına marcus antonius dikilivermişti.

    "yok hoca; yoksa koca caesar bir kaltağın cilvelerine mi kandı?"
    deyivermişti.

    hatta tavır bile yapmıştı koca caesar'a, kleopatra'nın onu etkilediğini savunarak.. sonra ne oldu? senatus'da caesar öldürüldü; ve m. antonius, kleopatra'nın ocağına, etki alanına düşüverdi. başlarda mırın kırın etti.. ama kapıldı onun orospu tavırlarına... vatanını karşısına aldı; alexandrinum savaşında; octavianus ve ekibi; bu pislik üzerine kurulmuş aşkın üyelerini mahvettiler..

    roma 'yı bir kadın için satan şerefsiz marcus antonius; sevgilisinin kollarında geberdiğinde; roma, octavianus'a augustus ünvanı veriyordu.. dünya tarihi böyle yazar..

    efendim sözün özü; mahalleden çıkan bu tarz şerefsizler belki daha evvelden kötüledikleri bu kızlarla beraber olurlar, savaşı kazanmış görünürler ama, unutmamalı ki; geride kalan babayiğit octavianus gibi değer kazanacaktır, gerisi beter, gerisi malum..
  • bernard shaw 'ın caesar and cleopatra adlı eserindeki bir diyalogda cleopatra'nın sevgisini şu şekilde kazandığını öğrendiğimiz vatan haini, deyyus.

    pothinus - hımm. belki şunu sormalıydım: siz onu (julius caesar'ı) seviyor musunuz?
    kleopatra - insan bir tanrıyı sevebilir mi? hem ben başka bir romalıyı seviyorum. sezar'dan çok önce
    gördüğüm birini. bir tanrı değil, bir erkek. hem sevmesini, hem nefret etmesini bilen biri. hem benim acı
    çektirebileceğim, hem bana acı çektirebilecek biri.

    not: hatırlamalı; j. caesar'ın en önemli özelliği nefret etmemesi, olgun tavrıyla herkesi kucaklayıp, kucağında onları avlamasıdır. iyi bir taktiktir bu.. marcus antonius ise kaygan delik ugruna hainle$mi$tir.
  • cleopatra isimli filmde, son nefesini verirken cleopatra'nın kucağında, "nefesimi al cleopatra.." diyen, ve dudaktan öpülür öpülmez de ruhunu teslim eden sözümona roma'nın aptal aşk çocuğu.
37 entry daha
hesabın var mı? giriş yap